BARIŞ EREL - Adına ister erken deyin ister baskın deyin 24 Haziran 2018 de bir seçim yapacağız.16 Nisan Referandumunda oylanan “Başkanlık Sisteminin” 2019 yılındaki olağan seçim tarihi beklenmeden fiilen hayata geçmesi için alınmış bir karar. Aslına bakarsanız hükümet 2017 başlarında yürürlüğe koyduğu olağan seçim ekonomisini giderek hızlandırıyor. Son olarak açıkladığı pakette  vergi afları, imar affı , emeklilere iki bayramdan önce biner lira ikramiye verilmesi gibi bütçeye ciddi yük getirecek düzenlemeler var.

Her seçim dönemi öncesi sıkça sözünü ettiğimiz “Seçim Ekonomisi” kavramını tarif etmekte yarar var. En basit haliyle siyasal iktidarların yeniden iktidara gelebilmek için seçim öncesi ekonominin tüm enstrümanlarını bu amaçla kullanması olarak tanımlayabiliriz. Örneklemek gerekirse; Vergi ve imar cezalarının affedilmesi, tarımsal destekler, asgari ücretin artırılması, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar, enflasyon-faiz dengesinin yönetilememesi, kredilerin teşvik edilmesi gibi daha çoğaltabileceğimiz maliye politikasının seçim politikasına alet edildiği uygulamalar. Tüm bu popülist uygulamaların seçimlerden sonra halka yüksek enflasyon, vergi ve zam yağmuru olarak geri döndüğü de tecrübe edilmiştir.

Haklı olarak seçim ekonomisinin dünyanın diğer ülkelerinde de uygulandığını hatırlatanlar olacaktır. Ancak bu uygulamalar demokrasinin geliştiği, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin arttığı ekonomilerde düşük düzeyde kalırken, demokrasinin fazla gelişmediği, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin azaldığı ekonomilerde oldukça fazla yer tutuyor.

Her ne kadar mevcut iktidar seçim ekonomisi uygulamadığını söylese de son üç yıla baktığımızda rakamlar bunun tam tersini gösteriyor.

Tablo bize seçim ekonomisi uğruna 2017 yılında ülkenin cari ve bütçe açığının, ne kadar zorlanırsa zorlansın enflasyon ve işsizlik oranlarının aksine ne kadar yükseldiğini gösteriyor.

Muhalefet ülkenin uzunca bir zamandan beri siyasal,ekonomik,politik olarak iyi yönetilemediğini söylüyor. Ekonomik veriler hem de devletin resmi kurumlarının açıkladığı göstergelerde bunu destekler durumda. İç ve dış borcun artması,orta sınıfın küçülmesi,yabancı sermayenin temkinli yaklaşımı,işsizlik oranları gibi veriler hükümette strese yol açıyor ve bunun neticesinde bir seçime gidiyoruz.

Tüm bu olumsuz ve karamsar tabloya rağmen parlamenter rejimin yeniden ve daha güçlü inşa edileceği,kuvvetler ayrılığına dayanan,laiklikten ödün vermeyen,dünya ile barışık,ekonomiyi evrensel kuralları ile yöneten bir yapıya tekrar kavuşmamız mümkün.

“Seçimle” değil “geçimle” meşgul olacağımız günlere en kısa sürede kavuşmak dileğiyle.

Barış Erel

Editör: Haber Merkezi