Tüm dünyayı tehdit eden bir salgın hastalık olan Kovid-19 virüsü ile bu mevsimde soğuk algınlığı, grip ve alerji semptomları sıkça karıştırılabiliyor. En küçük bir şeyde tedirginlik yaşamamak adına aralarındaki farkı kolayca gözlemleyebiliriz.

Koronavirüs Nedir?
Koronavirüs yani Kovid-19 bulaştığı takdirde belirtilerini özellikle solunum yolları üzerinde gösteren ve bazı durumlarda ölüme de neden olabilen SARS-CoV-2 virüsünün neden olduğu bir hastalık çeşididir. 2019 yılının sonlarına doğru Çin’in Wuhan kentinde ilk olarak ortaya çıkmıştır ve insanlara nasıl bulaştığı konusunda hala birçok iddia vardır. Özellikle de bazı solunum yolları hastalıkları bulunan kişiler, kronik rahatsızlığı bulunan kişiler ve 65 yaşın üstündeki kişiler virüs için en büyük risk grubu içindedir.

KORONAVİRÜS BELİRTİLERİ NELERDİR?
· Ateş,
· Nefes darlığı,
· Göğüste hissedilen ağrı veya basınç,
· İştah kaybı,
· Kuru öksürük,
· Yorgunluk,
· Tat ve koku kaybı,
· Burun tıkanıklığı,
· Boğaz ağrısı,
· Baş ağrısı,
· Kas veya eklem ağrısı,
· İshal,
· Mide bulantısı ya da kusma olarak sayılabilir.
Bu belirtilerin hastalığın hafif veya ciddi seyretmesine göre ya da kişinin belirli özelliklerine göre değişebileceği söylenebilir.

Grip Nedir?
Grip de koronavirüs gibi belirli bir virüs çeşidinin organizmaya girmesiyle belirti göstermeye başlayan bir hastalıktır. Fakat buradaki virüs türleri farklılık gösterir. Grip, influenza ismi verilen ve belirli tipleri olan virüsler nedeniyle kişiyi hasta eder. Bu virüs tipleri ile enfekte olan kişide ani olarak gelişen ateş görülebilir ve bu hastalık sırasıyla önce burnu, sonrasında boğazı ve en son olarak da akciğerleri etkisi altına alır. Solunum yollarını etkilemesi bakımından da koronavirüsle benzerlik gösterir. Grip salgınları genellikle hava değişiminden dolayı kışa girerken (Ekim - Kasım aylarında) ve yaza girerken (Mart - Nisan aylarında) görülür.

GRİP BELİRTİLERİ NELERDİR?
· Ateş (38 - 41°C),
· Baş ağrısı,
· Yorgunluk hissi,
· Kuru öksürük,
· Boğaz ağrısı,
· Burun akıntısı,
· Adale ağrıları olarak sayılabilir.

Koronavirüs salgının devam ettiği bu günlerde özellikle de havaların soğumasıyla birlikte salgına yakalanmamak için bağışıklık sistemimizi de daha güçlü tutmamız gerekiyor. Peki hastalık riskini azaltan ve hastalandıktan sonra iyileşme sürecini kolaylaştırmak için neler yapmalıyız?

ZENGİN BESLENME PROGRAMI
**Enfeksiyon hastalıklarında genel olarak vücudun enerji gereksinimi artmaktadır. Çünkü ateş bu hastalıklarda sık görülen bir bulgudur. Vücut ısısının 1 derece yükselmesi ise bazal metabolizma hızında %10-12 oranında bir artış getirmektedir. Bu yüzden enerji alımı normalden biraz daha fazla olmalıdır. Enerji ihtiyacının karşılanması için; protein, posa, vitamin ve minerallerden zengin bir beslenme programı uygulanmalıdır. Su tüketimi, olası sıvı kaybı nedeniyle 2,5-3 lt. civarında olmalıdır.

DİYET YİYECEKLERE İLGİ AZALDI
Çok düşük kalorili diyetler yerine vücudun ihtiyaçlarını karşılayan daha çok bitki temelli beslenme planı ön plana çıktı. Çünkü bağışıklık sistemini zayıflatan en önemli faktörlerden biri yetersiz ve dengesiz beslenme. Düşük kalorili diyetler de uzun süreli uygulandıkları takdirde vitamin ve mineral yetersizliklerine dolayısıyla da bağışıklığın düşmesine neden olur. Bununla birlikte diyet yiyeceklere olan ilgi de azaldı

C VİTAMİNİ TÜKETİMİ
En iyi antioksidan vitaminlerden biridir. Eğer C vitamini vitamin formunda değil de besinlerden alınırsa bu gıdalardaki fotokimyasal maddelerden de yararlanılır. Böylece vücuttaki savaşçı hücreler de güçlenir. Gün içinde domates, taze biber, roka, maydanoz, mandalina, greyfurt, portakal, nar, kuşburnu ve kivi gibi C vitamini içeren besinler tüketilmelidir.

OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİ
Bağışıklık, beyin ve sinir sistemi, psikoloji, kalp-damar sağlığı için olmazsa olmaz bir besin ögesidir. Bunlar en değerli yağlardır. Balık mevsiminin başlaması ile haftada mutlaka 2 gün balık yenmelidir. Balık omega-3 dışında vücudun üretemediği elzem aminoasitleri de içerir ki bunlar hücrelerin yenilenmesi ve yaşlanmaya karşın gereklidir. Çiğ fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlarda Omega 3 içermektedir.

PREBİYOTİKLER BAĞIŞIKLIK GÜÇLENDİRİR

Prebiyotik besinler, bağırsak sağlığı bütün vücudu etkilemektedir. Bağırsaklarda ne kadar probiyotik bakteri varsa metabolizma o kadar güçlü olur. Bu bakterileri artırmak için prebiyotik besinler tüketmelidir. Kefir ve probiyotik yoğurt bu bakterilerden zengin besinlerdir. Bunun yanında pancar, muz, pırasa, enginar, sarımsak ve soğan da bu bakterilerin artmasını sağlar. Sarımsak içinde kükürtlü bileşikler yanında A, B1 ve C vitamini de içeren çok faydalı bir besindir. Bu içerikler bağışıklığı kuvvetlendirerek ve hücreleri koruyarak antibiyotik, antiviral, antibakteriyel ve antifungal etki gösterir. Sarımsağın bu etkilerinden yararlanabilmek için bütün olarak değil çiğnenip, ezilerek tüketilmesi gerekmektedir.

Editör Hakkında