Üniversiteleri aradan çıkarıp sahte diplomaları sahte e-imzalarla piyasaya sürmüşler.
"Profesör" unvanlı insanların televizyona çıkıp "Mars'ta tarım reformu" hakkında ahkâm kesmesinin, "Dr." yazılı kartvizitli şahsiyetlerin iki artı ikiyi hesaplarken parmaklarını kullanmasının sırrı sonunda çözüldü anlayacağınız.
Parayla peynir ekmek gibi diploma dağıtan bir sistem kurulmuş.
"Profesör" dediğin adamın tezi yok, "Doktor" dediğin şarlatanın stetoskopu oyuncak, ama bu zamana kadar kimse fark etmemiş!
***
Normalde e-imza güvenli işler için çıkmıştı, ama bizimkiler "Hocam, şu diplomaya bir imza atar mısın?" yerine, "Hackleyip bir sistemden sızdıralım, kim anlar?" demiş.
Sonuç: "Parayı bas, diploman hazır!"
Bir de şu "kayırmalı yüksek lisanslar" var ki, sormayın! "Sen kimin yeğenisin?" sorusu, "Bu konuda ne biliyorsun?" sorusundan daha önemli…
“Resmi görünümlü sahtekarlık" kısmı da tam bizlik!
"Devlet üniversitesi logosu koyalım, kim kontrol edecek?" mantığıyla hareket etmişler.
Meğer kimse kontrol etmiyormuş!
***
Bu diplomaların içi boş ama sayemizde adamların cüzdanları dolu.
Çünkü sülük gibi yapıştılar sırtımıza emdikçe emiyorlar.
- "Doktora tezi yazmaya üşendim, direkt satın alayım."
- "Yüksek lisans yapmak zor, sahtesini alayım."
- "Üniversite sınavına girmek stres, hazır diploma buldum, yapıştırayım!"
Sonra bu, "Eğitimli görünümlü eğitimsizler" mecliste milletvekili, hastanede doktor, üniversitede hoca oluyor. "Hani senin tezin?" diye soran yok!
Artık "Hangi okul?" diye sormayın, "Ne biliyorsun?" diye sorgulayın.
Yoksa bir gün bir "profesör" çıkıp, "Güneş aslında bir ampuldür!" derse şaşırmayın.
Ya da bir doktor, “İlginç, kalbiniz midenizde atıyor” derse…
Sahte diplomayla gelen, sahte ünvanlarının getirdiği, sahte özgüvenleriyle bir de çıkıp “iftira, yalan, rörörö” yapmıyorlar mı, insan daha ne kadar çamur içinden seslenebilirler diye hayretler içinde kalıyor.