Yağız BARUT- İzmir Büyükşehir Belediyesi, geçtiğimiz günlerde, ‘AKP trolleri İzmir’i hedef alıyor’ başlığıyla kurumsal bir açıklama yaptı. Açıklamada; Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarının planlı şekilde siyasi algı çalışmalarının hedefi haline getirildiği ve peş peşe asılsız iddialar ortaya atıldığı ifade edildi. Öyle ki Başkan Tunç Soyer de yaptığı bir açıklamada, “Yerel seçime giderken algılar, olguların önüne geçirilmeye çalışılacak” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili Av. Murat Aydın ile son gelişmeleri konuştuk. Büyükşehir’in her türlü ekonomik ve siyasi baskıya rağmen kentte yaptığı yatırımların görünmez hale getirilmeye çalışıldığını söyleyen Aydın, İzmir halkının yalanlara pabuç bırakmayacağını, İzmir’de algıların olguların önüne geçemeyeceğini söyledi. Aydın ayrıca, CHP’de başlayan kongre sürecine ve ‘değişim’ tartışmalarına yönelik de önerilerini paylaştı.

Gerçeklere sarılmalı

Net bir soruyla başlayalım; algılar, olguların önüne geçebilir mi?

Siyasi iktidar, algı operasyonlarını, bir siyaset yapma yöntemi olarak kullanıyor. Aslında bu, bilinmedik bir yöntem de değil; bütün totaliler iktidarlar bu yöntemle gerçekleri eğip büker ya da gerçeklerin dışına çıkar. Doğruların etrafını yalanlarla örerek algı oluşturur. O algıyı da toplumsal hafızaya yerleştirir. Bununla mücadele etmenin tek bir yöntemi var, o da gerçeğe sıkı sıkıya sarılmak, gerçeği berrak şekilde usanmadan topluma anlatmaktır. Tabii iktidarın çok güçlü bir propaganda aygıtı var. Neredeyse bütün medya elinde ama bunlar bizi yıldırmamalı. Çünkü algılar, olguların karşısında bir süre ayakta durabilir.

İzmir halkı boyun eğmez

Büyükşehir’e yönelik algılara ne diyorsunuz? Meclis’te en son kentsel dönüşüm tartışması yaşanmıştı…

İzmir’de muhalefeti temsil eden siyasi anlayış, Büyükşehir’in kentsel dönüşümle ilgili aldığı ciddi yolu görünce üretimi yavaşlatma çabasına girdi. Önce söylemlerle başladılar, şimdi de bizim kentsel dönüşüm çalışmalarımızın doğru bir yöntem olup olmadığını müfettiş denetimine tabi tutuyorlar. Denetim bizim için sorun değil ki, müfettişler zaten kadrolu personelimiz gibi oldu. Denetlenmekten hiçbir zaman şikayetçi olmadık biz. Çünkü kamu kurumuyuz ve kamunun parasını harcıyoruz ve kamusal denetime açığız. Bundan gocunmayız. Sadece bu denetimin adil, dürüst ve eşit olmasını istiyoruz. Mesela denetimi, dibimizdeki Manisa Büyükşehir Belediyesi’ne de yapın. Orada bir taşınmazın imar planlarının değiştirilmesiyle büyük bir rant edildiğine yönelik kıyametler koptu ama hiçbir soruşturma yapılmadı. Ama bizim belediyemiz, kentsel dönüşüm konusunda İZBETON ve kooperatifler vasıtasıyla ilerlemeler kaydedince önce kooperatiflere, sonra İZBETON Genel Müdürümüze, sonra da Sayın Tunç Soyer’e yönelik bir sürü gerçeklere uymayan şeyler söylendi. ‘Bu şehrin kentsel dönüşüm yapmasını istemiyor musunuz?’ diye sorunca da ‘Biz sizi engellemiyoruz’ diyorlar. Daha başka ne yapabilirsiniz; kolumuzu mu bağlayacaksınız? Partizan tutum dediğimiz işte budur. Hiçbir şey de istemiyoruz; gölge etmesinler başka ihsan istemez. Bakanlıkların il müdürleri, yakalarına bir tek Ak Parti rozeti takmadı, onun dışında her şeyi yapıyor. Devletin bürokratları, parti teşkilatının yönlendirmesi ile hareket ediyor. İzmir’i siyasi tercihleri nedeniyle cezalandırıyorlar ve zannediyorlar ki diz çöktürecekler. İzmir halkı boyun eğer sanıyorlar. İzmir, halkı bunlara pabuç bırakmaz, çünkü söylenen şeyler gerçek değil.

Bu sopa göstermektir

Tunç Başkan daha yeni, ‘Yolumuza çok taş koydular, böylesini biz de hiç görmemiştik!’ diyerek Aliağa'da ESHOT'un yeni otobüs hattı açması önerisinin UKOME’nin oy çokluğuyla reddedildiğini açıkladı. Hizmet yapmanız da engelleniyor yani.

Evet, öyle. ESHOT, Şakran’dan Aliağa Cezaevi Kampüsü’ne bir hat açmak istemiş. Ancak Aliağa Belediyesi bunu istemiyor diye reddediliyor. Reddeden de üye yapısı iktidar eliyle değiştirilen Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME). Sayın Tunç Soyer, UKOME’nin başkanı aslında ama üyelerinin çoğunluğu merkezi hükümetin atadığı üyelerden oluşuyor. Soruyorum; bir otobüs hattının açılıp açılmamasına karar vermek Ege Ordusu Komutanlığı’nın işi midir? İzmir Liman Başkanlığı, Adnan Menderes Havalimanı Başmüdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü UKOME üyesi konumunda. ESHOT, bir yere otobüs durağı kurup kurmamayı bu saydığımız kişilere soruyor. Bu kişiler lütfederse biz bir yere hat açacağız. Böyle şey olur mu?

Hedefleri etkimizi kırmak

İZSU da hedef alındı. Çevre Bakanlığı, arıtma tesislerine ceza kesti. Büyükşehir’den sert bir açıklama geldi…

Bir konuda belediyeye yapılan saldırılar artıyorsa bilin ki orada belediyenin iyi bir faaliyeti var ve o iyi faaliyeti yavaşlatmak ya da yarattığı olumlu etkiyi kırmak için bu saldırıları yapıyorlar. Geçen sene İzmir’e yönelik bir koku tartışması yapıyorduk. Bu sene yapıyor muyuz? Hayır. Mutlaka bazı yerlerde vardır, münferit zamanlarda koku olur ve hâlâ çalışmalarımız da bitmedi, alacağımız çok yol var. Alt yapıyı geliştirerek bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Ama şimdi geldiler, bazı arıtma tesislerimize ceza kestiler. Neymiş; tesislerde şartnamelere uygun olmayan şeyler varmış. Peki, bu tesisleri İZSU mu yapmış? Hayır. Bu tesisler, Büyükşehir’in sınırları genişletildiği zaman merkezi idarenin sorumluluğundan İZSU’ya geçiyor. Peki, tesislerin modernize edilmesiyle ilgili bize destek vermişler mi? O da hayır! Ama biz hiçbir mazeret üretmeden hepsini düzeltmeye çalışıyoruz. Hiçbir engelleme de Büyükşehir’in çabalarını durduramayacak. Ama bunun böyle olduğunu da topluma anlatacağız.

Temel görevler bile yapılamıyor

Siz bu bahsettiğiniz kendi gerçeklerinizi topluma anlatırken CHP örgütlerinin de bunları daha fazla ve etkili şekilde topluma anlatması gerekiyor değil mi? CHP’deki değişim tartışmasını belki buradan konuşabiliriz…

Evet bu temel sorunlarımızdan birisi. Bu konuda, geçtiğimiz günlerde Sayın Murat Karayalçın bir açıklama yaptı, tespiti çok doğru buldum. Özetle; bir siyasi parti örgütünün 3 temel görevi vardır. Birinci görevi, parti siyasetini üretmek ve bunları halka anlatmaktır. CHP’de bunu örgüt değil, genel merkezimiz yapıyor. Örgüt, siyaset üretirken yok. Genel merkezimiz ürettiği politikayı, hatta onun görsellerini ve içeriğini örgüte gönderiyor; örgüt de kendi üretmediği bu politikaları halka anlatmaya çalışıyor. Örgütün ikinci önemi görevi; belediye başkanları, milletvekilleri, meclis üyeleri gibi adayları belirlemek. Örgütün bu fonksiyonu da uzun zamandır yok. Adaylar merkezden belirleniyor. Geriye kalıyor üçüncü görev; parti çalışmalarını yerine getirmek. Onlar da afiş ve bayrak asmak, seçimlerde çalışmak, seçmen ziyareti yapmak gibi şeyler. Bir siyasi parti olmanın en temel ilk iki görevini yerine getiremeyen bir örgüt, üçüncü görevi de yeterli motivasyonla yerine getiremez.

O yüzden partinin genel merkezi, örgütü ve seçmenleri arasında bir geçişkenlik ve iletişim olmalı. Bu yüzden de tabana dayalı örgüt siyaseti de aksıyor ve az önce konuştuğumuz konuların yani gerçeklerin halka örgüt tarafından anlatılması da azalıyor. Öyle ki parti üyelerimizin kendi belediyelerinin faaliyetleri hakkında bile yeterli bilgileri olmuyor çoğu zaman!

Birbirimizi beslemeliyiz

Ne yapılmalı peki?

Bizim örgütte birbirimizi besleyen ilişkiler ağını kurmamız lazım. Siyasi iktidar, yerel seçimde tüm gücünü ortaya koyacak ve belediyelerimizi çalışamaz hale getirmek ya da iyi yapılan şeyleri görünmez kılmak için çalışacak. Buna karşı duracak olan parti örgütüdür. O yüzden her zamankinden daha fazla bilgiye ve bilince ihtiyacımız var. Belediye yöneticileri, meclis üyeleri, parti örgütü, mahalle sorumlularımız her konuyu birlikte çalışmak zorundayız. Bunu başardığımızda örgüt oluruz ve ancak o zaman topluma gerçekleri daha fazla anlatabiliriz ve bu yalan düzeni ile başa çıkabiliriz.

Siyaset ütopyasını kaybetti

Tunç Başkan’ın ‘Toplum, siyasetin önünde’ demesinin ve örgütün buradaki öneminden bahsetmesi sanırım bununla ilgili.

Tam olarak bu aslında. Siyaset; giderek kendi iç kabuğuna döndü ve toplumu bir yere götürmekten çıkıp toplumun akışına kendini bırakan bir yapı haline dönüştü. ‘Şurada çok oy var, hadi biz de öyle görünelim. Aman bunu söylemeyelim, buradan oy alamayız’ gibi bir anlayışla siyaset yapılmaz. Siyaset; bir duruş, sorumluluk ve doğruları bıkmadan halka anlatmayı gerektirir. Siyaset, insanların duymaktan hoşlanacağı şeyleri değil, doğruları söylemeyi gerektirir. Siyaset, nabza göre şerbet vermeyi değil, toplum geliştirmek konusunda ne yapılması gerektiğini söylemeyi gerektirir.

Ayrıca Türkiye siyaseti ütopyasını kaybetti, yani bir gelecek tasavvuru kalmadı. Yalnızca bugünü konuşuyoruz. Böyle olunca da siyaset sığlaşıyor ve dahası yararsız hale geliyor. Toplumun geniş kesimleri de siyasetten uzaklaşıyor, siyaseti kötü biliyor. CHP içindeki değişim sürecinde de bu konulara odaklanılmalı. Ama bir kısmımız için tartışma; Kılıçdaroğlu gidecek mi kalacak mı meselesi olarak kalıyor. Bu önemsiz demiyorum, evet çok önemli ama bunlarla başlayıp biten bir şey değil. Sadece genel başkanın değişmesiyle her şey çok güzel olsaydı, bu çok kolay olurdu ve bir günde halledilirdi. Sayın genel başkan da ayrılırdı zaten. Bizim bu tartışmayı, kongre sürecimizde aşağıdan yukarıya yürütmemiz gerekiyor.

Kişiler değil içerik önemli

Son olarak kongre süreci nasıl ilerlemeli?

Tüm tartışmaları derinleştirmemiz gerekiyor. Süreç kişiler üzerinden ilerlerse bahsettiğimiz tüm tartışmalar sığ kalır. Kişileri değil, içeriği tartışmalıyız. Çünkü artık günümüz, ‘kurtarıcılar dünyası’ değil. Tartışmayı ideolojik bir zemine oturtmalıyız. Politikaları birlikte üretip topluma da birlikte anlatma mekanizmalarını kurmamız gerekiyor. Örgütün belediyeyi, belediyenin örgütü etkileme ve birlikte hareket etme süreçlerini kurmalıyız. Örgütün genel merkezle, belediyeyle ve seçmenle nasıl ilişkiler ağını kuracağını bu süreçte tartışmamız gerekiyor.