Zamanın akışı, hayatın en temel gerçeklerinden biri olarak kabul edilir; geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrımı tartışılmaz bir kesinlikle yaşarız. Ancak yeni bir bilimsel teori, zaman kavramının düşündüğümüz kadar temel olmayabileceğini, hatta evrenin özünde zamanın hiç bulunmadığını iddia ediyor.
Fiziksel süreçlerin tamamının kuantum seviyesindeki etkileşimlerden doğduğunu savunan bilim insanları, zaman algısının aslında kuantum dolanıklığın ürettiği bir yanılsama olabileceğini öne sürüyor.

KUANTUM DOLANIKLIK
Cumhuriyet’te yer alan habere göre kuantum dolanıklık, birbirine bağlı parçacıkların, aralarındaki mesafe ne olursa olsun anında birbirini etkilediği gizemli bir fiziksel durum. Yeni teoriye göre zaman algısı da bu dolanıklığın nesneler ile bir referans saat arasındaki ilişkisinden doğuyor.
Saatle “dolanmamış” bir gözlemci için evren, hiçbir değişimin yaşanmadığı donmuş bir manzara gibi görünebilir.
Bu yaklaşım, zamanın akışını evrenin içkin bir özelliği olarak değil, gözlemcinin kuantum etkileşimlere dahil olma biçimi olarak yorumluyor. Böylece zaman, evrenin temel yapı taşlarından biri değil, kuantum süreçlerin yan ürünü hâline geliyor.

MEYDAN OKUYAN BİR BAKIŞ
Albert Einstein’ın genel görelilik teorisi, zamanı mekânla iç içe geçmiş bir dokunun parçası olarak tanımlar. Kütle ve enerji, bu dokuyu bükerek zamanın hızını etkiler; güçlü bir yerçekimi alanında zaman daha yavaş akar. Ancak kuantum mekaniğinde zaman böyle işlemez: Zaman, denklemde dışarıdan eklenen sabit bir parametre gibidir ve esnek değildir.
Bu iki bakış açısı uzun yıllardır fizikçilerin kafasını karıştıran bir uyumsuzluk yaratıyordu. Zamanı doğa yasalarının temelinden çıkartan yeni teori, belki de bu iki dünyanın sonunda ortak bir zeminde buluşmasını sağlayabilir.




