CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kurultay tartışmaları ve kurultay davasına ilişkin olarak, "15'inde o mahkeme ya reddedilir ya ileri bir tarihe ertelenir. Cumhuriyet Halk Partisi'ni delegenin seçmediği kimse yönetemez" dedi.

Özel, "Kemal Bey'le olan ikili diyaloğunuzda şu anda neredesiniz" sorusuna, "Kemal Bey benim bulunduğum bir yere gelirse kapıda karşılarım, kapıda uğurlarım. Aramızda en ufak bir olumsuz diyalog geçmedi, geçemez, geçmemeli. Saygıda kusur etmedim, etmem" yanıtını verdi.

CHP Lideri Özgür Özel, Gazeteci Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. Gürses'in "Çankaya İlçe Başkanı'nı görevden aldınız mı" sorusunu Özel şöyle yanıtladı: "Biz almadık, Ankara İl Başkanlığı görevden aldı. Zaten bizim ilçeyi görevden alma gibi işler yapmamamız lazım. Özel şartlar dışında. Partinin bir hiyerarşisi var. Aralarında uzun süredir bir uyumsuzluk var. Mesela bir miting yaptık ya diyelim. O mitingde ve ondan önceki dönemlerde sayın ilçe başkanımızın, kendisi de bir partilimiz, benim de hiçbir sorunum olmadı, her seferinde iyi ilişkiler içerisinde oldum. Birtakım görevler veriyoruz.

Yani parti diyor ki ‘5 sene önce ilçe başkanlığında bu performansı yapan arkadaşlar, 5 sene sonra bizim beklediğimiz performansı vermiyorlar.’ Bazıları aday olmayacaklar mesela bu dönemde. Hani siz diyorsunuz ya ‘Ekip yetişemiyor, oraya gidemiyor buraya gidemiyor.’ Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni yönetim anlayışına yetişemeyen, yorulan, 7 yıldır yapıp 7’nci yılda kendinden beklenen aktiviteyi sağlayamayan arkadaşlar var. Öyle olunca olur. Hatırlıyorum ben bundan 4-5 yıl önce o zaman bir tartışılmıştı. Mersin’de 6 ilçe aynı gün görevden alınmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gaziantep il örgütü 2 yıl boyunca kongresini yapamamıştı. Diyarbakır’da bütün ilçeler görevden alınmıştı. Bunlar partilerde olur. Ama bir aksi bir şey düşünmek mümkün değil. Zaten şöyle bir şey var. Oradaki atanan arkadaşların görevi, mahalle seçimlerini adil şekilde yapıp ilçe seçimine götürmek. Yani iki ay sonra Çankaya’daki bütün üyelerimizin katılacağı mahalle seçimleri bir ay içinde, hatta iki hafta içinde başlayacak. Bir ay sonra Çankaya’nın seçilmiş ilçe başkanı görevinde olacak. Yeni ilçe başkanı."

"Kemal Bey’i kapıda karşılar kapıda uğurlarım”

Özel, "Kurultay takvimi ne zamana hedefleniyor?" ve "Kemal Bey'le olan ikili diyaloğunuzda şu anda neredesiniz?" sorularına şu yanıtı verdi:

"Takvim başladı. Kasım ayı sonlarına doğru gidiyor. Tahmin ediyorum aralık ayının içinde Kurultayımızı yapmış veya kasım ayının sonu, aralık ayının başında kurultayımızı yapmış olacağız. Olağanüstü Kurultayda geçerli oyların tamamını aldım ve Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde ilk kez bir Genel Başkanın anahtar listesi olduğu gibi geçti. Delegelerimizin durumun hassasiyetini görüp, öyle birileri gibi partiyi karıştırmaya çalışanlar gibi düşünmeyip, Atatürk resmi gibi suni meselelerden partiyi kötüleyip de birbirine düşürmemeye çalışıp, ‘Benim bu yönetime, bu Genel Başkana destek olmam lazım’ dedikleri içindir. Süreci son derece kritik gördükleri içindir. ‘Genel Başkana destek lazım, yönetime destek lazım. Ben delege olarak arkasındayım’ dedikleri içindir.

Şimdi Kemal Bey’le ikili diyalogda, o son bahsettiğiniz fotoğraf ve ekranlara yansıyan yansımayan şekilde. Ben 9 yıl boyunca Grup Başkanvekili olarak görev yaptım. Meclis’e her geldiğinde onu kapıda karşıladım, kapıda uğurladım. 9 yıl boyunca özel kalemi şahittir ve hep söyler. Bir kez bir yakınımın rahatsızlığı dışında o Meclis’teyken benim olmadığım hiç olmadı. 9 yıl boyunca bir hafta, bir kez yoktum. Yani vardım, izin aldım ayrıldım. Şimdi Kemal Bey benim bulunduğum bir yere gelirse, Meclis’te de öyle.

Rüşvet soruşturmasında yeni gelişme: Böcek'in gelini tutuklandı!
Rüşvet soruşturmasında yeni gelişme: Böcek'in gelini tutuklandı!
İçeriği Görüntüle

Bir cenazeye de gelse öyle. Kapıda karşılarım, kapıda uğurlarım. Aramızda en ufak bir olumsuz diyalog geçmedi, geçemez, geçmemeli. Ve saygıda kusur etmedim, etmem. Birincisi bu. İkincisi şaibeli kurultay meselesi lafı, sonuç doğuracak bir şey değil. İlk günden beri söylüyorum. Süreç odaklı bir şey. CHP’yi tartıştırmaya yönelik. O yüzden hep söyledim. 30 Haziran, hep ne dedim? ‘Hiçbir şey olmaz arkadaşlar’ dedim. 8 Eylül, dediler ki ‘9 Eylül’den bir gün önce partiye operasyon.’ Dedim ki ‘Ya kuruluş haftasında mahkeme mi olur? Söyleyin hakime anlayış gösterir ileri alır.’ 15’ine aldı. Yani şöyle söylüyorum, bak 9 Eylül’den bir gün önceye koymuşlar da. Orada bizim avukat arkadaşın dikkatsizliği. ‘O hafta içinde olmaz’ deyip ileri isteyecekti. Şimdi söylüyorum. Çok net. 15’inde de o mahkeme ya reddedilir ya ileri bir tarihe ertelenir. Hangi mahkemenin göreceğini bekliyordu ya. O daha belli olmamışsa bir kez daha bekler yani.

Bu işten bir şey çıkmaz. Cumhuriyet Halk Partisi’ni delegenin seçmediği kimse yönetemez. Yönetmedi, yönetemez. O yüzden ben demokrasi fikrine sadece Türkiye’de değil, parti içinde de inanan birisiyim. Ben parti içi demokrasi fikrinin insanıyım. O yüzden mahallelerden, sizin dediğinizi ben anladım. ‘Daha üç ay önce delegenin geçerli oylarının hepsini almışsınız, yönet kardeşim partiyi’ diyorsunuz. Bir yandan iki yılı doldu, yani iki yıl önce yaptık biz bunu ve iki yılda bir yapmak durumundayız. Bir yıl ertelesen ne olacak? Bu sene erken seçim olursa kongre takvimi askıya alınacak otomatikman. Olmazsa, seneye kalırsa seçim, ben örgütlerini yenilemiş, kadrolarını yenilemiş, önünde artık böyle bir engeli olmayan, önümüzdeki seçime doğru yürüyen partinin üst yönetimini oluşturmuş olacağım. Zaten günü geldiği için yapıyoruz. İki yılı doldu, dolduğu gün başlattık. Dolduğu günden bir hafta sonra başlattık. Şunu vurgulayayım size. 4-5 Kasım kurultayından sonra geldiğimizde 1 milyon 250 bin üyemiz vardı. Şu anda 2 milyon üyemiz var. Bu üyelerden 500 bini bu yıl içinde geldi. Bu 500 bin üye bu süreci gördü de geldi. ‘Koşun’ dedik, koştular. ‘Üye olun’ dedik, oldular. ‘Partiye sahip çıkın’ dedik, geldiler. Eğer 6 Eylül tarihinden, geçen sene tüzüğü değiştirdiğimiz, sonraki bir tarihte kurultay kararı alsaydık bu yeni 500 bin üye oy kullanamıyordu. Çünkü aday üyelik statüsü gelecek. Önceden başlattık, bu 500 bin yeni üye gelecek oy kullanacak. Bu 500 bin yeni üye, eskileri de çok seviyoruz ben de eski üyelerden birisiyim. Ama bu 500 bin yeni üye 31 Mart darbe sürecini gören ve ona direnen, davet edilince koşup gelip, reaksiyonu çok yüksek, yaşları çok düşük, aksiyon alma kabiliyetleri çok yüksek üyeler. Bu üyelerin dinamizmini de katıp önlerine de sandığı mahalleden koyup ilçe kongresini, ilçede koyup il kongresini, ilde koyup büyük kurultayı bu dinamik üyelerin de içinde bulunduğu 2 milyon üyemizle şekillendirmek ve partiyi yenilemek istiyoruz. Zaten yaş ortalaması 43. Daha fazla gençleştireceğiz diye fantastik işler yapmaya gerek yok. Tecrübeyi dışlamaya gerek yok. Ama zaten kadın sayısı biliyorsunuz üç kademeli olarak artacaktı ve eşit temsile doğru ilerliyoruz. Tüzüğün öngördüğü kadın kotası uygulanacak ve CHP’nin kadrolarında daha çok kadın, daha çok genç olması bizim yönetim fikrimizin, anlayışımızın gereği. Onu da yapıyoruz."

"O günün normali oydu bugünün de bu"

Özel, "İlk seçildiğiniz dönemde normalleşme stratejisi izlediniz. Süreç haksız mı çıkardı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Öyle bir şey yok. Niye haksız çıkarmaz biliyor musunuz? Tayyip Bey ‘yumuşama’ dedi, itiraz ettik. Normalleşme şu; normalini yapıyorsun. O günün normali oydu, bugünün normali bu. Şunu hatırlatmama izin verin. 4-5 Kasım Kurultayı yaptık, 8 Kasım mazbatayı aldık, 9 Kasım’da ‘normalleşme’ demedim. Adaylarımızı çıkardık. Çıktık, yarıştık. 31 Mart akşamı, ben Türkiye’nin birinci partisinin Genel Başkanı oldum. Biz Türkiye’nin birinci partisi olduk ve o anda artık madem ki iktidarsın… Ben artık Türkiye’nin birinci partisi olmuşum. ‘Buradan sonra geçmişi bir yerde bırakıp, üstüne düşeni yapmak bize düşer’ diyerek takip eden 8-9 Nisan Bayram günü bu sefer Erdoğan dahil… Çünkü o ikinci partinin Genel Başkanı, ben birinci partinin Genel Başkanı’yım. Bütün partilerin Genel Başkanlarını aradım. Aramak bana düşerdi çünkü. Süreç böyle başladı.

"Siyaseti centilmenlik zemini içinde götürelim"

28 Şubat’tan paşalar çıktı dışarı. Biri dedi ki ‘Özgür Özel olmasaydı, biz içeride ölecektik.’ Hiçbir şey olmadıysa, insani bir diyaloğun sonunda, o insanların çocuklarının, torunlarının yerine koyun kendinize, o oldu. Devam etseydi, Gezi’nin sorunu çözülseydi, bilmem ne olsaydı fena mı olacaktı? Ben ona şunu söyledim. ‘Siyaseti birbirine hakaret eden, birbiriyle çatışan, kavga eden taraflar olarak değil; centilmenlik zemini içinde götürelim. Türkiye’nin bu sorunlarını birlikte çözebiliriz.’ Emekliye zam istiyorum ya. Allah’ına kurban. Asgari ücretliye zam istiyorum. İnsanlara istiyorum…

"Normalleşmeyi biz bozmadık bozdular"

Normalleşmeyi biz bozmadık, bozdular. Normalleşme sürecinde olsaydık, bu saldırılar olur muydu? Şu anda Ekrem İmamoğlu içeride olur muydu? Bu belediye başkanları içeride olur muydu? Bana normalleşme sürecinde ‘Efendim diktatörle müzakere edilmez, mücadele edilir’ diyenler şimdi bana arka kapı diplomasisi öneriyorlar. ‘Arka kapı yap. AK Parti ile git, arka kapıdan bilmem ne yap’ diyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi anketlerde, geçen sene temmuz ayında farkı yedi-sekiz puana kadar çıkarınca… Şimdi de dört-beş puan farkları hepimiz görüyoruz. yedi-sekiz puana çıkarınca Erdoğan’a bir sunum yaptılar. Dediler ki ‘Normalleşme CHP’ye yarıyor. Normalleşmeyi bitirme…’ Çünkü onun da maliyeti var. Millet çok destekliyor. Biliyorsunuz bütün kamuoyu araştırmalarında özellikle sağ seçmen normalleşmeye bayılıyordu. İstemiyor kavga olsun, istiyor ki karnı doysun. Biz de hep ekonomi konuşuyorduk. Ne mitingi yapıyordum ben? Emekli mitingi yapıyordum. Asgari ücrete zam mitingi yapıyorum. Emekli, genç işsizler, atanmayan öğretmenler, çay mitingi, fıstık mitingi, üzüm mitingi, pamuk mitingi, buğday mitingi… Kimin derdi varsa oraya gidiyorduk. Yatıyor muyduk, oturuyor muyduk, Erdoğan ile birlikte mangal mı yapıyorduk sarayın bahçesinde? Yine geziyorduk, tematik ekonomi mitingleri yapıyorduk. Partinin de oyu yedi-sekiz puan öne geçmişti. Millet de memnun. Diyorlar ki Erdoğan’a ‘Normalleşmeyi bitirme ama bitirt. Bitirmenin de bir maliyeti var.’ Teğmenlerin ihraç edilmesi bile buradan harekettir. Kılıçlarını çatıp da ant içen teğmenlerin, önce ‘Hepsini atacağız’ dediler. Sonra ‘38’i atılacak’ dedi. En son işte dördüne kadar geldi. ‘Dördü atılacak’ dediler, attılar. Her şeye rağmen oraya tepkimizi gösterdik ama doğru bildiğimizi yapmaya devam ettik.

Ben uçakta yanıma bir bakan denk gelirse hatırını soruyorum, çoluğunun çocuğunun hatırını soruyorum, konuşuyoruz. Daha evvelki gün TRT’nin önceki Genel Müdürü’yle karşılaştık uçakta. Dedim ‘Siz TRT Genel Müdürü değil miydiniz?’ ‘Evet.’ Vaktiyle dünya kadar eleştirim olmuştur. Sordum ‘Ne iş yapıyorsun?’ O da bana sordu. Uçak kalktı. Ondan sonra inerken vedalaştık, gittik. İnsani, minimum standartları tutturmak başka bir şey, mücadele etmek başka bir şey. Erdoğan bize balta çekti. Baltayı çıkardı. O baltayı çıkardıktan sonra normali bu, böyle siyaset yaparım. Çünkü İstanbul İl Başkanlığı’nın önündeydim: Bana sordular, ‘Belediye başkanınızı tutukladılar, şimdi ne yapacaksınız?’ ‘Savaş ilan ettiler’ dedim, ‘Savaş ilan edilmiş bir kişi, bir yapı, bir parti nasıl mukabele ederse öyle mukabele edeceğim.’ O günden beri de öyle mukabele ediyorum."

Kaynak: ANKA