CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM Genel Kurulu'nda muhalefetin yargı eliyle baskı altında tutulduğunu belirterek AKP sıralarına seslendi. Yargıda güvenin yüzde 18'lere düştüğünü söyleyen Emir, bunun tek sebebinin Türkiye'de yargının bağımsız ve tarafsız olmaması olduğunu söyledi.
Emir, sözlerine şöyle devam etti:
"Her gün, Adalet Bakanı dâhil, bu iktidar tarafı ve saraydakiler 'Türkiye'de yargı bağımsızdır, tarafsızdır. Mahkemelerin sonucunu bekleyin' diyor ama mahkemelerin talimatla karar verdiğini herkes biliyor hatta saraydaki Cumhurbaşkanı yargının kendisine tamamen bağlı olduğu bilinsin istiyor. Şimdi, itiraz edecekler ama aslında yapmak istedikleri 'Türkiye'de biz ne istersek o karar çıkar; bizim istediğimiz kişi tutuklanır, bizim istediğimiz kişi yargılanır, bizim istemediğimiz kişi de serbest bırakılır' mesajını 86 milyona vermektir. Bunun en somut örneğini geçenlerde yaşadık. Bir kişiyi -İsmail Ergüneş- HSK adayı olarak AKP getiriyor, burada oylattırıyor, seçilemeyince ilçe başkanı yapıyor. Böylesine yargıyla iç içe geçmiş, HSK'ye kendi militanını atayacak kadar ve HSK'ye kendi militanını atamaktan utanmayacak kadar ve ondan sonra da hâlâ 'Yargı bağımsız ve tarafsızdır' diyecek kadar adaletten kopmuş ve şirazesini kaybetmiş bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Adalet Bakanına soruyorlar 'Mevzuata uygundur' diyor. Ne olacaktı yani, HSK Kanunu'nda, Anayasa'da 'HSK'ye aday olanlar bir partinin ilçe başkanı olamaz' mı yazacaktı? Biraz ahlak yok mu? Her şey yasada yazanlarla mı sınırlı? Siyasi ahlak bekliyoruz. Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargının en tepesine atadığınız kişiyi, bir gün sonra ilçe başkanı yaparsanız, artık burada ne siyasete saygıdan ne adalete saygıdan bahsetmek imkânsızdır.
"EKREM İMAMOĞLU'NDAN KORKUYORSUNUZ; RESMİNDEN KORKUYORSUNUZ, KENDİSİNDEN KORKUYORSUNUZ"
Führer, Nazi Almanyasında hâkimlere 'Karar verirken 'Führer benim yerimde olsaydı nasıl karar verirdi?' diye düşüneceksiniz ve ona göre karar vereceksiniz' diyor. İşte, bugün AKP'nin HSK'sinin atadığı hâkimler de 'Acaba başıma bir şey gelir mi, acaba sürülür müyüm, acaba heyetim dağıtılır mı' korkusuyla maalesef siyasi iktidarın baskısının altında ezilmektedir. Bunun da yargılamalarda sürekli tanığı oluyoruz. Mesela, bunlardan bir örnek vereyim: Bir kişiden bu kadar mı korkulur; bir kişi bu kadar mı bir kişinin, bir grubun, bir siyasi iktidarın uykularını kaçırır, bacaklarını titretir? Ekrem İmamoğlu'ndan korkuyorsunuz; resminden korkuyorsunuz, kendisinden korkuyorsunuz, düşüncelerinden korkuyorsunuz, icraatlarından, kent lokantalarından kreşlere kadar olan icraatlarından korkuyorsunuz, sosyal medyasından da korkuyorsunuz, 8 defa sosyal medyasını yasakladınız. İnternetle ilgili düzenleyici yasa var; 5651 sayılı Yasa'nın 8/A'sı. Neymiş efendim? 'Millî güvenlik ve kamu düzenine aykırılık.' Alelacele gidiyorlar sulh ceza hâkimliğine, burada var, 10 var, 6 var, 12 var; sürekli olarak 8 ayrı, İmamoğlu'yla ilgili, Cumhurbaşkanlığı aday ofisiyle ilgili, bizim gerçekleri söylediğimiz, özellikle iddianameyle ilgili yani o paçavrayla ilgili gerçekleri Türkiye kamuoyunun göz önüne koyduğumuz siteleri erişim engeline tabi tutuyorlar. Bunun gerekçesi ne? 'Kamu düzeni ve millî güvenlik' bunun millî güvenlikle ilgisi yok, bunun sizin koltuk güvenliğinizle ilgisi var. Koltuğunuz sallandığı için, koltuğunuzu kaybetmemek için gerçekleri saklamaya çalışıyorsunuz. Çünkü iddianameniz tel tel dökülüyor çünkü iddianameniz daha bugünden paçavraya döndü çünkü daha geçen ay ben burada biz iddianame bekliyoruz, iddianame ile bu iddianameyi yazanları, bu yalanları ortaya atanları, bu yalanları televizyonlarda konuşanları, bu yalanları bu kürsüden savunanları yargılayacağız dediğimde itiraz etmiştiniz. Evet, siyaseten yargılayacağız, biz mahkeme değiliz.
"SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANLARIMIZI DEMİR PARMAKLIKLAR ARKASINA KOYUYORSUNUZ"
'Bırakalım mahkemeler yargılasın' değil, tabii ki mahkemeler yargılasın, biz mahkemelerden korkmayız ama biz tutuklu yargılamalara karşıyız çünkü tutuklu yargılamalarla 16 milyon İstanbullunun iradesini demir parmaklıklar arkasına koyuyorsunuz. Seçilmiş belediye başkanlarımızı, Zeydan Karalar'ı demir parmaklıklar arkasına koyuyorsunuz; Bizim itirazımız bunadır. Bizim itirazımız 4 bin sayfa iddianame yazıp içerisine bir kuruşluk kör kuruş, kör para, haram para koyamayan, somut delil koyamayan iddianameye ve böylesine tel tel dökülmüş savcılık makamınadır. Doktor Buğra Gökçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde göreve başlamadan iki yıl önceki ve görevinden istifa ettikten sonraki ihalelerle ilgili olarak ihaleye fesat karıştırma suçundan şu anda tutuklu yargılanıyor.
İddianameye bakıyorsunuz ne MASAK raporu var ne bilirkişi raporu var ne tanık var ne de şüpheli ifadesi var yani iftiracı bile bulamamışsınız ama Buğra Gökçe hâlâ cezaevinde ve Buğra Gökçe hâlâ yargılanmayı bekliyor. Mustafa Akın, Sayın İmamoğlu'nun koruması; dediler ki: 'Gittik, dağ evinde bulduk, zorla açtırdık kasayı, balya balya dolarlar çıktı.' O arada da TRT balya balya dolar videolarını dolaşıma soktu. Ne çıktı? Kendisi zaten emekli komiser, polis memuru; beylik silahı ve 2 tane kurşun çıktı ve bunlar da iddianamede artık böyle geçmek durumunda kalıyor. Yine, Capacity AVM diye bir yer var Bakırköy'de, diyorlar ki: 'Siz buradan rüşvet istemişsiniz.' Rüşvet ne kadar? 197 milyon lira.
"AHLAK KURALLARI, ETİK KURALLAR MEVZUATTA YAZMAZ"
Oysa ortaya koyuyoruz ki bu 197 milyon lira, aslında Yıldız Teknik Üniversitesinin bu binanın yetersiz olduğu, depreme dayanıksız olduğu raporuna istinaden kesilen ceza ve onun makbuzunu da bizim arkadaşlarımız koydular. O makbuzu İstanbul iddianamesi medya hesabına koydukları için de onunla mücadele edemeyince oraya erişim engeli getirmeyi tercih ettiler. Yine para dolu bavullar vardı değil mi, içerisinde Kadir Topbaş zamanında alınan jammerler olduğunu artık herkes biliyor; iddianamede yok. '560 milyar lira' diyordunuz değil mi, 560 milyar lira; vardı burada konuşanlar. 560 kuruş çıkmadı. Şimdi ya gelip savunacaksınız, sessiz kalamazsınız ya da gelip özür dileyeceksiniz. Bütün delegelere iPhone 16 Pro Max dağıtmışız, iPhone 16 Pro Max. Bizim kurultayımız 5 Kasım. iPhone 16 Pro Max on ay sonra çıkmış yani maddi imkânsızlık var. Bu yalanları atanların, bu iftiraları atanların akli melekeleri de şüpheli, akli melekeleri de sorunlu. Kes-kopyala-yapıştır ifadeler; aynı ifadenin nokta, virgül, hatta yazım yanlışına kadar 2 ayrı kişiye ait olması, 5 ayrı ifadenin olması, saçma sapan tekrarlar.. İşte sizin gerçekliğiniz bu ama bir gerçekliğiniz daha var, onu söylemeden geçemeyeceğim. Et, Balık ve Süt Kurumu. Yani bakın, başka birini bulamadınız mı, başka adam mı yok? Macaristan'da şirket kurmuş, oradan dünyaya, Türkiye'ye et satıyor, o arada da Et ve Süt Kurumunun Başkanlığını yapıyor; hem alıcı hem satıcı. Diyor ki: 'Mevzuata uygun.' Ya, bu mevzuatta bunlar yazmaz; ahlak kuralları, etik kurallar mevzuatta yazmaz; yürekte yazar, alında yazar, vicdanda yazar.
"İLÇE BAŞKANLARINIZI HSK'YA ÜYE YAPIYORSUNUZ"
AKP Grup Başkanvekili bir defa 'İlk defa değil' diyor İsmail Ergüneş bakımından. Bu, konumuzla ilgili değil; burada bahsettiğimiz şey, bir ilçe başkanı seviyesinde bir partinin militanı olmuş, örgütünde görev almış bir kişinin HSK gibi tüm yargıç ve savcıların özlük haklarını belirleyen bir kurumda üye olup olmamasının yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını kökünden zedeleyeceği görüşüdür, tam da böyledir. Dolayısıyla 'Zaten İlçe Başkanıydı' demiş olması, bence durumu daha vahimleştirmekten başka bir şey de ifade etmez. İkincisi: 'Kendisi aday olmuş.' diyor; öyle bir şey olmaz. Karma Komisyona gelir, Karma Komisyonda o 1'inci ve 2'nci tur oylama sonucunda beşte 3 alabilmesi için Karma Komisyonda Cumhur İttifakı'nın oyunu eksiksiz almıştır yani Genel Kurula getirdikleri bir kişidir. Darbe oldu, darbeyi fırsata çevirdiniz; örgütlerinizde görev yapmış, il, ilçe başkanlığı yapmış binlerce avukatı hâkim yaptınız, Anayasa Mahkemesine eski milletvekillerinizi yolluyorsunuz ve hâlâ ilçe başkanlarınızı HSK'ye üye yapmaktan, HSK'ye aday yapmaktan bir gram bile imtina etmiyorsunuz ve bunda da yargı bağımsızlığının en azından gölgeleneceğini dahi kabul etmiyorsunuz, bunu da sanki siyaseti koruyormuş görüntüsü altında yapıyorsunuz, pes doğrusu! Bağımsız ve tarafsız yargının teminatı elbette ki oyu olan, elbette ki görüşü olan ama o görüşü kendine saklayan, AKP'de militanlık yapmayan kişilerin yapabileceği bir şeydir. “




