İZMİR HABERLERİ

CHP'li Alaattin Yüksel, İzTV'de konuştu: Mutlak butlan ve kayyum iddialarına sert tepki

İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel programına katılan geçmiş dönem CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel CHP’de şaibeli kurultay iddiaları sonrası ortaya atılan mutlak butlan ve kayyum iddialarına tepki gösterdi.

Abone Ol

İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu geçmiş dönem CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel oldu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Yüksel, CHP ile ilgili 'şaibeli kurultay' iddiaları sonrası ortaya atılan mutlak butlan ve kayyum iddialarına sert tepki gösterdi.

19 Mart’tan sonraki süreci değerlendiren Yüksel, “Bir kaos var, yönetilemeyen bir Türkiye var. Çiftçiler, asgari ücretliler, emeklilerle birlikte neredeyse ülkenin yüzde 70’i açlık sınırının altında yaşıyor. Dünya desen karmakarışık. İsrail-İran savaşı patladı. Filistin’deki zulüm devam ediyor. Böyle bir konjonktürel durumda yaşıyoruz. Coğrafi olarak da riskler barındırıyoruz. Hatta Erdoğan da ‘İç cepheyi güçlendirmeliyiz’ diyor. Hem böyle söyleyip diğer taraftan da 19 Mart’tan sonra derece arttıran bir zulüm dönemi yaşatıyorsunuz. Her şeyin temeli tek adam sistemine geçişimiz oldu. Yargı çok ciddi bir şekilde siyasallaştı. Adalet duygusu yok oldu. CHP’nin bu yeni mücadele yöntemini yaratan da budur. 19 Mart sürecinde İmamoğlu cezaevine gönderilirken belediyeye kayyum atanacağı konuşulmuştu. Saraçhane mitingleri bu şekilde başlamıştı. Genel Başkan Özgür Özel, son derece etkili ve doğru götürüyor süreci. CHP’nin burada dayanacağı tek bir şey var, millet iadesine sahip çıkan millet. Bunu da milleti arakasına alarak yapabilir. Seçmeni, milleti seyirci olmaktan çıkarıp siyasetin öznesi haline getirdi Özgür Özel” diye konuştu.

"Mutlak butlan çıkmaz"

Parti içerisinde bir ayrışma olmadığını ifade eden Yüksel, 30 Haziran’daki kurultay iptali davasına yönelik şunları söyledi:

“19 Mart süreci, CHP’de kendi içince çok ciddi bir birleşmeyi getirdi. Bakmayın şu andaki tartışmalara. Bunu sadece CHP içerisinde değil tüm muhalefette de yarattı. Birlikte eylem yapma gücüne kavuştu. Hâlâ sürdüğünü görüyorum. Hep şunu söylerim; bir insanını siyasetteki davranışlarını belirleyen şey siyaset yapma amacıdır. Yurtsever duygularla mı, çocuklarının geleceği için mi, ülkenin geleceği için mi yani inançla yola çıkan insanlar böyle tartışmalardan kaçınır. Ama kariyerist duygularla çıkanlar at gözlüğüyle bakarlar. CHP’nin içinde 3-5 kişi bu konjonktürel ortamda, Cumhur İttifakı ağzıyla konuşmaya başladılar. Bu çok tehlikeli bir şey. Olmaz dediğimiz bir sürü şey oluyor ama hukuken değerlendirdiğimizde şunu bilmek lazım; kesinlikle mutlak butlan çıkmaz. Adil yargıdan çıkmaması gerekiyor. Olabilecek olsa bile bir CHP’linin butlan olurum, kayyum olurum demesi, bu tartışmanın içinde olmaması gerekiyor. Ağızlarından bunun çıkmaması gerekiyor. Genel Başkanımız bunun bir süreç yönetimi olduğunu söylemişti. Başlangıçta genel başkanlığı eleştiriliyordu ama bu kriz döneminde, kendisine yapılan haksız ve hukuksuz uygulamalar sonucunda yeni bir lider çıktı ortaya. Bunu biliyordum. Özgür Özel’in bu olağanüstü performansıyla CHP’nin oyları yüzde 25’ten yüzde 40’lara tırmandı. Bu gelişmeyi partinin içindeki belli insanlar da görmüyor mu? Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kaybedip ikinci tura girmesi çok yadırganmıştı. Bunların hepsini unutup, ‘Tekrar gelirim, 13 yıl yaptım yine yaparım’ demek doğru değil. Bunları konuşmamamız gerekiyor. Baştan reddedilmesi gerekiyor. Cumhur İttifakı, CHP’yi de rakip olmaktan çıkarmak için başarılı genel başkanını gönderip yerine başarısız, 13 yıl boyunca sürekli seçim kaybetmiş birini partinin genel başkanı yapma oyunu kurulmuş diye görüyorum. Bu oyun Cumhur İttifakı tarafından kuruldu. Cumhurbaşkanı adayımız için de aynı şey kurulmuştur, parti için de kurulmuştur. Bu oyunun oyuncusu olmak kimsenin haddine değildir. Partisinde 13 yıl genel başkanlık yapmış birinin hiç düşünmemesi gereken ve bunun konuşulmasını yadırgayıp reddetmesi gereken durumda olması gerekir. Çok yanlış şeyler konuşuluyor ama bu bir avuç kişi içinde konuşuluyor. Bir sürü kişi gidip Genel Başkan Özgür Özel’le konuşun diyor, Kılıçdaroğlu, ‘Neden konuşayım?’ diyor. Bu konuşularak çözülecek bir şeydir. Yani oyuncu olmayacaksınız. Cumhur İttifakı’nın uluşamaya çalıştığı bir sonucu yaratmakta katkıda bulunmayacaksınız.”

"Kocaoğlu'nu aramadı bile"

Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu için yapılan mitingleri, ‘Ekrem Bey, bir belediye başkanı. Özgür Bey’in bu kadar çok miting yapması doğru değil. Ben Aziz Kocaoğlu’nda böyle davranmadım. Yargı sürecini takip etmemiz gerekiyor” söyleriyle eleştirdiği iddiaları hakkında konuşan Yüksel, şöyle konuştu:

“Süreci en yıkıcı şekilde yaşayanlardan biriyim. En başında gelenlerden biriyim. O ara Paris’te EXPO toplantıları vardı. Kocaoğlu da eşiyle gitmişti. Ben de vekildim ve genel başkan yardımcısıydım. Bir gün sabah 6’da avukat arkadaş aradı ve operasyon yapıldığını söyledi. Ben de Kocaoğlu’nu aradım ve durumu anlattım. Telefonda bunu konuşurken ikinci cümlesi ‘Türkegül kalk gidiyoruz’ dedi. İktidar bunu neden yaptı biliyor musunuz? Kocaoğlu dışarı korksun geriye gelmesin diye yaptılar. Kemal Bey o dönemi böyle yönettim diyor ya, en yakından tanığım, Kemal Bey Aziz Kocaoğlu’nu aramadı bile. Bir toplantıda ben Genel Başkan seni arıyor deyip telefonu verdim, öyle konuştular. Normalde kendisi aramadı bile. Kocaoğlu çok kızdı, üzüldü desteğe, İzmir’e gelmiyor diye. Kendisine bir mektup yazmış. ‘Eğer suçlu olduğumu düşünüyorsanız istifa edebilirim’ diye. Muğla toplantısında genel başkana verdim. Daha sonra özel bir uçakla İzmir’e geldik. O günkü gerginlik nedeniyle yaşadığım sıkıntıyı hayatım boyunca yaşamamıştım. Yani benzer süreçler İzmir’de de yaşandı ancak şöyle bir fark var. Kocaoğlu tutuklanmamıştı, İmamoğlu tutuklu. Bu önemli bir fark. Aziz Başkan’la birlikte İmamoğlu’nu ziyarete gittik ve benzer şeyler yaşadığımızı anlattık. Ama davanın sonuncu asıl önemli. Başkana ve bürokratlara istenen cezalarla beraber toplam bin yıllık bir ceza davasıydı. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cü savcılar, hâkimler gidip yerine gelen yargıçlar özür diler gibi beraat kararı verdiler. Toplanan delillerin ne aslı astarı var ne de usulüne uygun toplanmış demişlerdi. Eninde sonunda beraatla çıkacağını söyledik. Tarihe kalan şey sizin savunmalarınızdır. Ekrem İmamoğlu da çok güzel savunmalar yapıyor. Bu savunmaları biz hatırlayacağız.”

"Gündem bu olmamalı"

İşçi çıkarmaları ve sendika-belediye tartışmalarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Yüksel, “İzmir’de gündemin bu olmaması gerekiyor. Cemil Başkan başta sürecin başında işçilerin haklarını alması gerektiğini söylemişti ancak ilerleyen sürçlerde yaşananlar ve belediyenin bütçesini önceleyen tavrı nedeniyle giderek sertleşen bir durum oldu. Sonrasında sendikanın da kırıcı olabilecek söylemleri nedeniyle gerginlikler yaşandı. Ben bir taraf değilim. Bu gerginlik yaratılmamalıydı. Ben Piriştina ile de Kocaoğlu ile de çalıştım. İkisi de çok sert olarak tanınırlar. Ama onların döneminde bir sorun olduğunda oturup konuşup ortak noktayı buluyorduk. Bugün ise bir konuşma dili karşılıklı yaratılamadı. Sosyal demokrasinin en önemli şeyi uzlaşmadır. Yapıcı olmak lazım. Geçmiş dönem belediye başkanının seçime bir hafta kala imzaladığı toplu sözleşmeyi hiç doğru bulmadığımı da söyleyeyim. Bugünün krizi o güne bağlı bir şeydir. Ben anlaşmaya yakın olduklarını düşünüyorum. Çözüme yakın bir süreç. Her iki taraf da fedakârlık yapmalı” ifadelerini kullandı.