Aslı Nietzsche’den: “Gerçekçi olmayan umut çürütür.”
Oğuz Atay'ın da kendine özgü ironik, karanlık ve derin üslubuyla bağdaşan bu söz, hayal kırıklıklarını, toplumsal yabancılaşmayı ve boşa çıkan beklentileri anlatır.
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kaosuna uyarladığımızda ise, "Umut beslemenin bile bir işe yaramadığı, hatta zamanla acı bir alay konusu haline geldiği" fikrini taşır.
Yani, "Umut çürütür" demek, "Fazla umut beslersen, sonunda o umutlar çürür ve seni zehirler" demenin bir yolu.
Belki de bu yüzden, "Artık umut da çürüdü, geriye sadece kokuşmuş bir gerçeklik kaldı!" diye eklemek gerekiyor.
***
Evet, sevgili okur, umut çürütür!
Hem de öyle böyle değil, en vakur, en milli ve yerli şekilde çürütür.
Bir zamanlar "yeni güneşler doğacak, motorlar mavilikler bla bla" diye avunurken, şimdi o güneşlerin battığını ve geriye sadece çürümüş bir koku bıraktığını fark ediyoruz.
Ekonomi mi? Tabii ki "güçlü ve bağımsız" bir şekilde küçülüyor.
Enflasyon, vatandaşın cebindeki parayı eritirken, devlet büyüklerimiz "istikrar" nutuklarıyla midemizi bulandırıyor.
Doların fırlamasına artık şaşırmıyoruz; yükselirken "spekülatörler", düşerken "milli irade" diyoruz.
Sonra da kokmuş umutlarımızı market raflarındaki zamlanmış ürünlerin arasına gömüyoruz.
***
Siyaset ise tam bir komedi… Muhalefet sözde gelecek vaat ediyor, iktidar geçmişi yad ediyor. Biz ise arada "gelecek diye bir şey kaldı mı?" diye düşünüyoruz.
Her seçim bir umut, her seçim sonrası bir hayal kırıklığı derken, artık seçim olacak mı diye korkuyla birbirimize soruyoruz.
Sanki demokrasi dediğimiz şey, bir çöp bidonunun dibinde kalan pis suyun buharlaşması gibi: Bir anlık bir nem, sonra leş bir koku.
***
Peki, ne yapmalı? Umut etmeye devam mı? Evet demeyi çok isterdim. Ama diyemiyorum. Çünkü ne dedik, umut çürütür.
Belki de yapılacak en mantıklı şey, bu çürümüşlüğü kabullenip kendimizi birer "sosyo-ekonomik peynir" olarak görmek. Küflenmiş hayallerimizle birlikte raflarda bekliyoruz.
Son söz: Umut, Türkiye’nin en lüks tüketim ürünüdür. Parası olan alır, geriye kalanlar ise kokusuna katlanır.
(Evet son günlerde depresyon atağı fena yokluyor. Ben çok sıkılıyorum, siz de sıkılın…)