Muhasebe, günlük hayatın ihtiyaçlarına karşılık kendiliğinden doğmuştur. Tüm işletmelerde finansal özellikteki işlemleri ve olayları, kayıt edip, sınıflandırıp, özetleyip, rapor eder, yorumlar ve sonuçlandırır. Bu sonuçları bilgi kullanıcılarına sunar. Aynı zamanda muhasebe işletmenin faaliyet planlarının yürütülmesi, denetlenmesi ve işletme sahipleri yöneticilerinin doğru karar almaları için zorunlu bir kuruluş ve temel bir ihtiyaçtır. Bundan dolayı ki, muhasebe işletmenin dili olarak tanımlanır. Bu dilin anlaşılır bir dil olması çok önemlidir. Öte yandan muhasebe işletmelerde varlık ve kaynak oluşumlarını, bunların nerede ve nasıl kullanılacağını, yapılan mali işlemler sonucunda bu varlık ve kaynaklarda gelen artış ve azalışları açıklayan bir bilgi sistemidir. Bir başka anlatımla muhasebe işletmenin mevcut varlık ve kaynaklarını tespiti için bir araçtır. (Tutkavul, 2008)

cc97211e-aba0-4268-b22f-b0509906c572

İşletme Bilimi Uzmanı Doç. Dr. SMMM Erhan Yaşar

Muhasebe işletmelerin mali faaliyetlerini inceler, dönem sonlarında ortaya çıkan mali sonuçları anlaşılır bir hale getirir. İşletmelerin ekonomik mevcudunu tespit eder, ortaya koyar ve bilgi kullanıcılara olası bir hukuki anlaşmazlıklar için işletme ile ilgili delilleri sağlar. İşletme personelinin suiistimallerine ve kötü niyetlerine karşı işletmenin kaynaklarını ve varlıklarını korur. İşletme yöneticilerinin işletmelerinin devamını sürdürebilmeleri ve büyütebilmeleri için verecekleri kararlar da ihtiyaç duydukları finansal verileri ve kaynakları yine muhasebe mesleği üstlenir. (Tutkavul, 2008)

Şekil 1: Eski Bir Muhasebe Defteri - Kaynak: (https://en.wikipedia.org/wiki/Financial_accounting)

Muhasebenin Tarihsel Gelişimi

Bilinen yönü ile ilk muhasebe kayıtları, Babil İmparatorluğu'nda kil tabletlerde, Önceden Mısır'da; papirüsler üstünde, hesap kayıtları hesapların toplam tutarlarını gösteren, günümüz muhasebe dilinde icmal diye adlandırılan çeşitli belgeler keşfedilmiştir. Yine bir başka medeniyet olan önceki Yunanistan devletlerinde ibadethane ve bankalara ait kayıtların tutulduğu vesikalar buldular arasındadır.

İlk çağların sonlarında Romalılar, muhasebe ve kayıt tutma metotları açısından bulundukları çağda, en gelişmiş seviyeye ulaşmışlardır. Ortaçağa girildiğinde, büyük ekonomik ve siyasal çalkantılar neticesinde ilk çağların sonlarında kullanılan Yunan ve Romalı hesap tutma metotları gerilemiştir. Sonraları ise ticaretin genişlemesi ve borç ile yapılan alışverişlerin artması ve çeşitli şirketlerin kurulması ile muhasebe süreci daha karmaşık bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. (Güvemli, Muhasebe Tarihi, 2008)

Aynı dönemde Müslümanların matematik alanında ilerlemesi sonucu arap-islam uygarlığına ilişkin çeşitli sayım cetvelleri, cari hesap, çeşitli kayıt özetleri ve yönetim muhasebesi kayıtları, batı medeniyetlerinin muhasebe sistemine yavaş yavaş girmeye başlamıştır.
Günümüzde kullanılan muhasebe teorisinin esasları iki ilişkili kayıt yöntemi diğer adıyla “muazzaf hesap tekniği” 13.y.y.’dan beri İtalya'da kullanıldı. 1296 tarihinde Floransa'da bu tekniğin kullanıldığına dair bulgular yer almaktadır. Ancak bu tekniğin daha önce Doğu İslam Medeniyetlerinde kullanılmış olduğuna dair çeşitli bulgular da vardır. (Güvemli, Muhasebe Tarihi, 2008)

Bu muhasebe teknikleri neticesinde ortaya çıkan çift taraflı kayıt yöntemine ilişkin, İtalyan Hristiyan matematikçi Luca Pacioli’nin yazılı bir mecmuası olmuştur.. 1494’ te Venedik’te yayınlanan “Luca Pacioli Summa Arithmetica” adlı eseridir. Eserinde özllikle “Particularis di Compitus e Scripturis” (defter tutma ve ona ait evrak üzerine bir etüd) başlıklı bölümünde çift taraflı kayıt yönteminin temellerini açıklamaya çalışmış ve bu bölümü sadece bu konuya ayırmıştır. Luca'nın bu eserinin yazılmasından iki yıl önce uygulanan yöntem bu kitapta sayesinde daha düzenli bir hale getirilmiştir. Bahsi geçen eser, bazı kesimler tarafından bu konu hakkında ilk çalışma olarak kabul edilir.
 
Şekil 2 : Susa'dan Uruk dönemi, MÖ 4000-3100, muhasebe belirteçleri kümesinin bulunduğu küresel zarf Bulla olarak bilinir). Louvre müzesi

Kaynak: (https://en.wikipedia.org/wiki/Financial_accounting)

Şekil 3: Portrait of Luca Pacioli, attributed to Jacopo de' Barbari, 1495, (Museo di Capodimonte) Louvre müzesi  - Kaynak: (https://en.wikipedia.org/wiki/Financial_accounting)

Ancak bu düşünceleri değiştirecek farklı yayınında da mevcuttur Abdullah İbn Muhammed İbn Kiya Al Mâzandarani 1363’te Fars dili ile yazılan "Risale-i Felekiye/Kitab-us Siyakat" adlı el kitabında uygulanan muhasebe tekniğinin temellerinin atıldığı görülmektedir. (Güvemli, Muhasebe Tarihi, 2008)

Şekil 4: Risale-i Felekiyye, Abdullah Püser Mohammed Bin El Kiya Çevirisi - Kaynak: (https://google.e-kitap/Financial_Accounting)

Önsöz esere “Risâle-i Felekkiye" ismi verilerek açıklanarak son sayfasında "Kitab-us Siyagat"ın olarak sonuçlandığı görülmektedir.
Hesap tutma tekniği ülkemizde, her dönem batının etkisi altında kalıp ekonomik hayat ile paralel bir durumda değişiklik göstermiştir. Ülkemizde ilk kez muhasebe 1850 tarihi “Kanunname-i Ticaret” ile bir nizama oturtulmaya çalışılmıştır. Adı yer alan yasa Fransız Ticaret Yasası’nın çevirisi özelliği taşımaktadır. Bundan dolayı ki muhasebe tekniğinde, ülkemizde uzun süre bir Fransız literatürünün etkisi altında kalmıştır. Mevcut kullandığımız birçok muhasebe terimi, Örneğin; (sol aktif, sağ pasif, sukont, provizyon vb) kelimeler Fransızca'dan dilimize doğrudan yer almıştır.. (Erdoğan, 2015)

Yine aynı zamanda muhasebe ortaöğretimde bazı okulların ders programlarına girmiştir. Örneğin; 1883’te açılan İstanbul Ticaret Mektebi Alisiyesi derslerinde muhasebe okutulmuştur.

1926’da 856 sayılı yasa'nın yürürlüğe girmesiyle, Alman Ticaret Yasası'na ve ülkemizde kullanılacak muhasebe usul ve esaslarının bu kanuna dayanması sebebiyle bir süre Alman muhasebe literatürünün etkisinde de kalmıştır.

TSMB fabrikası çalışmaları ile Sümerbank’la gerçekleştirilen bir başka muhasebe tekniği olan Maliyet Muhasebesi çalışmaları muhasebe çevresinde en güncel ve en değerli gelişmelerden birisi olarak  ön plana çıkmaktadır.

Ülkemizde muhasebe tekniklerinin gelişmesine en büyük katkısı olan 1957 ‘te yapılan Genel Vergi Reformu ile yürürlüğe giren VUK ile GVK 1956’da, 6752 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun da yürürlüğe girmesiyle, muhasebe dünyasında önemli gelişmeler söz konusu olmuştur.
Planlı kalkınmaya geçiş ile beraber muhasebe dünyasında yeni gelişmeler olmaya devam etmiş ve 1964 yılında 440 sayılı İktisadi Devlet Teşekkülleri ve İştirakleri Hakkında Kanun Yürürlüğe girmiş işyeri kayıtları ve bütçeleri için daha yeni muhasebe teknikleri ile düzenlemeleri getirilmiştir. KİT muhasebe usul ve esasları bir düzen haline getirilmesi yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir. Yine bahsi geçen yasa ile İktisadi Devlet Teşekküllerine Yeniden Düzenleme Komisyonu büyük ölçüde  değişikliğe gidilmiştir.  Yine yapılan bu değişiklikler de büyük oranda batı medeniyetlerinin muhasebe usul ve esaslarının etkisi altında olduğu görülmüştür. Bu dönemde Fransız Genel Hesap Planı, Tek Düzen Muhasebe Sistemini tavsiye etmiştir. Kamu İktisadi Teşekkülleri Reform Komisyonu, bu komisyonun alt durumunda olan 1971'de oluşturulan Tek Düzen Muhasebe Sistemini Uygulama Komisyonu tarafından İktisadi Devlet Teşekküllerinin önerisi hakkındaki tavsiyeleri değerlendirilmiş, önerilen sistem tekrar düzenlenmiştir.  Tek Düzen Muhasebe Sistemi 7 Temmuz 1971 günü 2767 sayılı kararname ve 27 Kamu İktisadi Teşekkülü, bu sistemi 1 Ocak 1972’de uygulanmaya başlanmıştır. (Erdoğan, 2015)

Bu kararname ile devre dışı kalan, Bankacılık ve  Sigorta Şirketleri için banka işletmeleri ve düzenleme alanına giren Sinai İşletmelerde Maliyet Muhasebesi ve bununla ilgili konuların saptanması görevi de, 1972 programına dayandırılarak Devlet Planlama Teşkilatı Tek Düzen Muhasebe Koordinasyonu Devamlı İhtisas Komisyonuna bırakılmıştır. Bahsi geçen komisyon çalışmaları sonucunda maliyet muhasebesine ilişkin temeller saptanarak, 1977’de uygulanmaya başlanmıştır. Bankalar Birliğince hazırlanan bankalar için Tek Düzen Hesap Planı ise 1986’da yürürlüğe girmiştir.

Muhasebe mesleği 3568 SMMM ve YMM Kanunu 13 Haziran 1989 tarihinde yasal statüye kavuşmuştur. Bu yasadan itibaren muhasebe uygulamalarının geliştirilmesi bakımından çok önemli bir aşama kaydedilmiştir. Sonuç itibariyle yukarıda bahsi geçen kanun ile meydan gelen mesleki odalarının yoğun destek ve ilgileri neticesinde VUK uyarınca oluşturulan "Tekdüzen Genel Hesap Planı ve Açıklamaları Komisyonu"nun düzenlediği "Tekdüzen Muhasebe Sistemi" Maliye Bakanlığı'nın 1 sıra nolu "Muhasebe Uygulama Genel Tebliği" ile 1994 itibari ile uygulamaya geçirilmiştir. (Güvemli, Muhasebe Tarihi, 2008)

Editör: Duygu Kaya