Geçen yıl tam bugün (16 Haziran 2016) bu köşeden ‘CHP milletvekillerine çağrı: Yapmayın’ başlıklı bir yazı yazmış, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ‘hayır’ denilmesi çağrısı yapmıştım.

Yazıda; “Çok değil, birkaç yıl sonra, ‘Ben hayır oyu vermiştim ama açıklayamamıştım’ diyecek olan hiçbir ismi bu toplumun ciddiye almayacağını Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bilmesi gerekiyor” da demiştim.

O dönem, ‘hayır’ denilmesi gerektiğini açıktan ilan eden ve çağrı yapan CHP’li vekil sayısı maalesef bir elin parmaklarını geçmiyordu ve hiçbiri de İzmir milletvekili değildi.

Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifi parlamentoya gelmiş, değişiklik CHP’nin desteği ile 367’yi geçmişti. Dokunulmazlıkların kaldırılması hakkında  CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘‘Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen Evet diyeceğiz’’ demişti. Ne büyük talihsizlik ki; Enis Berberoğlu da o dönemde risk alınıp ‘evet’ oyu verilmesi gerektiğini söylemişti.

Bunları hatırlatmamın sebebi kesinlikle ‘Haklı çıktım’, ‘Evet oyu verdiniz, şimdi de katlanın’ vs gibi duyguları doğru bulmam değil. Hatırlatma sebebim sadece, ‘Başka türlüsü de mümkünmüş, belki de böylesi doğruymuş’ düşüncesinin ‘Evetçi CHP’liler’de gelişmesini istememdir. Aynı düşünce, 16 Nisan’da YSK darbesi sonrasıyla ilgili de yeniden düşünülmeli bence.

Velhasıl; döndük dolaştık ve nihayet yine ‘yola’ geldik: Sokağa çıktık!

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bütün CHP örgütlerine sesleniyorum; sabredecek bir şey kalmadı. Türkiye, demokrasi elden gidiyor” diyerek başlattığı ‘Adalet Yürüyüşü’nün henüz başındayız.

Kırılan bütün kalplerin’ ve çalınan bütün hakların hesabını sormak üzere, bu yürüyüşü büyütmekten başka çaremiz olmadığı kesin.

Buradan bir şey çıkmaz’, ‘CHP’ye güven olmaz’ vb düşüncelere kesinlikle katılmıyorum. CHP Genel Merkezi, er ya da geç, konuya dair yapması gerekeni yaptı. Bundan sonrasının nasıl gelişeceğini ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de CHP Genel Merkezi belirleyemez, ancak ve ancak, gözü, kulağı, gönlü bu yürüyüşte olan CHP üyeleri ve CHP üyesi olmasa da ‘adalet’ isteyen milyonlarca yurttaş belirler.

Biz belirleriz.

Cin şişeden çıktı bir kere.

TV, facebook, twitter karşısında sadece seyretmek kadar; ‘sol’dan eleştirip seyretmek de boş ve anlamsız. Zaman seyretme zamanı değil çünkü. Zaman harekete geçme zamanı.

Nereye varırız?

Bundan önce çıkılan yollarda ‘eksik’ kalanı tamamlarsak, ‘adalet mücadelesi’nin zalimleri geri püskürtmeye başlayacağı yere varabiliriz.

Birkaç gündür sosyal medyada, Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinde ‘adalet’ yazan dövizle yürürkenki fotoğrafıyla birlikte, Selahattin Demirtaş’ın Cizre’ye yaptığı (yine beyaz gömlekli) yürüyüşün fotoğrafı, yanında Gezi direnişçilerinin yürüyüş fotoğrafı ve son olarak Zonguldak Madenci Yürüyüşü’nün fotoğrafı paylaşılıyor. İşte ağzımızdan hiç düşürmediğimiz ama bir türlü beceremediğimiz ‘birlik olmak’ işini bu kez başarırsak, kazanacağız.

Ya bu sokaktan geleceğe doğru birlikte koşacağız. Ya da bir kez daha ‘mahallemize’ dönüp; ‘Oyları bölüyorlar’, ‘CHP’den iş çıkmaz’ ‘Gezi de sokağa çıktık da ne oldu’ ‘Bu adamlara güç yetmez’li çıkmaz sokağımızda kahrolacağız.