Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşma nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan tutuklanan Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye Şubesinin Avrupa Konseyi gençlik delegesi Enes Hocaoğulları, Ankara 86. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, Avrupa Konseyi heyetinden gözlemciler, kadın ve LGBTİ örgütleri, sivil toplum kuruluşları izleyici olarak katıldı. Duruşmada Enes Hocaoğulları ve avukatları hazır bulundu. Duruşma kimlik tespitinin ardından başladı.
Üniversitedeyken özellikle insan hakları alanında gönüllü faaliyetler gösterdiğini bildiren Hocaoğulları mezun olduktan sonra da bu alanda çalıştığını ifade ederek savunmasına başladı ve “Mezun olduktan sonra bir insan hakları kuruluşunda Uluslararası Savunuculuk ve Kaynak Geliştirme Koordinatörü olarak tam zamanlı çalışmaya başladım. O zamandan beri bu maaşlı ve sigortalı pozisyonda çalışırım. Görevim dahilindeki sorumluluklarım Türkiye'deki insan hakları gündemini takip etmek, güncel gelişmeleri raporlamak ve gerek diplomatik misyonlarla gerek de Türkiye'nin üye olduğu uluslararası kuruluşlarla savunuculuk görüşmeleri yapmaktır. Mesleğim gereği her ay iş seyahatleri için yurt dışına çıkarım” dedi.
Bu barışçıl protestolarda yasadışı hiçbir eylemde bulunmadım, bulunulduğunu da görmedim
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve Başkanına yönelik operasyonlarla başlayan süreci hem mesleki bir gereklilik hem de bir vatandaş olarak yakından takip ettiğini ifade eden Hocaoğulları, “Ankara’daki protestolara katıldım. Bu barışçıl protestolarda yasadışı hiçbir eylemde bulunmadım, bulunulduğunu da görmedim. Buna rağmen kolluk kuvvetleri TOMA'larla tazyikli su sıktı ve dağılmakta olduğumuz yöne göz yaşartıcı ve solunum zorlaştırıcı gazlar fırlattı. Polislerin ellerinde yüksek ses çıkaran bir tür silah vardı. Çevrede gazlar nedeniyle yoğun solunum sıkıntısı çekip yere yığılanlar ve bu silahların mermisi (sonradan yine medya kanallardan gördüğüm üzere sıradan ateşli silah mermileri değil, beyaz renkli yuvarlak bilye gibi mermilerdi bunlar) isabet ettiği için şişkin morlukları olanlar vardı. Bu süreçte gözaltına alınan insanların çıplak aramaya maruz kaldığına dair raporlar okudum, Ankara Barosu gibi. Mesleki bir gereklilik olarak TBMM’yi de yakından takip ettiğim için milletvekillerinin soru önergeleri verdiğini biliyorum. Ben de 22 Mart sabahı Fransa’ya gittim. Burada Avrupa Konseyi’nin Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Mart ayı oturumuna katıldım” dedi.
İddianamenin Avrupa Konseyi'ne müracaat veya davet evrakı sunulmadığı iddiası asılsızdır
İddianamede Avrupa Konseyi’ne başvuruda bulunduğunu, kabul aldığını ve davet edildiğini, evrakları sunduğunu ancak iddianamede söz konusu belgelerin sunulmadığının ifade edildiğini vurgulayan Hocaoğulları, savunmasında şunları kaydetti:
“İddianamenin Avrupa Konseyi'ne müracaat veya davet evrakı sunulmadığı iddiası da tam bu noktada asılsızdır. Bu konuşmayı davet edilmeden bırakın söz almayı, kapısından geçemeyeceğim bir kurumda yapmış olmam bir yana; bahsi geçen İşleyiş Belgesi, programa ve oturuma davet mektuplarım mevcuttur. Bu durum soruşturma aşamasındaki ifadelerim sırasında dile getirilse de ne Savcılık ne de Hakimlik makamınca değerlendirilmemiştir. Dokümanlar dosyada mevcuttur, gerekli açıklamaları müdafiilerim yapacaklar.
Davaya konu olan konuşma Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin Mart oturumunda gerçekleştirilen 'Türkiye Yerel Yönetimlerindeki Görevden Almalar ve Tutuklamalar Üzerine Acil Fasıl'da yaptığım konuşmadır. Bu faslın tek gündemi budur. Fasıla benimle birlikte katılan Ulusal Delegasyon, Türkiye'nin muhtelif belediyelerinden yirmi temsilciyi içerir. Aralarında Eskişehir, Ordu, Uşak gibi illerin Belediye Başkanlarının da bulunduğu ulusal delegasyondan herkes bu fasılda söz almıştır. Kamuoyunda ve sosyal medyada tartışıldığı gibi bu ulusal delegeler de 19 Mart’ta başlayan protestolarda yaşananlar konusunda bana benzer fikirler beyan ettiler. Bu ulusal delegelerin veya diğer kişilerin soruşturma geçirmemeleri benim yalnızca sosyal medyada hedef gösterildiğim için suçlandığımın kanıtıdır.
İddianameye dair en esaslı sıkıntılardan biri konuşmamın çevirisine ait
İddianameye dair en esaslı sıkıntılardan biri konuşmamın çevirisine aittir. Konuşmamın iddianamede Türkçe dilinde yer alan nüshası eksik, hatalı ve taraflı bir çeviriye tabii tutulmuştur. Konuşmamda 'akranlarım' dememe rağmen hak ihlali mağdurlarını tanıyormuşum gibi 'arkadaşlarım' diye çevrilmiştir. Bu konuşmayı Türkiye’den halkın seçtiği yerel yöneticilerin huzurunda yaptığımı açıkladığım cümleler çevrilmemiştir. Barışçıl protestoları ifade etmek için kullandığım 'mücadele' sözcüğü 'savaş' şeklinde tercüme edilmiştir. Bu protestoların barışçıllığından bahsettiğim kısımlar ise yine tamamen çeviri dışı bırakılarak yer verilmemiştir. İddianamenin 'sokağa çıkmaya hazırız' sözümü alıntılamasının da aynı durumdan kaynaklandığını düşünüyorum. Barışçıl protestolar dediğim cümle çevrilmemişken 'sokağa çıkmaya hazırız' cümlesi ile barışçıl protestolar kastım çarpıtılmıştır. İşin ilginç yanı bahsettiğim hataların olmadığı bir versiyonun çoktan dosyada var olmasıdır. Bu nüsha karar makamlarınca değerlendirmeye alınmamıştır.
Biz kendi gözlerimizle görmediğimiz olaylardan bahsedemez miyiz?
İddianamede 'çıplak aramaları kendi gözünle gördün mü?' sorusuna 'hayır' cevabı verdim. Zira ben çıplak arama suçunun ne faili ne de mağduruyum. Peki biz kendi gözlerimizle görmediğimiz olaylardan bahsedemez miyiz? Konuşmamın kaynağı olarak incelediğim ve sorguladığım verilerden müdafiilerim bahsedecekler. Ama bir hak ihlali konusunda bunca uzman kurum ve kişi açıklama yapmışken, böylesine kamuoyu oluşmuşken üstelik de mesleğim insan hakları ihlallerinden bahsetmek iken bu konuda yorum yapmak için bütün hak ihlallerine kendi gözlerimle şahit olmamı beklemek mantıklı veya gerçekçi değildir.
Benim buradaki konuşmam benden habersiz sosyal medyada paylaşılmıştır. Sözlerim çarpıtılarak hakkımda karalama kampanyası başlatılmıştır.
Ben kendim işim gereği yaptığım yurtdışı seyahatimden sonra yurda dönmüşken bile bile hakkımda karar varken bunu bile bile kendim dönerken kaçma şüphesi ile tutuklanmam akla sığmaz.
Asıl insan hakları ihlallerinin gerektiği gibi araştırılmaması ülkenin itibarını zedelemektedir
İddianamede 'ülkenin itibarını hedef aldığım' yazılmış. 'Ülke' terimi kullanıldığı için şu noktaya açıklık getirmek icap ediyor: demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü Türkiye Cumhuriyeti 'nin esas unsurlarındandır. Anayasa tarafından güvence altına alınmışlardır, muhtelif kurumlar bunları muhafaza etmekle yükümlüdürler. Bu unsurların müdafaası için barışçıl protesto hakkını kullanan halktan ve yaşanan insan hakları ihlallerinden bahsetmek ülkenin itibarını hedef almaz; onu över, yüceltir, onurlandırır. Üstelik benim konuşmamın tek amacı Kongre'deki görevimin neticesinde delegeleri bilgilendirmektir. Hiçbir kamuoyu yaratma gayesi güdülmemiştir. Konuşmamla amaçlanan, ülkenin itibarını hedef almak değil hukuka aykırı uygulamaları gündeme getirmek, sorumluların araştırılmasını ve yargılanmasını istemektir. Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin böyle soruşturmaların esaslıca incelemediğine dair kararları mevcuttur. Asıl bunlar, yani insan hakları ihlallerinin gerektiği gibi araştırılmaması ülkenin itibarını zedelemektedir. Konuşmanın vermek istediği mesaj bu iddiaların esaslı bir şekilde araştırılması gerekliliğidir.
İddianamede ayrıca 'toplumda ayrışmaya neden olduğum, huzur ve güven ortamını bozduğum' yazılmış. Daha önce de ifade ettiğim gibi konuşmam hiçbir şekilde ayrımcılık, nefret söylemi, şiddet çağrısı içermemektedir. Toplumun her kesiminden insanın mağduru olabileceği insan hakları ihlallerinden bahsetmek ve bunların sona ermesini istemek, iddianamede yazılanın aksine bir arada yaşama ve toplumsal barışa katkı sunmaktır.
28 kişilik koğuşta 51 kişi kalıyoruz, ben yerde yatıyorum
Savunmamı sonlandırırken size tutuklanmamın üzerinden geçen 35 günde neler yaşadığımı anlatmayacağım. Zor şartlarda yaşıyoruz. Sincan L Tipi 2 No’lu Cezaevi’nde 28 kişilik koğuşta 51 kişi kalıyoruz. Ben yerde yatıyorum ama benim gururumu bu durum incitmiyor. Ben temizlikten sorumluyum, günde 3 kez koğuşun yerlerini siliyorum. İnanın ne yerde yatmak ne de yerleri temizlemek gururumu incitiyor. Ben yalnızca ülkemin bağlı olduğu uluslararası hukuk standartlarına uymasını talep etmişken ülkenin itibarını zedelemekle itham edilmeyi kabullenemiyorum. Sadece ifade özgürlüğümü kullandım. Bu duruşmada tahliyemi, davanın sonunda da beraatimi talep ediyorum.”
Müvekkilimin konuşması polis şiddetine maruz kalanların, insanlık onurunu korumak içindir
Hocaoğulları’nın ardından avukat Mahmut Şeren’in savunmasına geçildi. 2022 yılında geçen Dezenformasyonla Mücadele Yasası’nın detaylarını hatırlatan Şener, Hocaoğulları’nın bu yasa kapsamında yargılanamayacağını belirtti ve şöyle devam etti:
“Kanuna göre müvekkilimin bu konuşmayı ‘sırf halkı panik ve korkuya sürükleme’ saikiyle hareket etmesi gerekir. Ancak müvekkilimin böyle bir amacı yoktur. İfade özgürlüğü toplumun genel olarak kabul ettiği düşünceler değil tam tersi konuşulduğunda şoke olunacak ifadelerdir. ifade özgürlüğü bu yüzden vardır. Müvekkilim sosyal medyadan hedef gösterildiği için ne yazık ki buradayız. Müvekkilimin konuşması polis şiddetine maruz kalanların, insanlık onurunu korumak içindir.”
Hocaoğulları'nın bir diğer avukatı da savunmasında suçun unsurlarının oluşmadığını belirterek “Bu suçun oluşabilmesi için söz konusu ifadede şiddet çağrısının yer alması gerekmektedir. Böyle bir durum yoktur. Yaptığı konuşma çeviri ile değiştirilerek maniple edilerek şiddeti övdüğü gibi lanse ettiriliyor. Konuşmanın içeriğinde tüm toplumu ilgilendiren içerikler yer almaktadır" ifadelerine yer verdi.
Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşma nedeniyle birini tutuklayan ülke olarak da tarihte ilk olmuş olduk
Avukat İlayda Doğa Karaman da bir hukukçu akademisyen tarafından suçlama maddeleri hakkında bilimsel mütalaa hazırlandığını bildirerek hakime sundu. Karaman savunmasında özetle şunları kaydetti:
“Sosyal medya üzerinden karalama kampanyalarında kullanılan tweetler toplanarak suçlama yapılmıştır. Müvekkilin konuşmalarını kesip kesip bir iddianame hazırlanması, iddia makamının ne kadar taraflı olduğunu gösterir. Ayrıca lehe dönük deliller savcılık makamı tarafından toplanmamıştır. Biz karakolu arayarak ‘ifade vermek istiyoruz’ diye ararken kaçma şüphesi nedeniyle tutuklanması bir tedbir anlamında değil şu aşamada cezalandırma anlamına gelmektedir. Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşma nedeniyle birini tutuklayan ülke olarak da tarihte ilk olmuş olduk. Müvekkilimizi tahliyesini talep ediyoruz.”
Tahliye kararı verildi
Savunmaların ardından savcılık makamı mütalaasını sundu. Sanığın kaçma ya da delilleri karartma şüphesi bulunmaması gerekçesiyle tutukluluğun bu aşamada gerekli olmaması nedeniyle tutukluluk halinin kaldırılmasını ve tahliyesini talep etti. Duruşmaya verilen aranın ardından hakim kararını açıkladı. Hakim, Hocaoğulları’nın tahliyesine karar verdi. Öte yandan ayda bir defa imza atma şeklinde adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verdi. Esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması amacıyla dosyanın tevdiine karar veren hakim bir sonraki duruşmayı 23 Şubat 2026’ya erteledi.