Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, 13 Eylül 2025 Cumartesi günü, “2025-26 Eğitim Öğretim Yılı: Eğitim Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir eğitim paneli gerçekleştirdi. Ankara’da, Çankaya Belediyesi Çayyolu Temsilcilik Binası Ahmet Taner Kışlalı Toplantı Salonu’nda düzenlenen panelde, eğitim sisteminde yaşanan güncel sorunlar ve çözüm arayışları ele alındı.
Panel öncesinde ÇYDD Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, şube başkanları ve üyeler, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü Anıtkabir’de ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular ve mozoleye çelenk sundular. Ardından katılımcılar, panelin yapılacağı salona geçti.
ÇYDD GMYK üyesi ve Eğitim Birimi Sorumlusu Prof. Dr. Ahmet Yıldız’ın kolaylaştırıcı; Prof. Dr. İlknur Meşe, eğitimci Dr. Nurcan Korkmaz ve öğretmen-yazar Özgür Bozdoğan’ın ise konuşmacı olarak yer aldığı panelde; eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, laik, bilimsel, karma ve kamusal eğitimin önemi, fırsat ve cinsiyet eşitliği için atılması gereken adımlar ele alındı. Katılımcılar, Türkiye’deki eğitim politikalarının çocukların eşit, özgür ve nitelikli bir eğitim alma hakkını nasıl etkilediğine ilişkin görüşlerini paylaştılar. Panelin sonunda ise, ÇYDD GMYK üyeleri, şube başkanları ve üyelerinin katılımıyla çocukların geleceğinin piyasanın taleplerine ve dogmatik anlayışlara teslim edilemeyeceği vurgulayan bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklama metni ÇYDD GMYK üyesi ve Eğitim Birimi Sorumlusu Prof. Dr. Ahmet Yıldız tarafından okundu.
Panel sonunda gerçekleştirilen basın açıklaması şu şekilde:
Eğitim büyük bir erozyon yaşıyor
"ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ PİYASAYA VE DOGMAYA TESLİM EDİLEMEZ!
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım atarken, en temel kazanımlarımızdan biri olan eğitim büyük bir erozyon yaşıyor. Cumhuriyet’in aydınlanmacı mirası, piyasanın çıkarları ve dogmatik yaklaşımlar arasında giderek aşındırılıyor. Okullar bilimin ve aklın kalesi olmaktan uzaklaşıyor; çağ dışı uygulamaların ve ticari kaygıların gölgesine bırakılıyor. Eğitim, toplumun tüm çocukları için eşit bir hak olmaktan çıkıp, ekonomik gücü olanların ayrıcalığına dönüşüyor. Bu tablo, yalnızca bugünün değil, ülkemizin yarınını da tehdit eden ciddi bir tehlikedir. Bir zamanlar toplumsal bütünleşmenin güvencesi olan Cumhuriyet okulu ise kayboluyor; okullar artık birleştirici değil, toplumsal ayrışmanın aracı haline getiriliyor.
Bugün bir eğitim krizinin tam ortasındayız
Bugün bir eğitim krizinin tam ortasındayız. Son yirmi yılda yaklaşık 20 bin köy okulu kapatıldı. Ayrıca, temel eğitim çağındaki bir milyonu aşkın çocuğumuz çeşitli nedenlerle eğitim dışında kaldı. Sınav merkezli yapı nedeniyle milyonlarca çocuk sistemin dışına itiliyor; başarısız olarak etiketlenen öğrenciler imam hatip okullarına ya da meslek liselerine mecbur bırakılıyor. On binlerce çocuk okula aç gidiyor, binlerce üniversite öğrencisi barınma sorunları nedeniyle eğitimini yarıda bırakıyor. Eğitim alamayan milyonlarca çocuk, çocuk işçiliğine zorlanıyor, atölyelerde ve tarlalarda çalıştırılıyor. Aileler artan okul masraflarıyla baş edemezken, gençler umutsuzluk içinde gelecek planlarını yurt dışında kurmaya çalışıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu yapısal sorunları çözmek yerine, çözüm üretmekten uzak, dogmatik tutumlarla krizi derinleştiriyor. Bu örnekler bile, eğitimdeki krizin boyutlarının ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyor.
Eğitimdeki gidişat karanlığa doğru
Eğitimdeki gidişat karanlığa doğru. Bilim ve akıldan uzaklaşma. Müfredatlar ve eğitim politikaları, çağın gerektirdiği bilgi ve beceriler yerine dogmatik yaklaşımlara yöneliyor; özgür düşünce alanı daralıyor. Eğitimin piyasalaşması. Okullar ve dersler, bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp adeta ticari bir mal gibi sunuluyor. Gelir düzeyi, çocukların aldığı eğitimin niteliğini belirler hale geliyor. Çürüme ve yozlaşma. Eğitim sisteminde liyakat aşınıyor; okullarda tarikatlar cirit atıyor. Son dönemdeki sahte diploma skandalları ve denetimsizlik, hem kurumlara hem de topluma güveni zedeliyor. Toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesi: Eğitim, tüm yurttaşların ortak hakkı olmaktan çıkarak elit bir kesimin ayrıcalığına dönüşüyor; milyonlarca çocuk ve genç fırsat eşitsizliğinin gölgesinde büyüyor.
Çağrımız net
Çağrımız net. Bilimsel ve çağdaş eğitim yeniden kazanılmalı. Eğitim, sorgulayan ve üreten bireyler yetiştirecek şekilde kurgulanmalıdır. Eğitim bir haktır, ayrıcalık değil. Gelir düzeyi ya da sosyal statü, çocuklarımızın geleceğini belirlememelidir; kamusal eğitim, tüm yurttaşlara eşit sunulmalıdır. Toplumsal kalkınmanın temeli eşitliktir. Eğitim hakkının daralması, yalnızca bireyleri değil ülkemizin geleceğini de tehdit eder.
Eğitim bir halkın yarınıdır; onu karanlığa teslim etmeyeceğiz
Milli Eğitim Bakanlığı’na sesleniyoruz. Okulların açıldığı bu Eylül ayında, çocuklarımızın geleceğini ideolojik dayatmaların ve güç ilişkilerinin gölgesine hapsetmeye çalışan politikalara karşı çıkacağız. Cumhuriyetimizin eğitim mirası; laiklik, bilimsellik ve kamusal sorumluluk ilkeleri temelinde güçlendirilmelidir. Eğitim bir halkın yarınıdır; onu karanlığa teslim etmeyeceğiz."