CHP'nin "afetlerde kadınların sorunları"yla ilgili araştırma önergesinin TBMM Genel Kurulu'nda bugün görüşülmesine ilişkin grup önerisi, AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

Görüşmelerde söz alan CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlere Hatay'ın İskenderun ilçesindeki evinde yakalandığını belirterek şunları söyledi; "İlk depremde evimin sağındaki ve solundaki o ünlü Eda Apartmanı ve Sahil Apartmanı çöktü. Sabahın ilk ışıklarında ailelerinden önce deprem enkazında ben vardım. Komşularımdı, seslerini duyuyor ve tanıyordum; Fırat 'Yardım eden yok mu' diye bağırıyordu, Erdinç 'Buradayım' diyordu. Koştum, ne yapabilirim? Elimdeki bir leğenle atacağım birkaç tozla olmayacaktı bu iş. Nereye? Kaymakamlığa. Üç sıra su basmıştı, dizlerime kadar suyla gittim kaymakam beyin yanına. Emniyet müdürümüz, AK Partili milletvekili arkadaşımız, diğerleri oradaydı ama birdenbire bir telefon geldi; yeğenim 'te…' dedi, kaldı. Kaymakamlığın biraz ilerisinde evi var, gittim, ev böyle olmuş, böyle. Evi çöktü kız kardeşimin, 1 yeğenimi kaybettim.  Ben dokuz gün sonra saçımı yıkarken aynada yüzüme tükürdüm. Ben utanıyorum. Siz utanıyor musunuz?

"ÜÇÜNCÜ GÜNE KADAR YAPRAK KIMILDAMADI"

Bu felakette yine gittim kaymakamın yanına. Gittiğim her göçükte hilti, arama kurtarma ekibi, ışık, asker, polis, ne istersen; bir el gücü istiyorlardı ama yoktu. İkinci günün akşamına kadar hiç kimse gelmedi. 35 arama kurtarma ekibi gecenin 23.00'ünde, orada bekledim, geldi ama elinde alet edevat yoktu. Makas, hilti, ışık neden yok diye sorduk 'Havaalanında aldılar' dedi, 'Niye' dedim, arkadan yollayacaklarmış. Yahu, ben uzman değilim, bu işin uzmanı, liyakatli yöneticisi değilim ama aklım almıyor. Arama kurtarma ekibinin alet edevatı neden sonra gelir, ne yapacak orada? Üçüncü gününe kadar yaprak kımıldamadı, bütün herkesin seslerini duyduk, 'Can kurtarın' diye bağırdılar. Hani, böyle deprem sahnelerinde görürüz, göçüklere çıkar arama kurtarma ekipleri 'Beni duyan var mı' diye bağırır ya, göçük altındakiler bağırdı 'Beni duyan yok mu?' diye. Yoktu."

"KIZILAY NEREDEYDİ, ASKER NEREDEYDİ?"

Şahin, Hatay'daki can kaybına dikkat çekerek, "Hatay… 10 ilin toplamından daha fazla can verdik. Buradan arkadaşım sayıyor 'Falan yere şu kadar kurtarma, falan yere…' İskenderun'u saydın mı? İskenderun'a gelmedi. 400 göçük, 2 bin apartman yıkıldı. 35 kişi arama kurtarma ekibine soruyorum 'Nasıl çalışmalısın', 'Biz ekip çalışırız' diyor. 77, 100 olsun; 100 göçüğe gittiniz, 300'ünde kimse yok. Sekiz gün gelmedi, birçok göçüğe uğramadılar. Sebep? Hani biz uzaya gidiyorduk, hani Avrupa bizi kıskanıyordu, hani. Neredeydiniz? 'AFAD neredeydi, Kızılay neredeydi, asker neredeydi' deyince kızıyorsunuz. Ben askerime canımı veririm, asker benim kırmızı çizgim ama o askeri oraya yığmayan iradeye söylüyorum" diye konuştu.

"HATAY'A KEFEN BİLE VERMEDİNİZ"

Şahin'in konuşması sırasında AKP sıralarından sesler yükseldi. Bunun üzerine Şahin, "Bugüne kadar utanmadınız, tedbir almadınız, anlamadınız. Dinleyeceksiniz" karşılığını verdi. Şahin, "Hatay'a zamanında gelmediniz, Hatay'ı ölüme terk ettiniz, Hatay'a kefen bile vermediniz, 40'lı 40'lı kıyafetleriyle battaniyelere, bazıları da sarılı olmayan bacaklarıyla gömüldüler, bazıları gömülemedi bile, uzun günler sıra beklediler. Hataylılara ilk gün bir bardak su dahi vermediniz; insanları enkaz altında, yakınları enkaz altında, başlarında kederleriyle bıraktınız; ailemiz, yakınlarımız, sevdiklerimiz gitti. Siz gönüllü gelenlere AFAD yeleği giydirdiniz, siz gönüllü gelenlere asker kıyafeti giydirdiniz. Onları korumak mıydı maksadınız, acziyetinizi kapatmak mı" diye sordu.

Editör: Özlem Çimen Durmaz