Gizem TABAN/İZ GAZETE- Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılmak istenen ve kentte tartışma konusu olan Çeşme Projesi hakkında kritik bir gelişme yaşandı. Doğaya zarar vereceği ve kamu yararı olmadığı gerekçesiyle projeye karşı çıkan TMMOB, İzmir Barosu, EGEÇEP gibi sivil toplum kuruluşları ve yurttaşların başvurusuyla açılan dava sonucunda Danıştay 6. Dairesi’nce atanan bilirkişiler raporlarını açıkladı. Bilirkişi Kurulu’nun söz konusu proje ile ilgili geliştirdiği görüşler raporun ‘Genel Değerlendirme ve Sonuç’ bölümünde 18 maddede özetlendi. Raporun sonuç kısmında ise projenin planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı görüşü yer aldı.

Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Aykut Akdemir, projeye ilişkin yürütmeyi durdurma kararının verilmesi gerektiğini söyledi. Akdemir, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Çeşme Belediyesi’ne de çağrıda bulundu.

‘YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERİLMELİ’

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir, “Biz en başından beri bu projenin rant projesi olduğunu, planlama ilkelerine aykırı olduğunu, kamu yararı olmadığını defalarca dile getirdik. TMMOB İKK olarak da bunun bilimsel gerekçelerini ortaya koyduk. Açıklanan bilirkişi raporu da bizim görüşlerimizi destekliyor. Kamu yararının olmadığı yerde rant vardır. Bu projenin rant projesi olduğu kesin bir şekilde tescillenmiştir. Mahkeme bu raporun ardından yürütmeyi durdurma kararı vermelidir. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Çeşme Belediyesi de tüm bunları göz önünde bulundurarak projeye net bir şekilde karşı duruş sergilemelidir. Bundan sonra bu proje için yapılacak her türlü işlem kamu zararına neden olacaktır” diye konuştu.

BİLİRKİŞİ RAPORU’NDA NELER VAR?

1. Ülkemizde turizm olgusuna genel olarak iki farklı yönden yaklaşılmıştır. Birinci bakış açısına göre turizm, ulusal geliri artırıcı ve ekonominin döviz darboğazını giderici, kalkınmada anahtar bir sektördür. Bu anlayışa göre temel hedef yatak kapasitesini artırmak olarak belirlenmiştir. İkinci yaklaşıma göre ise; turizm, döviz ve ulusal gelir artırma hedefleri ihmal edilmeden, ülkenin genel dinlence planlaması içinde sürdürülebilir/ gelecek nesillere aktarılabilir bir olgu olarak ele alınmalı, dinlence ve turizm eylemleri birlikte geliştirilirken koruma konusu da mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda turizmin kaynağını oluşturan doğal çevreler ve kültürümüzün zenginliğini yansıtan tarihi değerlerimiz korunarak turizmin hizmetine sunulmalı, konu kıyıda ise kıyı planlarının bir parçası olarak ele alınmalıdır. Birinci tutum ağırlıklı olarak ülkenin kısa erimli finansman sorunlarını çözmeyi öne alırken, ikincisi, yani sürdürülebilir turizm anlayışı ise, toplumun geleceğini feda etmeden uzun erimli amaç ve hedeflerin esas alınmasını öngörür. Dava konusu İzmir Çeşme KTKGB, gerek bölgede yer alan her tür koruma alanını da kapsayan son derece geniş bir sınır ve alan belirlemiş olmasıyla, gerekse de bu alanda hemen her turizm türünün içine konulduğu kullanımlar listesi ve yüzbinlerle ifade edilen çalışan sayısı ile öncelikli olarak birinci yaklaşımı benimseyen bir proje özelliklerini barındırmaktadır. Her kullanım kararının bir doğal kaynak tüketimi olduğu düşünüldüğünde gereksinmelerin ötesinde gerçekleştirilen arazi kullanım sunumları, kamu yararı dikkate alındığında diğer sektörler aleyhine kamusal kaynağın israfı anlamına gelir. Dolayısıyla bir KTKGB belirleniminde doğal kaynağı en az tüketen seçenekler, doğal değerleri yapılı alan içinde de koruyan seçenekler en fazla kamu yararını yerine getirecektir. Çünkü doğanın tahribi insanlık açısından yıkımı getirmektedir. Bu ölçekteki bir planlama ölçeğinde bu plan türünün konusuna uygun kamusal yararların sağlanmış olması gerekir. Bu ölçekte alınacak kararların da doğal ve tarihsel değerlerin ve çevrenin korunması ve iktisadi gelişme hedefleriyle bütünleştirilmesiyle sağlanacak kamusal yararlarla kısa erimli yararlar ve çözümlerin uzun erimli hedef çözüm ve yararlarla bütünleştirilmesi yoluyla kamusal yararın güçlendirilmesi beklenir. Ancak Çeşme KTKGB belirlenmesinde bu duyarlılığın gösterildiği söylenemez.

2. Dava konusu alan son 40 yıllık süre içinde defalarca yeniden ve yeniden planlanmış, bu plan ve kararlarla ilgili olarak Danıştay'ın iptal kararlarına karşın, aynı alanlarda ve iptal gerekçelerine fazla dikkat edilmeden yeni planlar yapılmış, kararlar alınmıştır. Dava konusu işlem de daha önceki iptal gerekçelerini gözetmeyen, dahası Danıştay'ın bu yönde aldığı yakın tarihli bir iptal kararını "sübjektif ve hukuki dayanaktan yoksun" olarak niteleyen bir yaklaşımla hazırlanmış olmanın ötesinde, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir kara alanını ve ilk kez olmak üzere yaklaşık 4.900 hektar büyüklüğünde bir deniz alanını da kapsamayan bir alan ve sınır belirleme işlemidir.

3. Dava konusu alanı da kapsayan Çeşme yarımadası için üst ölçek strateji belgeleri ve planlarda şu değerlendirmeler yapılmış ve özetle şu plan kararları alınmıştır: Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2007 tarihinde hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Turizm Master Planında Türkiye'de turizmde kitle turizmine yönelik gelişmeler ve turizm planlamasına parçacı yaklaşımlar sonucunda Akdeniz ve Ege kıyısında aşırı yığılma göz önüne alınarak bu olumsuz yapılaşmayı olumlu yönde değiştirebilmek için Türkiye Turizm stratejisi kapsamında bütüncül politika strateji ve uygulamaya dönük yaklaşımlar benimsendiği belirtilmiştir. İzmir Kalkınma Ajansı tarafından hazırlanan 2014-2023 İzmir Bölge Planında özetle, Çeşme yarımadası için ekoturizm, doğa turizmi önerilmekte ve kıyılarda flora ve faunanın korunması öngörülmektedir. Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında Koruma Alanları olarak Birinci Derece Yasal Eşik olarak kesinlikle yapılaşma öngörülmeyen alanlar şöyle sıralanmaktadır: "mutlak tarım alanları, sulama alanları, orman alanları, doğal koruma alanları (Milli Park, Tabiat Parkı vb.), 1. derece doğal sit alanları, 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanları, içme suyu baraj koruma kuşakları ve Ramsar Alanı sınırları ile birlikte ekolojik koridor niteliğindeki nehir veya nehir havzaları". İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onanan 1/25.000 ölçekli Nazım İmar planında bir üst ölçekli planın koruma ilkeleri benimsenerek koruma alanları olarak şu açıklamaya yer verilmiştir: Koruma Alanları: "Orman Alanı, Tarım Alanı, Mera Alanı, Doğal Karakteri Korunacak Alan ve Makilik Fundalık Alanlardan oluşan ve gelişme alt yörelerini sınırlayıcı nitelikte, yeşil kuşak alanları olarak tariflenen ve bu planda özenle korunması hedeflenen alanlar" dır. Özetle, tüm üst ölçek planlarda Çeşme KTKGB sinin sınırlarının kara bölümü içinde kalan alanın %65 gibi çok büyük bir bölümü yukarıda açıklanan plan raporlarında belirtilen yapılaşmaya/kullanmaya/geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanları kapsamında kalmaktadır.

KAMU YARARINA UYGUN DEĞİL

4. Çeşme KTKGB Sınır belirleme işlemi konusuna gelince; Sınır, günümüzde ulus devletler ya da bir ülkenin yönetsel açıdan birbirinden bağımsız bölümleri gibi politik varlıkların, coğrafi bitiş noktalarını ya da yasal yetki alanlarını tanımlayan bir terimdir. Sınırlar çoğunlukla kesin çizgilerle çizilmiştir. Bu yolla sınırları belirlenmiş alanlara giriş çıkışlar denetim altına alınmakta ve bu alanların bütününde yetki ve sorumluluk belirli ülke, kişi ya da kurum ve kuruluşların olmaktadır. Davalı İdarenin keşif sırasında sık sık dillendirdiği, açılan davanın planla ilgili olmadığı, bir sınır davası olduğu, alanda ancak planlama çalışması yapıldıktan sonra plana karşı dava açılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bu sav geçerli değildir çünkü her idari işlem için olduğu gibi KTKGB sınır belirleme işlemi de idari bir işlem olarak dava konusu olacak bir işlemdir. Aksi takdirde sınır belirleme işlemlerine karşı dava açılamaz gibi bir sonuca varılır ki bu anlayışın hiçbir hukuki dayanağı olmadığı açıktır. KTKGB sınırlarının nasıl belirleneceği, bunun için hangi idari süreçlerin izlenmesi gerektiği yanında, bu süreçte hazırlanan gerekçeli raporların içeriği, KTKG Bölgesinin mevkii, sınırlarının ve alanın nasıl belirlendiği, alanın içinde yer alan arazi kullanımlarının nitelikleri, üst ölçekli planlarda bu alanlar için belirlenmiş alan kullanımları vb. birçok konunun titiz bir bilimsel çalışma ve araştırma sonucu ortaya konulmasının gerekli olduğu ve tüm bunlarla ilgili kapsamlı bir değerlendirme ve irdelenme sonucunda bir KTKGB alanının ve sınırlarının belirlenmesi gereği açıktır. Dolayısıyla özellikle dava konusunda olduğu gibi geniş bir alanın belirlenmiş bir sınır ile çevresindeki alanlardan ayrılmasının güçlü gerekçeleri olmalıdır. Türkiye sınırları içinde mülki ve yönetsel açıdan yıllar öncesinden belirlenmiş bir alanda, özel bir statü ve yetki alanı oluşturma söz konusu olduğunda, bunu destekleyecek Gerekçe raporları son derece önemli belgeler niteliğindedir. Davalı Bakanlığın bu denli geniş alanları tümüyle kendi yetki alanına almasının gerekçesi "bölge bütünlüğünün sağlanarak" işlerin hızlı yürütülmesi ile sınırlıdır; çünkü var olan "gerekçe raporları" ciddi gerekçelere dayanmamaktadır. Bilirkişi Kurulu olarak dava konusu alanın sınır belirleme raporunun, bu alanın sınırları, büyüklüğü ve kapsayacağı alan vb. konularla ilgili olarak son derece yetersiz, hiçbir ciddi bilimsel araştırma ve çalışmaya dayanmayan, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini hiçbir şekilde değerlendirmeye almayan, yüzeysel bir belge olduğu görüşündeyiz. Yeni statünün benimsenmesi durumunda Çeşme yarımadasında 16.000 hektarın üzerinde bir alan tümüyle halka kapalı, giriş çıkışları denetim altına alınmış, kamuya kapalı gated communities/kapalı site benzeri alanlar haline dönüşecektir. Sonuçta kamunun elindeki araziler farklı bir denetim sürecine terk edilecektir. Bu alanlar yasalarla koruma altına alınmış farklı statüde ve üzerinde yapı yasağı getirilmiş alanlardır. Sınır kararıyla bu alanlardaki yetkilerin tümünün tek bir Bakanlığa aktarılmasının rasyoneli anlaşılamamaktadır. Bölgedeki koruma alanlarının korunması, işletilmesi, sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda uzmanlaşmış kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilerinin bu alanlarda hiçbir uzmanlığı olmayan tek bir Bakanlığa - daha da kötüsü bu konularda duyarlı olma olasılığı son derece düşük olan özel işletmecilere- devredilmesinin gerekçesinin ne olduğunu anlamak olanaklı değildir. Aynı durum yine ilk kez kıyıların, deniz alanlarının ve adalardaki yetkilerin devri için de geçerlidir. Plancıların sınır belirlerken yapılaşma kısıtlaması olan alanları planlama alanının bütününden çıkararak kalan alanda plan hazırlaması ve bu planlama alanında kullanma/koruma alanı dengesini gözetmesi esastır. Diğer bir deyişle, plancılar planlama alanını sınırlarını belirlerken ya da yapılaşma alanlarını tespit ederken elek analizi yöntemiyle doğal, yapay ve yasal eşikler belirleyerek bu alanları sürecin dışında tutarlar. Çeşme KTKGB sınırları belirlenirken böyle bir yönteme de başvurulmamıştır. Kurulumuz dava konusu KTKG Bölgesinin gerek ilk alan gerekse de genişletme alanı sınırlarının belirlenmesi işleminin gerek kamu yararına gerekse planlama ilkelerine uygun olmadığı görüşündedir.

KORUMA ALANLARI ALEYHİNE…

5. İzmir Çeşme KTKGB Planlama Alanının içinde bulunduğu İzmir ili, Türkiye'nin en fazla nüfusa sahip üçüncü ilidir. 2020 yılında 46.093 kişi olan Çeşme ilçesinin nüfusu bulunduğu yarımada nüfusunun yaklaşık %25'ini oluşturmaktadır. Son on yıldaki nüfus artış hızları incelendiğinde, nüfus artış hızı Türkiye'de %13,4, İzmir'de %11,3 iken Çeşme'de bu oranın %39,5 dur. İzmir Çeşme KTKGB dava konusu ek alanla birlikte toplam 11.247 ha'ı kara alanı olan 16.140 ha alan kaplamakta olup; bu kara alanı yüzölçümü olarak Çeşme İlçesinin %42,02'sini oluşturmaktadır. Bu alana ilçe alanının % 25’ini kapsayan 11 Turizm Merkezi de eklendiğinde planlama açısından toplam ilçe alanının yaklaşık 2/3 ü (%65) doğrudan Turizm ve Kültür Bakanlığının denetimine girmiş olmaktadır. Dava konusu ek alanla birlikte oluşan yeni KTKG Bölgesi, dünyadaki 249 ülke ve bağımlı bölgesinin otuzunun toplam ülke büyüklüklerinden büyüktür. 2018 yılı itibariyle yapılı alanların oranı İzmir ili için %5,6, Çeşme ilçesi için ise %13,6'dır. Çeşme ilçesinde son 30 yılda tarım alanları ve orman alanlarından ciddi kayıplar söz konusu iken yapılı alanlar %231 gibi son derece yüksek oranda artmıştır. KTKG Bölgesinde öngörülen turizm yatırımlarının gerçekleşmesi durumunda bu doğal çevre tahribatının geri dönülemez bir duruma evirileceğini görmek için özel olarak planlama eğitimi almaya gerek olmadığı kanısındayız. Alana ilişkin olarak hazırlanan "Kapsam Belirleme Raporu"nda, koruma alanları sayılırken orman alanları, tarım alanları, mera alanları, sulak alanlar, zeytinlikler ve baraj koruma kuşakları, ya tümüyle ya da yapı sınırlandırması getirilerek, gelişme/kullanma alanı olarak imarlı alanlar haline getirilebilecek alanlar listesine girmektedir. Kapsam belirleme raporunda açıkça ifade edilen bu tutum; planlanacak alan bütününde koruma/kullanma dengesinin gözetilmeyerek, alanda var olan koruma alanlarının ilgili mevzuatlarda belirtilen kısıtlamaları da aşacak düzenlemelerle, kullanılacak/ geliştirilecek ya da bir diğer ifade ile imara açılmasını öngörerek, koruma/kullanma dengesinin koruma alanları aleyhine bozulacağı bir yaklaşımı dile getirmektedir.

OLUMSUZ ETKİLENECEĞİ AÇIK

6. 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının Plan açıklama raporunda Çeşme'de 2025 yılında yazlık nüfus hariç olmak üzere 70.000 kişilik nüfus kabulü yapılmıştır. Kapsam Belirleme Raporuna göre ise, kullanım kararları açısından incelendiğinde, günlük en fazla 100.000 kişiye hizmet verilmesi öngörülmektedir. Bu durumda üst ölçekli planda öngörülen nüfusun üzerinde bir nüfus ataması yapılmış olacaktır ki, korunması gereken pek çok hassas bölgenin bulunduğu bu alan için bu nüfus ataması tehdit edici düzeydedir. Kaldı ki Kapsam Belirleme Raporunda belirtilen nüfusun alana getireceği ek istihdam sayısından ise söz edilmemektedir. Günübirlik ziyaretçileri bir yana bıraktığımızda, Çeşme KTKGB de 80.000 kişinin yerleşik ya da konaklamalı ziyaretçi olarak alanda yer alacağını ifade edilmektedir. Turizm endüstrisinin kimi büyük kimi küçük iş kollarından oluşan 41 farklı alt sektörle bağlantılıdır ve bünyesinde yüzlerce yan kuruluşu barındıran bir şemsiye görünümündedir. Turizmin genel olarak; doğrudan, dolaylı ve uyarılmış olmak üzere üç tür istihdam meydana getirdiği kabul edilmektedir. Araştırmalar ve tüm veriler turizm için hesaplanacak istihdam rakamlarının 2,5 ila çarpılması ile dolaylı ve dolaysız toplam istihdam verisine ulaşılabileceğini göstermektedir. Buna göre, alanda sürekli bulunacak 80.000 kişilik nüfusun alanda ve çevresinde yaşayacak 200 bin kişilik bir ek nüfusu da beraberinde getireceği öngörülebilir. Bu durumda alana yüklenecek toplam nüfus günübirlikçilerle birlikte 300.000 kişi civarında olacaktır. Bu durumda Çeşme ilçesinde 2025 yılı için üst ölçek plan kestirimi olan 70.000 kişiye ek olarak dava konusu KTKB den ek 300.000 kişi eklenmelidir. Bu durumda ilçenin sürekli nüfusu -günübirlikçiler dışlansa bile-350.000 kişi olacaktır. Planlarda yer alan ve henüz bir uygulama yapılmayan 11 adet Turizm Merkezinin de yapılaşmaya ve işletmeye açılması ve bu sayıya eklenecek çalışanlar ve bunun beraberinde getireceği dolaylı istihdam ile ek bir nüfus yüklemesinin de gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Bu veriler doğrultusunda yaz aylarında ilçeyi ziyaret eden yerli ve yabancı turist sayısının -Plan Değişikliği raporuna göre- 2019 yılında 800.000'in üzerinde olduğu göz önüne alındığında, ilçe toplam nüfusun nüfusunun yaz aylarında 1.000.000 büyüklüğünü fazlasıyla aşması beklenmelidir. Özetle, her durumda yarımadada mevcut su kaynakları ve altyapının tümüyle yetersiz kalması başta olmak üzere doğal çevrenin de bu gelişmeden geri döndürülemez biçimde son derece olumsuz etkileneceği açıktır.

7. Çeşme yarımadasının en önemli tarım ürünlerinin başında asma ve zeytin ağacı gelmektedir. Kısıtlı tarım alanı olması nedeniyle diğer tarım ürünleri açısından ciddi potansiyele sahip değildir. Tek yıllık tarım ürünlerinden bazı sebze türleri ön plana çıkmış olsa da ancak yerel pazarda değerlendirilecek miktara sahiptir. Çeşme yarımadasında su eksikliği genel olarak tarımsal üretimi sınırlandıran unsurlarından biridir. Çeşme yarımadasında tarımsal üretimde rüzgâr bir diğer meteorolojik kısıtlayıcı faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Çeşme yarımadasında tarım toprağı dışında kalan arazilerde toprakların büyük bir kısmı marjinal alanlara sahip olduğu için zeytincilikte özellikle de Natürel Sızma Zeytinyağında ideal topraklardır. İzmir ve civarı ortalama 650-700 mm yağış alıyor olması alanda sulamadan da zeytincilik yapılabileceğini göstermektedir. Dava konusu alandaki zeytincilik için ideal olan marjinal tarım toprakların değerlendirilmesi bakımından bu tarım potansiyelinin desteklenmesi bölge ve ülke ekonomisi açısından yerinde olacaktır.

KORUMA ZORUNLULUĞU TAŞIYOR

8. Çeşme KTKG Bölgesinin doğal özelliklerini büyük ölçüde korumuş, hemen hemen tamamının yerel iklim ve toprak koşullarına uyum sağlamış ağaçlı veya ağaçsız doğal vejetasyonla kaplı, yer yer bodur çalılıklar, taşlık tepeler, küçük derelerin oluşturduğu çayırlar, tuzlu bataklıklar ve sığ gölcüklerin zenginleştirdiği bir habitat mozayiğinden oluştuğu görülmektedir. Bölgede farklı ekosistemlerin varlığı ve birbirleriyle ilişkileri yüksek düzeyde bir ekosistem (habitat) çeşitliliği yaratmaktadır. Doğu sınırında benzer doğal yapılarla bütünlük oluşturan bölgede kaydedilmiş türler arasında en az 24 taksonun nesli küresel ölçekte tehlike altındadır. Bölgede aralarında kritik statüde relikt bir sucul eğrelti taksonu, Türkiye için bilinen tek lokalitesi burası olan bir diğer bitki türü, nadir ve küresel/ulusal ölçekte tehdit altında deniz kuşu ve yırtıcı türleri ve alanda üreme mağaraları bilinen Akdeniz foku gibi koruma altında canlı türleri bulunmaktadır. Bütün bu özellikleri dikkate alındığında, söz konusu bölgenin doğasının genel olarak ulusal ve küresel ölçekte koruma zorunluluğu taşıdığı değerlendirilmektedir.

9. Bölge sahip olduğu bitki, kuş, deniz memelileri varlığı ile de ülkemizin bir Önemli Doğa Alanı (ÖDA) olarak tescil edilmiş, Türkiye'de Akdeniz fokunun korunacağı beş öncelikli alan içerisinde yerini almış, büyük bir kısmına karadan ulaşımı olmayan, doğal peyzajın henüz bozulmadığı son kıyı alanlarından biridir. Bunun yanı sıra henüz fayda-zarar analizlerinde yer almayan, ancak çok farklı boyutlarda yerel ve bölgesel ekonomiye katkı sağlayan, karbon tutumundan su ürünleri üretimine erozyonu önlemeden rekreasyon olanakları sağlamaya kadar değişen geniş bir yelpazede mevcut ekosistem hizmetlerinin varlığı bölge hakkında verilecek kararlarda dikkate alınmalıdır. Bütün bu nedenlerle, Çeşme KTKG Bölgesi'nin yapılaşma ve diğer habitat tahribatlarından uzak tutularak ekoloji niteliklerinin ve bütünlüğünün korunması yerel ekonomi, kamu ve ülke çıkarınadır.

KARŞILAMADA YETERSİZ KALACAK

10. Çeşme ilçesinde iklimsel, hidrolojik ve hidrojeolojik özellikler ile birlikte artan nüfusun getirdiği yoğun talep doğrultusunda su temini en önemli sorunlardan birisi olmuştur. Bölgede nüfusun en yoğun olduğu yaz ayları, aynı zamanda iklimsel olarak da kurak dönem, yüksek sıcaklıklar ve buharlaşma kayıpları nedeniyle doğal su bütçesinin en fazla açık verdiği dönemdir. Bu nedenlerle su kaynaklarına olan baskılar katlanarak artmaktadır. Yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına olan yoğun talep hem su miktarı hem de su kalitesi sorunları olarak kendini göstermiştir. Özellikle yaz aylarındaki yoğun talep doğrultusunda yeraltı sularından içme-kullanma ve tarımsal amaçlı aşırı çekim yapılması kıyı bölgelerde deniz suyu girişimi sonucunda yeraltı sularının kalitesinin bozulmasına (tuzlanma) sebep olmuştur. Çeşme İlçesi'ndeki sulama suyu kaynaklarının yetersizliği ağırlıklı susuz tarımın yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yoğun dönemde oluşan altyapı yetersizliği de sorunları artırmaktadır. Çeşme-Karaburun bölgesi mevcut bilinen yerüstü ve yeraltı su kaynakları özellikle yoğun nüfus olan yaz döneminde oluşan içme-kullanma suyu talebini karşılamada yetersizdir. İZSU raporlarına göre, Çeşme-Karaburun bölgesindeki su kaynaklarının, yakın zamanda işletmeye alınacak ve Çeşme ilçesine içme-kullanma suyu sağlayacak ek yerüstü suyu kaynakları projelerinin (Karaburun Karareis Barajı ve Karaburun Salman Göleti) devreye alınması ve kalite sorunlarına rağmen yeraltı suyu kaynaklarının kullanılmaya devam edilmesi durumunda bile, ilçenin gelecekteki nüfus artışı (Çeşme KTKGB'nin getireceği ek nüfus dahil edilmeden) sebepli su açığını dahi karşılamada yetersiz kalacağı belirtilmektedir. Çeşme KTKGB'nin bu durumu çok daha dayanılmaz boyutlara çıkartacağı açıktır.

YENİ RİSKLER GETİRECEK

11. İklim değişikliği ile birlikte Çeşme KTKGB'nin içinde bulunduğu Akdeniz iklimine sahip Ege Bölgesi'nde hava sıcaklıklarında artışlar ile birlikte artması beklenen hidrolojik, tarımsal ve ekolojik kuraklık ile çorak koşulların mevcut durumda bile kısıtlı olan su kaynakları üzerindeki baskıların daha da artmasına neden olacağı tahmin edilmektedir. Bu durum su kaynakları miktarında ve kalitesinde bir azalmaya sebep olacağı gibi suya olan talepte de artışa neden olacaktır. Örneğin, artan sıcaklıklar ile birlikte yerüstü suyu depolayan baraj ve göletlerde buharlaşma kayıpları artacak, böylece kullanılabilir su miktarı azalacaktır. İklim değişikliğinin beklenen diğer etkileri de aşırı yağışlara bağlı sel ve taşkın olaylarının artması ve deniz seviyesinde meydana gelmesi beklenen değişimlerdir. Artması beklenen deniz suyu seviyesi, hem kıyı şeridindeki tesis ve yerleşimleri etkileyecek, hem de tuzlu suyun tatlı su sınırlarına girmesine neden olarak su kaynaklarının kalitesinin bozulmasına yol açacaktır. Özetle, iklim değişikliği, halen bölgede mevcut olan su miktarı ve su kalitesi ile ilgili sorunların artmasına neden olacak ve bölge su kaynakları için yeni riskler getirecektir.

12. Mevcut planlamalarda bile kısıtlı olan ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile daha da azalması beklenen Çeşme-Karaburun bölgesi yerüstü ve yeraltı su kaynakları, Çeşme KTKGB'nin getireceği ek nüfus ve bu nüfusa hizmet verecek olan turizm ve altyapı tesisleri ile konutların getireceği ek su ihtiyacını karşılamak için yetersizdir. Dolayısıyla, Çeşme KTKGB ile oluşacak ek nüfus ve faaliyetlerin, su ihtiyacını karşılamak için bölge yerüstü ve yeraltı sularına yönelmesi, halihazırda mevcut olan ve iklim değişikliği ile artması beklenen yerüstü ve yeraltı suları miktar ve kalite problemlerine ek baskılar getirecek ve sorunların katlanarak artmasına neden olacaktır.

13. Bakanlık, Çeşme KTKGB ile oluşacak ek nüfusun ihtiyaç duyacağı suyun alternatif su kaynağı olan Deniz Suyu Arıtma Tesisi (ters ozmos) ile elde edilmesinin planlandığını belirtilmektedir. Deniz Suyu Arıtma Tesisleri, su temini açığını karşılamak için kullanılan bir teknolojidir. Deniz suyu arıtma tesislerinde üretilen içme-kullanma suyunun, yüksek enerji tüketimi ve bakım-onarım maliyetleri nedeniyle diğer kaynaklara göre maliyeti çok daha yüksektir ve enerji maliyetindeki değişimlere duyarlıdır. Deniz suyu arıtma tesislerinin birtakım önemli çevresel sorunlar oluşturduğu bilinmektedir. En önemli çevresel problemler arasında üretimden ortaya çıkan konsantre ve atıkların bertarafı sürecinde oluşan çevresel tahribat ve yüksek enerji ihtiyacından kaynaklanan sera gazlarının iklim değişikliği üzerine etkileridir. İçme-kullanma suyu üretimi sonucunda ortaya çıkan membran konsantreleri yüksek tuzluluk oranına sahip olmakla birlikte yüksek sıcaklık değerleri, süreçte kullanılan kimyasalların kalıntıları ve boru korozyonu nedeniyle oluşan ağır metaller deşarj edilen deniz ekosistemine zarar vererek önemli çevresel tahribatlar oluşturmaktadırlar. Yukarıdaki değerlendirme, Deniz Suyu Arıtma Tesislerinin kuruluş ve üretim aşamalarıyla ilgili hem ekonomik fizibilitelerinin hem de çevresel etkilerinin bölgenin mevcut durumu ve bilimsel yöntemlere dayalı çalışmalarla değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Ancak bu çalışmalar sonucunda ekonomik fizibilitesi değerlendirilebilir ve çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik kavramları çerçevesinde bir işletim modeli ve atık yönetim süreci geliştirilebilir.

OLUMSUZLUKLARA SEBEP OLACAK

14. Çeşme KTKGB ile Turizm Bölgesi ilan edilen alan, Çeşme ilçesinin en önemli iki içme suyu kaynağından biri olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'nın su toplama havzası ve koruma alanlarının büyük bir bölümünü içine almaktadır. Alaçatı Kutlu Aktas Barajı'na ait koruma alanlarının %75'inden fazlası Ceşme KTKGB sınırları içinde yer almaktadır. Diğer bakış açısıyla, sadece Çeşme KTKGB'nin toplam kara alanının %50'sinden fazlası Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı koruma alanları içinde yer almaktadır. Ülkemizde içme suyu kaynakları 28 Ekim 2017 tarih ve 30224 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan "İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik" ile korunmaktadır. Bu yönetmelikte koruma esasları Baraj Gölü, Mutlak Koruma Alanı, Kısa Mesafeli Koruma Alanı, Orta Mesafeli Koruma Alanı, Uzun Mesafeli Koruma Alanı olarak tanımlanmıştır. Çeşme KTKGB sınırları, Mutlak, Kısa Mesafeli, Uzun Mesafeli Koruma Alanlarının büyük bir bölümünü ve Orta Mesafeli Koruma Alanının bütününü içine almaktadır. Özellikle Mutlak ve Kısa Mesafeli Koruma Alanları gözetilmeden sınır belirlenmesi dikkat çekicidir ve doğru değildir. Yukarıda değinilen ve Bölüm 5.5.7'de ayrıntıları sunulan Yönetmeliğe göre Mutlak Koruma Alanı'nda "hiçbir yeni yapılamaz" ve "hazine arazileri suyu kullanan idarelere tahsis edilir ve bu idareler tarafından ağaçlandırılır" hükümleri mevcuttur. Kısa Mesafeli Koruma Alanı'nda "Mevcut yapılar aynen korunur" ve "iskân dışı alanlarda herhangi bir yapılaşmaya izin verilmez" hükümleri mevcuttur. Mutlak Koruma Alanı, Kısa Mesafeli Koruma Alanı ve Orta Mesafeli Koruma Alanları için "içme-kullanma suyu havzası koruma planı hazırlanıncaya kadar bu planlar kapsamında yoğunluk arttırıcı veya kirlilik arttırıcı kullanım değişikliğine yönelik imar değişikliği yapılamaz" hükmü vardır. Hâlihazırda, baraj doluluk oranının %50'nin altında (kurak dönemlerde %15'in altında) seyretmesi ve göl suyu toplama havzasında ve göl yakın çevresinde yerleşim yeri bulunması nedeniyle Kutlu Aktaş Barajı hidromorfolojik açıdan önemli baskı altındadır. Yapılan incelemelere göre iklim değişikliğinin mevcut durumu daha da kötüleştirmesi beklenmektedir. Çeşme KTKGB ile artacak nüfus ve baraj koruma alanlarında gerçekleştirilecek faaliyetler nedeniyle ortaya çıkacak ek yük ve baskılar, Çeşme ilçesinin en önemli iki içme-kullanma suyu kaynağından birisi olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı için hem su miktarı hem de su kalitesi açısından önemli risklere ve olumsuzluklara sebep olacaktır.

15. Çeşme KTKGB alanının kuzey bölgesi (Ildır bölgesi) Çeşme ilçesinin en önemli iki içme suyu kaynağından biri olan Ildır yeraltı suyu kaynaklarının su havzalarını ve beslenme bölgelerini içine almaktadır. Bu nedenle Çeşme KTKGB ile artacak nüfus ve faaliyetler sonucunda ortaya çıkacak ek yük ve baskılar bu önemli içme suyu kaynağının miktar ve kalitesi üzerinde önemli riskler oluşturacaktır. İçme suyu temini için kullanılan Ildır yeraltı suyu kaynakları 28 Ekim 2017 tarih ve 30224 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik" ve 7 Nisan 2012 tarihli ve 28257 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik kapsamında tedbirler alınarak korunmalıdır.

SU VE TOPRAK KİRLİLİĞİ RİSKİ

16. Çeşme KTKGB planlarında golf turizmi yer almaktadır. Golf sahalarında çok büyük alanların çimle kaplı olması nedeniyle sulama suyu ihtiyaçları yüksektir. Dünyada, Çeşme ile benzer özellikteki bölgeler üzerinden yapılan ortalama bir hesapla, bir golf sahasının yıllık ortalama sulama suyu ihtiyacı hesaplanmıştır (280,440-340,000 m³/yıl). Golf sahası ortalama sulama suyu ihtiyacını, Çeşme bölgesi su kaynakları potansiyeli çerçevesine oturtabilmek amacıyla Kutlu Aktaş Barajı ortalama su üretim değerleri ile karşılaştırılmıştır. Bu sonuçlara göre, Çeşme ilçesinde kurulacak ortalama bir golf sahasının sulama suyu ihtiyacı Kutlu Aktaş Barajı'ndan elde edilen ortalama su üretiminin %5-%6'sı civarındadır. Alanda öngörülen 20 adet golf sahası için gerekli olan toplam sulama suyu miktarı Kutlu Aktaş Barajı'nın ortalama üretim kapasitesi düzeyindedir. Yoğun nüfus ve tarımsal faaliyetler nedeniyle suya olan ihtiyacın en yoğun olduğu yaz dönemindeki sıcak ve kurak koşullar golf sahalarının kaplı olduğu çimlerin de en yoğun sulama suyu gereksinimi duyduğu döneme denk gelmektedir. Özellikle son yıllarda Çeşme ilçesinde gözlenen sıcaklık artışları ve iklim değişikliği sonucu bölgede daha da artması beklenen sıcaklıklar ve kurak koşullar sulama suyu gereksinimini daha da artıracaktır. Golf sahalarının ihtiyaç duyduğu sulama suyunun bölgedeki yerüstü ve yeraltı sularından temin edilmesi yoluna gidilmesi mevcut durumda bile kısıtlı olan su kaynakları üzerinde önemli riskler oluşturacaktır. Golf sahalarının yüksek su tüketimlerinin yanı sıra, bakımları için kullanılan kimyasal gübre ve tarım ilaçları yerüstü suyu, yeraltı suyu ve toprak kirliliği riski oluşturmaktadır. Bu durum aynı zamanda saha civarındaki doğal fauna ve flora ekosistemi için risk oluşturmaktadır. Davalı Bakanlık, golf sahalarının sulama suyu ihtiyacının mevcut yerleşimler ve turizm tesislerinin atık sularının atık su arıtma tesislerinde arıtılarak elde edileceğini öngörmektedir. Günümüzde golf sahalarının yüksek sulama suyu ihtiyacını karşılamak için alternatif su kaynağı olarak atık su arıtma tesislerinden elde edilen arıtılmış suların kullanıldığı bilinmektedir. Atıksu arıtma tesislerinde arıtılan suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin standartları sağlamadığı durumlarda çevresel ve insan sağlığı açısından riskler oluşabilir, bu nedenle arıtılan atıksu kalitesi düzenli olarak denetlenmelidir. Aynı zamanda yüksek arıtma kapasitesi sonucu ortaya çıkacak çamurun bertarafı ile ilgili yönetim planları oluşturulmalıdır. Sonuç olarak, golf sahalarının fizibilite çalışmaları, Çeşme bölgesi su kaynaklarının miktar ve kalitesi üzerinde yapacağı etkiler, su kullanan diğer sektörlere (tarım, içme-kullanma vb.) etkileri ve diğer çevresel riskler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin de incelendiği bilimsel yöntemlere dayalı ve sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde değerlendirilmelidir.

17. Çeşme KTKGB alanı planlarında termal turizm yer almaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olan Jeotermal kaynak potansiyeli bölgenin kalkınmasına önemli katkı verebilecek doğal bir kaynaktır. Çeşme ilçesindeki jeotermal potansiyel doğal kaynak çıkışları ve sondaj kuyuları ile termal turizm amaçlı kullanılmaktadır. Jeotermal su kaynaklarının sondajı, kullanımı, deşarjı veya reenjeksiyonu süreçleri uygun standartlarda yapılmadığı durumlarda alıcı ortamın kalitesini olumsuz yönde etkileyerek çevresel sorunlara yol açmaktadırlar. Bu nedenle yukarıdaki süreçlerin bilimsel bir stratejik çevresel etki değerlendirme sonucunda belirlenen doğru üretim planlaması ve sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesine dayandırılması önem kazanmaktadır. Çeşme KTKGB alanında gerçekleştirilecek jeotermal faaliyetlere ilişkin detaylı bilgi edinilemediği için ancak yukarıdaki genel değerlendirme yapılabilmiştir.

18. İzmir Çeşme KTKGB 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişiklik Teklifi Kapsam Belirleme Raporunun nihai versiyonunun 44-46 sayfalarında belirtildiği gibi, 11 adet 1. derece,2 adet 2. Derece, 5 adet 3. derece olmak üzere toplam 20 adet arkeolojik sit alanı bulunmaktadır. Doç. Dr. Elif Koparal tarafından hazırlanan 8 sayfalık kapsamlı ve ayrıntılı rapora göre ise bugüne dek proje kapsamında saptanan arkeolojik alanlardan 49 adedi İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi alanı içinde kalmaktadır. Söz konusu alan yaklaşık olarak 160 km²'dir. Sistematik arkeolojik yüzey araştırması taramaları alanın bugüne dek ancak %20'sinde tamamlanmıştır. Dolayısıyla henüz araştırma yapılmamış olan kısımlarda yeni arkeolojik alanların saptanma olasılığı yüksektir. Bu arkeolojik alanların kültür mirası açısından değeri tescilli olanlardan daha az değildir ve optimum seviyede korunmalıdır. Sistematik olarak arkeolojik yüzey araştırması gerçekleştirilen kısımda elde edilen bulgular ve veriler bölgenin kalan bölümünün de arkeolojik potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Söz konusu alan turizm bölgesi olarak belirlenmeden önce bölgede sistematik arkeolojik yüzey araştırmaları ile kültürel mirasın etkin biçimde belgelenmesi ve korunması hayati önem taşımaktadır.

PLANLAMA İLKELERİNE UYGUN DEĞİL

Özetle, yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 3. maddesi ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm Merkezlerinin Belirlenmesine ve İlanına İlişkin Yönetmelik uyarınca, 12.02.2020 tarih ve 31037 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, İzmir Çeşme KTKGB nin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin 11.02.2020 tarih ve 2103 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Cumhurbaşkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine açılan davada; Kurulumuz, KTKGB alanının bütününü de gözeterek, dava konusu ekleme ile koruma alanları yanı sıra turizm kullanımlarına, dolayısıyla yapılaşmaya da açılmasına yol açacak olan sınır kararının, tarım ve orman alanları, doğal değerler (flora, fauna, ekosistemler) su kaynakları ve kültürel miras üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri göz önüne alındığında, planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı görüşüne varmıştır. Karar yüce mahkemenizindir.

Editör: Haber Merkezi