Bir seçim daha geride kaldı.

31 Mart’ta yapılan seçim yerel seçimdi ama AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanki bir genel seçimmiş gibi tek başına sahaya indi. Neden? Çünkü kendisinden başka kimse öne çıkamazdı. Daha önce kamuoyunda görece bilinen kişiler zaten siyaset sahnesinden ayıklanmıştı. Yıllar içinde “şahsım hükümeti” diyen Erdoğan şahsım belediye başkanı iddiasını da sürdürmeye çalıştı. Olmadı, seçimden CHP birinci parti olarak çıktı.

Erdoğan’ın arkasında 2002 yılından itibaren önce Avrupa Birliği ve ABD vardı. Zaman içinde Rusya da işin içine girdi. Dünya bankası, Birleşmiş Milletler ve NATO da ekibe dahil oldu. 

Havuza toplanan komisyonlarla alınan gazeteler, televizyonlar, radyolar ile yazarlar, çizerler ve habercilerle büyük bir güç oluşturuldu. Bunun adı yandaş medya oldu ve merkezi olarak saraydan idare edildi. Belediyelerdeki bankamatik memurlar, bakanlıklardaki troller, ihalelerden alınan paylarla oluşturulan yüzbinlerce kişilik trol ordusu… Hepsinin önde giden bir sloganı vardı “en büyük lider, dünya lideri, bizim lider.”  Yağmur yağdığında “Erdoğan’ın talimatıyla selin yarattığı sonuçları gidereceğiz diyen bakanlar. Erdoğan’ın talimatı olmadan deprem için harekete geçmeyen kurumlar… Yüzlerce değil binlerce örnek vermek olası.

Erdoğan’ı reis yaptılar. Eşi için kitap bastılar, onun adını koydular, Birleşmiş Milletler onu komite başkanı yaptı. Putin doğal gaz ödemelerini erteledi. Elon Musk, 55 milyon dolara bir astronotu uzaya yolladı, uzaydan dönen şahıs bir şehirden diğerine gitti Erdoğan’ı övdü. Bakanlar da İstanbul’da kapı kapı dolaşıp Erdoğan adına Murat Kurum’a oy istediler. 

Sonuç hüsran.

Bir de örtülü ödenek konusu var.  2003’te 98 milyon lira iken, 2021’de 28 kat arttı 2 milyar 714 milyon TL’ye yükseldi. Önceki cumhurbaşkanlarının dönemlerinde ödenekten harcanmayan miktar hazineye iade ediliyordu. Yanlış anımsamıyorsam Erdoğan döneminde bu ödenek ayrıldı, neden iade edeyim diyerek hepsini “kullanılmış” gösterdi. O dönemde epey eleştirilmiş bir tutumdu.

Örtülü ödenek gizli harcama kalemi. Anca bazı “seçim öncesi” dönemlerde harcamaların aşırı yükselmesi dikkat çekici oldu. 31 Mart 2024 mahalli seçimlerinde bakanlıklar, kayyum ve AKP yönetimindeki belediyelerin abartılı harcamaları Erdoğan için yapıldı. 

Sonuç hüsran. Zira tüm kiralanan elemanlar, troller, medya mensupları yani yüzbinlerce para alan kişi “Erdoğan” diye bağırdı ama genelde hiçbirisinin “ideolojisi” yoktu. Tüm çığırmayı “mama için, nemalanma için” yapıyorlardı. 

Para verip, onlarca kişiyi yasayı çiğneyerek, polis desteğinde Anıtkabir’de “Yaşasın Erdoğan” diye bağırtmak kolay. Gel gelelim cebinden para vererek Anıtkabir’e Atasına saygısını sunmak için koşan milyonları toplamak onlar için zor değil olanaksız. 

Dünya Bankası şimdi 5 yılda 35 milyar dolar kredi vereceğini ilan etti. Yandaş medya olayı parlattı. Ancak bu para proje bazında ödenecek. Projenin temeli şu: istihdam yaratılacak. Her iki kişiden birisi mülteci olacak. Yani Dünya Bankası 35 milyar dolar kredi veriyor ama çalışanların yarısı mülteci olacak. Paranın tamamını ise Türkiye geriye ödeyecek. Soru şu: Paranın yarısı mülteciler için veriliyor, onların parasını neden Türkiye Cumhuriyeti ödüyor? 

Erdoğan seçim yolunun sonuna geldi. Erdoğan gitmeden kapitülasyon imzaları Türkiye’ye attırılmaya çalışılıyor. Erdoğan’ı ise büyük koltuklara oturtturarak, örneğin 23 Nisan resepsiyonunda, hava vermeye çalışıyorlar. Kanımca sonuç nafile!

Türkiye için yeni bir dönem başlıyor. Türk halkı AKP’yi tarih yapacak, onların getirdiği 22 yıllık yıkımı onaracaktır.