Temeli 2014'te atılan, 2017'de inşaatı başlayan ve 2024 yılında açılan İzmir Şehir Hastanesi'nin kentte sağlığa erişimde olumsuz etkilere neden olduğu ifade ediliyor. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Bozyaka Hastanesi ile kentteki diğer hastanelerden sağlık kadrolarının Şehir Hastanesi'ne çekilmesi, İzmir’deki diğer hastaneleri işlevsiz hale getirdi. "Yap-işlet-devret" modeli ile yüzde 70 doluluk garantisi verilerek inşa edilen Şehir Hastanesi'nin uzaklığı nedeniyle yaşanan ulaşım sorunu da devam ederken, Şehir Hastanesi'nde personel eksikliği ve performansa dayalı çalışma sistemi, çalışanların iş yüklerinin arttıran bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Ulaşımı çile

Hastaneye ulaşım için hastaların en az iki araç değiştirmek zorunda kaldıklarına dikkat çeken Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir 2 No’lu Şube Eş Başkanı Başak Edge Gürkan, “Bu hem süre açısından hem de maliyet açısından hastalara ekstra bir yük getiriyor. Bugün derin bir ekonomik kriz yaşanırken iki yol parası vermek bile yurttaşlarımız açısından ciddi bir mali yük. Ancak şehir hastaneleri yapılırken yurttaşlarımızın faydası değil şirketlerin çıkarı düşünüldüğü için şu an hem hastalarımız hem de çalışanlar açısından ulaşım tam bir eziyete dönüşmüş durumda” dedi.

Tam kapasite yine yetmiyor

Sağlık hizmetlerinin ücretsiz olması gerektiğini savunurken, gelinen noktada tamamen ticarileşmiş bir sistem ile karşı karşıya kalındığını ifade eden Gürkan, “Hastanenin büyük bölümü çalışıyor, ameliyathane şu an tam kapasite ancak iktidar tarafından da körüklenen kışkırtılmış bir sağlık talebi var ve bu talebi büyükşehirlerin çoğunda var olan hastaneler karşılayamıyor, bu da uzayan ameliyat tarihleri ya da tetkik süreleri olarak yansıyor” diye konuştu.

16 saat mesai

Hastanede sağlık emekçilerinin insanlık dışı koşullarda çalıştırıldığını öne süren Gürkan, “Maalesef daha fazla hasta bakmak adına polikliniklerde bile 8 saat olması gereken mesainin 16 saate uzatıldığını, 24 saatlik nöbetlerde sağlık emekçisi arkadaşlarımızın neredeyse hiç dinlenmeden insanlık dışı çalıştırıldığını biliyoruz. Kanunen düzenlenmiş mesai saatlerine uyulması yönünde yaptığımız görüşmeler ve yazışmalar da cevapsız bırakılıyor ve hastanenin idaresi mesai saatlerini kanunsuz şekilde değiştiriyor. Hastalarımız da bu durumdan olumsuz yönde etkileniyor. Bu kadar uzun çalışan arkadaşlarımızın hata yapma olasılığı çok yüksek ve işkolumuzda yapılacak bir hata bir hastanın yaşamına mal olabilir ancak bu kadar ticarileşmiş bir ortamda ne çalışan arkadaşlarımızın emeği ne de hastalarımızın aldığı sağlık hizmetinin niteliği düşünülmüyor” ifadelerini kullandı.

‘Çalışma alanı yetersiz’

Yeni yapılan bir bina olmasına rağmen hastanenin pek çok fiziki eksikliği olduğunu belirten Gürkan, “Fiziki çalışma alanlarına yeterli alan ayrılmadığı gibi ticari alanlara ayrılan yerler gerçekten dikkat çekici. Sırf kira giderlerinin artırılması için çeşitli kozmetik mağazaları, fast food restoranları gibi birçok ticari işletmeye alan açılmış ancak muayene odaları, poliklinikler, acil servisi gezdiğimizde çalışma alanlarının ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz, bununla birlikte teknik olarak birçok sıkıntı yaşanıyor” dedi.

‘Ucuza karın doymuyor’

Hastane sınırları içinde hastaların uygun fiyata karnını doyurabileceği bir yer bile olmadığını hatırlatan Gürkan, “Hiçbir şey yurttaşlarımızın faydası düşünülerek yapılmamış, işletmelerin çoğunda fiyatlar alabildiğine fahiş, bir hastamız aç karna muayeneye geldiği gün kontrol sonrası kahvaltı yapmak istese yapamıyor. Bunlar sağlık hizmetinin bu kadar ticarileşmesinin doğurduğu sonuçlar” sözlerine yer verdi.

‘Ülkenin ihtiyacı yok’

Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol ise şehir hastanelerinin ülke sistemine uygun olmadığını kaydetti. Kamu-özel ortaklığıyla yapılan hastaneler olduğuna dikkat çeken Doğruyol, “Hastanede asıl hizmeti veren doktorlar, hemşireler devlete bağlı. Hastanenin kafesi, yemekhanesi, güvenliği, temizliği, hasta kabul çalışanlarının hepsi özel şirkete bağlı çalışıyor. Dolayısıyla hizmet veren yerler devletin, para getirecek yerler özel şirketin gibi bir durumla karşı karşıyayız. Ülkemizin şehir hastanelerine ihtiyacı yok. Şehir hastanelerinde yapılan her şey, eğitim araştırma hastanelerimizde de yapılıyordu. Şehir hastaneleri yapıldıktan sonra devlet hastaneleri ya kapatıldı ya da pasif hale getirildi. Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi ve Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi pasif hale geldi. Onların yükü Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne kaydı” dedi.

112 acil servislerin kontenjanı doldurmak için hastaları İzmir Şehir Hastanesi’ne götürdüğünü öne süren Doğruyol, “5 kilometre içerisindeki hastaneye götürmek varken, 30 kilometre uzaktaki şehir hastanesine götürürken hasta hayatını kaybetse bunun sorumluluğunu kim alacak” sorusunu yöneltti.

‘Kamulaştırılmalı’

2025 yılında şehir hastanelerine 125 milyar TL kaynak ayrıldığını söyleyen Ahmet Doğruyol, “Bu rakamla 81 ilin tamamında 400-500 yataklı eğitim araştırma hastanesi yapılabilir. Bunu sadece 1 yıllık giderle yapabiliyoruz. Türkiye’de birilerinin cebini doldurma derdi olmasaydı Türkiye’de bir tane şehir hastanesi yapılmazdı. Şehir hastanelerinin ihale şartnameleri de sır gibi saklanıyor. Şehir hastaneleri acilen kamulaştırılmalı” dedi.

İzmir milletvekilinden körfez isyanı: Taşın altına elinizi koyun!
İzmir milletvekilinden körfez isyanı: Taşın altına elinizi koyun!
İçeriği Görüntüle

Muhabir: DOĞUKAN FİKRİ FİDAN