Batuhan KAYA/İz Gazete- İzmir’deki eğitim sendikaları arasında bulunan ve eğitim sistemindeki sorunlara dair sık sık eylemler gerçekleştiren Eğitim-İŞ İzmir 3 Nolu Şube, İzmir yerel basınının bileşenleriyle bir araya gelerek eğitim sistemindeki sorunlara dair değerlendirmelerde bulundu. Eğitim-İŞ İzmir 3 Nolu Şube Başkanı Barış Düdü, gündeme dair değerlendirmesinde, “Bir önceki bakan bir kanun çıkarttı, 3 madde 3 sayfadan oluşuyordu. Bir kanun bu kadar sığ olamaz, biz öğretmenler odasında yazmaya çalışsak aynı gün bunun en az 10 kat ilerisinde kanun çıkartırdık. Yusuf Tekin yeni bir kanun çıkarttı, 30 sayfadan oluşan bir meslek kanunu ortaya koydu. Kapsamı genişlemiş ama ortada yine biz yokuz. Akademi denilen, öğretmenin diplomasını yok eden bir sistem getirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Bazı arkadaşlar feodalizmin batağına saplandı

Bazı eğitim sendikalarının bir zümrenin hakkını savunmak için feodalizm bataklığına saplandığı ifade eden Düdü, “Sendikayı bazı arkadaşlar parti yerine koydu, sendika parti değildir. Sendika, işçi sınıfının mesleki ve ekonomik hakları üzerine kurulur ve bazı toplumsal olaylara da müdahale eder, bir toplumsal tepkiyi örer. Bazı arkadaşlar sınıfını tamamen unutup, tamamen örnek olarak “ana dilde eğitim” talebinin arkasında koştu. Bu iktidar yeni seçildiğinde Eğitim-SEN yetkili sendikaydı ve o dönemde 14 bin yöneticinin görevine son verildi. Bazı arkadaşlar feodalizmin batağına sapladı. Cumhuriyet öğretmenlerinin en önemli görevlerinden biri yurttaşları feodalizmin batağından çıkarmak ve özgür bir yurttaş haline getirmekti. Köy Enstitüleri bununla mücadele etti. Sürekli etnik temelde, sadece bir grubun, bir zümrenin sorunlarını öne çıkardılar. Şu anda Antalya’da elektriği olmayan bir sürü köy var, Balıkesir’de de var. O sebeple sorun bir zümrenin değil yurdun sorunudur” diye konuştu.

Sorunların başında ÖMK geliyor

Mevcut gündem içerisinde eğitimcilerin sorunlarının en başında AKP iktidarının kanunlaştırmaya çalıştığı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun geldiğini söyleyen Düdü, “Sorunları üyelerimizden öğreniyoruz, sadece sorunlarımızı değil çözümlerimizi de üyelerimizden alıyoruz. Bakanlık, öğretmen odalarından iş yerlerinden değil de cemaat kapıları ya da sarayın gizli odalarından yönetildiği için maalesef ki eğitim sorunlarına uzak bir politika izliyor. Sorunların en başında ÖMK var. Eğitim-İŞ olarak öğretmenlerin meslek kanunu olması gerektiğine inanıyoruz ama eğitim çalışanlarının özlük haklarının ayrıca düzenlendiği bir kanun istiyoruz. Bir önceki bakan bir kanun çıkarttı, 3 madde 3 sayfadan oluşuyordu. Bir kanun bu kadar sığ olamaz, biz öğretmenler odasında yazmaya çalışsak aynı gün bunun en az 10 kat ilerisinde kanun çıkartırdık. Yusuf Tekin yeni bir kanun çıkarttı, 30 sayfadan oluşan bir meslek kanunu ortaya koydu. Kapsamı genişlemiş ama ortada yine biz yokuz. Akademi denilen, öğretmenin diplomasını yok eden bir sistem getirmeye çalışıyor. Biz yeni atanacak öğretmen arkadaşlarımızın nasıl bir cendereye alınmak istendiğini görüyoruz. Dolayısıyla ÖMK’ya doğrudan karşıyız” dedi.

Yusuf Tekin yeni sorunlar icat etti

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in mevcut sorunlar üzerine yeni sorunlar eklediğini ifade eden Düdü, “AKP iktidarının bakanı sayın Yusuf Tekin, ‘herhalde bu benim dönemimde çıkmış sorunlar değil’ diyerek yeni sorunlar da icat etti. Bu sorunların başında da yeni müfredat geliyor. Eğitim-İŞ olarak bu müfredatı temel anlamda inceledik ve bu müfredat için koyduğumuz teşhis, bu müfredatın sahte olduğu, oldu çünkü bu müfredatta Mustafa Kemal Atatürk yok, cumhuriyet yok. Ne kadar tarikat, cemaat çalışmasının sığdırılabileceği yer varsa bu müfredatın içinde bulunuyor. Yeni müfredat ne yazık ki cumhuriyetin özünden uzaklaşmış. Cumhuriyet kurulduğundan beri okullarda hademe, dediğimiz arkadaşlarımız tarafından temizlik işleri yapılmalıydı. Bu arkadaşlarımızın sayısı okul sayısının yarısına düştü. Türkiye’de 65 bin okul, 30 bin temizlikçi var ve bunların ciddi bir kısmı da milli eğitim müdürlüklerinde çalışıyor. Yani okullarımızın ancak 3’te 1’inde temizlik görevlisi var. Mevcut iktidar bu işi, TYP dediğimiz çalışanlar vasıtasıyla mevsimlik işçi gibi çalışan insanlara havale etti. Şimdi İUP ile asgari ücretin yarısı kadar bir kazanç ve 3 günlük bir istihdamla istihdam sağlanmaya çalışılıyor. Okullar açılalı 4 hafta oldu ve hala çok ciddi bir temizlik sorunu var. Bu olanlar Japonya’da olsa bakan Harakiri yapardı” şeklinde konuştu.

Bakanlık ÇEDES’in ‘dini eğitim’ projesi olduğunu itiraf etti

ÇEDES Projesi hakkında konuşan Düdü, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ÇEDES Projesinin dini eğitim projesi olduğunu kabul ettiğini söyleyerek, şöyle konuştu:

“Bakanlık ÇEDEŞ’i ‘bunun cemaatle ne alakası var’ diye savundu, hiçbir dini bağlantısının olmadığını beyan etti ancak Mersin’de Eğitim-İŞ üyesi 2 arkadaşımız, çocukları camiye götürülmek üzere gelen 2 imamı veli izni olmadığı için geri çevirdi. Okul müdürü, milli eğitim müdürü, ilçe başkanları baskı kurdu ancak bunların mücadelesini sürdürdük. Tüm bunlara rağmen müfettiş bu 2 arkadaşımıza ceza verdi ve ceza açıklamasında, ‘çocukların dini eğitim almasını engellemek’ yazıyordu. Bakanlık, ÇEDES projesinin bir dini eğitim projesi olduğunu itiraf etti. Biz Eğitim-İŞ olarak çocukların diniyle, diliyle uğraşmıyoruz. 100 yıllık cumhuriyet öğretmenin hiçbirinden ‘senin gözün mavi, senin gözün kahverengi’ lafını duyamazsınız. Cumhuriyet öğretmeni feodalizmi kaldırmak için vardır. O yüzden çocuklarımız dinini öğrenmesin gibi bir derdimiz yok ancak devlet de bunu baskı unsuru haline getiremez. Bütün dünyada bilimsel olarak çocuğun gelişimi baz alındığında din eğitim 15 yaşın üzerine taşınmanın yolları aranıyor. Biz ne yapıyoruz? Dini eğitimi okul öncesi eğitime çekiyoruz. Bu yanlıştan elbet birgün dönülecektir”

2020’de yıkılan okullar hala yapılmadı

2020’deki gerçekleşen İzmir depreminde zarar gören ve yıkılan okulların hala inşa edilmediğini belirten Düdü, şu ifadeleri kullandı:

“2020 depremiyle yıkılan okullarımız hala yapılmadı, inşaatları bile henüz başlamayan okullar var. Yeni okul ve derslik katılımı çok az. Örneğin Çiğli’deki Sasalı İlkokulu ve Ortaokulu’nun inşaatı 3 yıldır başlamadı. Mesela Necip Fazıl Anadolu Lisesi’nin inşaatı dahi başlamadı. Aynı binada eğitim gören 3 tane okul var. Bakanlığın sene başında yayınladığı genelge doğrultusunda ikili eğitim görülen okullarda ders süresi 30 dakikaya düşürdü. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Valilik liselerde bu uygulamayı başlattı ancak lise-ilkokul ya da lise-ortaokul birleşmelerinde komisyon kararı alınacağını belirtti. Özellikle Çiğli ve Menemen’de bu karar dolayısıyla güvenlik sorunları oluştu. Seyrek İlkokulu’nda 30 dakikaya geçilmesi, basında da yer almış olan Çiğli Fen Lisesi ve Sasalı İlkokulu’nda 30 dakikaya geçilmesi gerekiyor. Çocuklar 20:40’ta okuldan çıkıyor. Buralarda da bir an önce saat düzenlemesi yapılmasını talep ediyoruz.”

Muhabir: BATUHAN KAYA