İzmir Körfezi’nde son günlerde artan kötü koku ve su yüzeyinde oluşan renk değişimi, bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin ederken, bugün öğle saatlerinde Konak sahilinde çok sayıda ölü balığın kıyıya vurduğu gözlendi.
Oksijen yetersizliği ve kirlilik
Sahil boyunca yayılan ağır koku, vatandaşların sahil kullanımını da olumsuz etkiledi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, balık ölümlerinin en önemli sebebinin deniz suyundaki oksijen yetersizliği ve yoğun kirlilik olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Yaşar, İzmir Körfezi’nde son iki yıldır ciddi bir kirlilik yaşandığını belirterek, "Balık ölümleri maalesef son 2 yıldan beri devam ediyor. Körfez’de müthiş bir kirlilik var. Üstelik bu kirliliğin geleceği çok önceden belliydi" dedi. 2020 yılından sonra hem dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e hem de mevcut yönetime mektup gönderdiğini söyleyen Prof. Dr. Yaşar, "Kuraklık geliyor, bu Körfez için felaket olacak dedim. Çünkü tatlı su girişi azaldığında Körfez doğrudan etkileniyor. Ve öyle de oldu" ifadelerini kullandı. Kirlilik nedeniyle geçtiğimiz yıl binlerce balığın öldüğünü, bu yıl da benzer ölümlerin devam ettiğini vurgulayan Yaşar, "Körfez mahvoldu. Şu anda da balık ölümleri sürüyor. Bu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bilimsellikten uzak uygulamalarının sonucudur. Defalarca anlattık. Burada bilim kuruluna da danışmanlara da gerek yok. Yapılacak tek şey arıtmaları çalıştırmak" şeklinde konuştu.
Ahmet Piriştina dönemini örnek gösteren Yaşar, "Sanayicilere gidip ‘Hep birlikte arıtmaları çalıştırıyoruz’ denmişti. Yetmiş yerde arıtma yapılmış, Körfez bir yılda masmavi olmuştu. Ancak 2003 sonrası bilim dışı işler başladı. 2007 yılında derelerin altı betonlandı. O dönemde ‘Bilimsel doğa katliamı yapıyorsunuz’ dedik ama kimse dinlemedi. 2008’de Körfez yeniden kokmaya başladı. Oysa 2002-2008 arası hiç koku yoktu. 2012-2013’te önce deniz marulları görülmeye başlandı. Daha önce böyle bir durum yaşanmamıştı. 2020’lere kadar bu patlamalar devam etti. Sonra fitoplankton patlamaları başladı" dedi.
Geçtiğimiz yıl da medya üzerinden uyarılar yaptığını hatırlatan Yaşar, "2023’te basına söyledik. Çok kötüye gidiyoruz dedik. Ama yapılması gereken yine yapılmadı. Tek çözüm; Derelerden ve fabrikalardan gelen suyun arıtılmasıdır. Başka hiçbir şeye gerek yok" dedi.
Bayraklı’da olağanüstü bir koku var
Körfez’deki mevcut durumu anlatan Prof. Dr. Yaşar, "Dün itibarıyla Bayraklı’da olağanüstü bir koku vardı. Bu koku doğrudan kirlilikten kaynaklanıyor. Ama ne yazık ki çözüm olarak alüminyum sülfat döküyorlar. Bu kil havuzlar içindir, denizde işe yaramaz. Bir yandan kil atıyorlar, bir yandan suyu havalandırıyorlar. Ama burası akvaryum değil, bir derya. Bu işler denizde işe yaramaz. Deniz kendi akıntısıyla temizlenir" diyen Yaşar, doğal sistemin önemine dikkat çekti.
Narlıdere’deki arıtma tesisine dair şüphelerini dile getiren Prof. Dr. Yaşar, "Yıllardır Narlıdere Arıtma Tesisi projesini görmek istiyorum. Israrla soruyorum ama göstermiyorlar. Güney aksında balık ölümlerini görmek normal değil. Büyük ihtimalle burada bir sorun var" ifadelerini kullandı.
İç Körfez'de tutulan balık yenmemeli
Yaşar, Körfez’de balık tutmanın sağlık açısından tehlikeli olduğunu söyleyerek, "Ben olsam iç Körfez’den çıkan balığı kesinlikle yemem. Zaten 1986 yılında balık tutulması yasaklandı ama bu kurala kimse uymuyor" dedi. İzmir Körfezi dışındaki bölgelerin temiz olduğunu vurgulayan Yaşar, "Yenikale geçidinin dışına çıktığınızda, istediğiniz kadar balık tutabilirsiniz. O bölgelerde sorun yok. Sorun sadece iç Körfezde" diyerek sözlerini tamamladı.