YAĞIZ BARUT-Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı olan Buğra Gökce, kentteki günlük yerel gazetelerin temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantı soru cevap şeklinde ilerledi.

Gökce; ithal aday tartışmalarından hakkındaki soruşturma dosyalarına, ilçelerdeki ve Büyükşehir’deki durumdan aday adaylığı sürecine kadar pek çok konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İthal aday ifadesini üzerime alınmıyorum

Kendisi hakkında dile getirilen ‘ithal aday’ söylemleri hakkında konuşan Gökce, “İthal aday söylemlerini pek üstüme alınmıyorum. 2008'den beri İzmir'e hizmet ediyorum. İzmir’le gönül bağım o zamandan geliyor. Bazı yerlerde bavulunu alıp aday olmuş isimler var. Bu tartışma bu isimler üzerinden oluşuyor. Benim bu şehre emeğim var. Şehirde doğmak her zaman mümkün değil. Mevcut başkanlara bakarsanız da bu şehirde doğmadığını görürsünüz. Ben bu meseleyi; İzmir’in duruşuna, bu şehrin değerlerine sahip çıkma ve ona ait olma olarak değerlendiriyorum. Bir de o kente hizmet etme şansı da bulmuşsanız, ithal aday yakıştırması size yakıştırılamaz. Doğum yeri üzerinden yapılan bir tartışma olduğunu düşünmüyorum. Belde ölçeğinde bu tür hassasiyetler olabilir. Çünkü hemşerilik hukuku, bütün vizyonu kapsayabilme becerisinden daha öncelikli. Ancak nüfusun yarısından fazlasının o şehirde doğmayanların olduğu şehirlerde oraya ait olma, kendini oradan tarif etme ve oraya hizmet etme, o duruşu temsil etme belirleyici ilkeler olur. Ben o yakıştırmayı üzerime alınmıyorum. Maksatlı yapanlar varsa da onların insafına kalsın” ifadelerini kullandı.

Vatandaş muhatap alınmak ister

Şehrin öne çıkan ihtiyaçları üzerine gelen soruya Gökce şu yanıtı verdi: “Beledimizi eleştiren bir şey üzerinden konuşmak istemiyorum. Ama gözlemlediğim şu; daha önce söylediğim 3B modelindeki bakım; işletme ve belediyeciliğin rutin kısmını sıkı takiple olabilecek bir şeydir. Anlık iletişim ve tüm bürokratik çarkların doğru işlemesi önemlidir. İşletmeye ilişkin esasların tümünde bu var. Bunları doğru bir mekanizmayla eksiksiz şekilde götürmek anlamında bir hassasiyete ihtiyaç olduğu görülüyor. Şehir ve ihtiyaçlar büyüdükçe, sizin de mekanizmanızı buna uygun hızlı şekilde güncellemeniz gerekiyor. Aksaklıklar olabilir ama yönetim bunları doğru zamanda ve hızlı aksiyonla toparlamalıdır. Belediyeciliğin diğer kamu kurumlarından farkı vardır. Diğer kamu kurumlarında şikayet size doğrudan ulaşamayabilir ama belediyede size muhtar da vatandaş da hemen ulaşabilir. Belediyeye gelen bir talebi bir hafta sonra yaparsanız ‘Belediye işini yapmadı’ olur. Dolayısıyla belediyede talebe yetişilmesi, işin yapılması kadar önemlidir. Merkezi kurumların doğasında bu yoktur ama belediyeciliğin ruhu gereği o aksiyonu ve muhatap alınabilmeyi vatandaş çok önemser. Vatandaş bir şeyin neden geciktiğini ya da neden yapılamadığını da bilmek ister. Bu muhatap alınma meselesi işi yapmak kadar önemli.”

O soruşturmalar şeref nişanıdır

Hakkında 3 dava dosyası olduğu ve siyasi yasak alma ihtimali olduğu yönünde gelen soruyu da yanıtlayan Gökce, “Öyle bir şey yok. Bu meseleye şaşkınlığım çok büyük. Üzülüyorum. Herhalde 15 yıldır üst düzey yöneticilik yapıyorum. Yüzlerce soruşturma geçirmişimdir. Özellikle İzmir’de Memur Suçu Savcısı olup benden ifade almayan olmadı.

Benim hakkımda açılmış tek dava yok. Bu soruşturmalar da rutindir. Benim 150’ye yakın soruşturma dosyam vardır. Muhalefet belediye bürokratı olarak bunlar benim şeref nişanımdır. Biz bu sorumluluğu belediye başkanlarını korumak üzere de üstleniriz. O imzaları belediye başkanı atmasın diye genel sekreter atar. 150’ye yakın soruşturmaların hiçbiri de davaya dönüşmedi. Soruşturmaların bu dönemde gündeme gelmesi manidar. İstanbul'dan bir ay önce soruşturma dosyası geldi. Mesela bu kamuoyuna yansımadı. Her ay bir sarı zarf alırım, bu bizim yaptığımız görevin rutinidir. Görev yaparken eksikler de olur, bu eksikler giderilir. Ayrıca kamu davası açılıp ceza verilene kadar da herkes için bir masumiyet karinesi diye bir şey vardır. Bu yapılanlar üzücüdür. Alnımıza leke sürecek, karnımızı ağrıtacak bir iş hiç yapmadım. Benimle ilgili ne konuşuluyorsa hepsi temiz. Geldiğim günden beri şikayet konuları var. Bir şey olsaydı 10 senede sonuçlanırdır herhalde değil mi? Bunlar maksatlı yapılıyor. Sanırım aday olmanın böyle bedelleri var.” diye konuştu.

Ekrem İmamoğlu ile hiçbir ilgisi yok

Neden aday adayı olduğu ve bu konuda Ekrem İmamoğlu’nun bir etkisinin olup olmadığı yönünde gelen soruyu da Buğra Gökce şöyle yanıtladı: “Ekrem Başkanla hiçbir ilgisi yok. Ekrem Bey ile bürokratik çerçevede istifa etmek için nezaketen izin aldım. Üst yönetici olarak kendisine bilgi verdim. Kendisinin İzmir’le ilgili bir talebi ve beklentisi yok. ‘Nasıl tercih edersen, biz sadece bu tercihe saygı duyarı’ dedi. Ben bu şehre birinci dereceden hizmet edebileceğimi düşündüm. Ben İstanbul’a gittim ama benim ailem burada yaşadı. İkametgahımı bile İstanbul'a almadım. Hemen hemen her hafta İzmir'e geldim. İstanbul'da da misafirhanede kaldım, ev bile kiralamadım. İzmir'le gönül bağımı hiç kaybetmedim. Kurultay’daki değişim heyecanı da beni motive etti. Çünkü seçim sonrasında insanlarda çok büyük bir kırılma oldu. Oy vermeyeceğim kırılmasını yaşadık hepimiz. Ben kendi adıma da büyük hayal kırıklığı yaşadım. Toplumdaki o sese de kulak verince hepimizi bir endişeye gark etti. Böyle giderse İstanbul'u Ankara'yı kaybedeceğiz, İzmir tehlikeye girecek diye düşündük. Kurultayda değişim yaşadık. O süreçte liyakat, uzmanlık, eğitim, gençlik söylemler yükselince bana da bir miktar temas oldu. Benim aklıma düşürdüler. İzmir delegasyonu benin etrafıma toplandı. İzmir'den de temas ve cesaretlendiren söz aldım. Bu bir medeni cesaret ve demokratik haksa şu an denenebilir diye de düşündüm. Kendimi de açıkçası layık gördüm. Siz kendinizi layık görmezseniz toplum da sizi layık görmez. Bu anlamda da bir iddia koydum. Seçim ertesi marşa basacak kadar da şehri ve kurumu tanıyorum. Zaman kaybı olmaksızın şehri her anlamda tanıyorum. İzmir’i geleceğe hazırlamak konusunda da gereksinim olunca; deprem ve altyapı meselesi benim uzmanlık alanım diyerek yola çıktım. Birinci derecede karar verici olursam daha etkili işler yapabilirim diye düşündüm ve böyle bir motivasyon oluştu.”

Herkes aday gösterilenleri hazmetmek zorunda

‘Aday gösterildiğiniz takdirde CHP örgütü ile bir ahenk ve uyum yaşayabilecek misiniz?’ sorusunu yanıtlayan Gökce, “Problem olacağını zannetmiyorum. CHP'nin terbiyesinde de şu vardır; yarışlar olur, taraflar olur ama kim aday gösterilirse ona saygı duyulur. Kimse küsmemeli, bu bilinçle hareket edilmeli. CHP’de böyle bir terbiye olduğunu da görüyorum. İlçelerde de bu hava var. Çok ufak tefek çürük diş olur. Onun dışında bir bütünleşme olur. Parti'nin geçmişinde de bu terbiye vardır. Örgütler tepeye uyar. Onun kararı aşağıya doğru nüfuz eder. İl başkanım ve örgütle de eskiye dayanan bir ilişkim var. Kim aday gösterilirse herkes bunu hazmetmek zorundadır. Başka çaresi yok. ‘Ben olmazsam yansın dünya’ diyenin siyasi parti bütününde yeri yoktur” açıklamalarında bulundu.

Bir başarısızlık tarifi yaparak aday olmadım

“Bir büyükşehir belediye başkanının eğer yolsuzluğu ve büyük hataları yoksa en az 10 yıl görev yapmasının kent için iyi olacağı yönünde genel bir kabul vardır. Bu anlamda bir dönemde yapılacak değişimin kente zarar vereceğini düşünüyor musunuz? İkincisi; İstanbul, Ankara ve Aydın’da ne başarıldı da İzmir’de başarılamadı? Şehirlerin temelde sorunları hep aynı ancak İzmir’de sorunlar daha fazla gündeme getirildi ve mevcutla devam edersek İzmir’i kaybedebiliriz duygusu büyütüldü. Sizin İzmir için kendinizi ikna ettiğiniz nokta tam olarak neresiydi?” sorusunu ise Buğra Gökçe şu ifadelerle cevapladı:

“İlk sorunuzdaki genel kabulü ilk defa sizden duyuyorum. Senelerdir bu işi yapıyorum. Karar vericiler partilerin genel merkezleridir. Başarılı bulduklarıyla devam ederler, başarılı bulmadıklarıyla da devam etmezler. Ne karar verilirse de kimsenin de söyleyecek sözü olmaz. Başarılı olunsa dahi bu başkalarının aday olmaması anlamını da doğurmamalı. Burası zaten başarılı ben aday olmayayım sonucu da üretilmemeli. Genel Başkanımız, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ismini zikretmesine rağmen aday adayları çıktı. Bu demokratik haktır. Benim de kendimi motive etmek ve ikna etmek için bir çabam olmadı. Herkes kadar aday olma hakkım var. Başarısızlık üzerine bir şey tarif etmedim. Aziz Kocaoğlu’na da Tunç Soyer’e de toz kondurmayacağımı hep söylüyorum. Bir eksiklik ve kusur üzerinden tarif yapmadım. Ben bu insanlarla birlikte çalıştım. Aziz Başkan’dan herkes kaçarken ben elini öpüp uğurladım. Tunç Bey’e de toz kondurmam diyorum. Daha iyisini yapabileceğimi düşünüyorum. Bürokrat olmakla birinci derecede karar verici olmak arasında önemli bir eşik var. Ben bunun için aday adayı oldum. Ancak adaylık kararını da ben vermeyeceğim. Partimiz karar verecek. Sanki bir cürette bulunmuş gibi okunması da çok üzücü olur. Bu bir haktır. ‘Siyasetin belli bir erbabı var ve hep onlar yürüyor. Gençler ve iyi yetişmiş insanlar siyasette yürüyemiyor’ diye şikayet etmiyor muyuz hep. Ben o insanlardan biri olduğumu düşünüyorum. Bir yol açabileceğimi biliyorum ve cesaret gösteriyorum. Zaten belediye başkanımızı partimiz başarılı buluyorsa devam edecektir. Endişe duyulacak bir şey yok. Biz aday olduk diye belediyemize zarar gelmez.”

Bir kopukluk ve stres gözlemliyorum

İzmir’de genel bir memnuniyetsizlik olduğu ve ilçelerdeki başarısızlığın da Büyükşehir’e yansıtıldığına ilişkin yapılan bir yorumu da değerlendiren Gökce, “Bu dönem bir erozyon yaşandı. Halkta bir kırgınlık ve yetersizlik algısı var. Bu hizmetle ilgili ya da iletişimle ilgili sıkıntılar olabilir. İnsanlar, ‘Ben belediyeme ulaşamıyorum’ diyor. Büyükşehir ile ilçeler arasında, belediye ile vatandaşlar arasında kopukluk olmuş. Bunlar tabi oy oranına yansıyor. İzmir’in ilçeleri üzerinden oluşmuş genel memnuniyetsizlik sanki Büyükşehirmiş gibi de konuşuluyor olabilir. Bunu bilemiyorum, partimiz ölçecektir. İlçelerimiz eksik bıraktı da mı böyle oldu diye anlamak ve doğru bir kararı bunun üzerinden vermek gerekir. Verisiz konuşmak uygun değil ama gözlemim ilçelerde bir yetersizlik ve stres oluştuğu yönünde” dedi.

Editör: Özlem Çimen Durmaz