ÖZLEM KARA/ İZ GAZETE - Depremden sonra, kişilerin travma ve stres bozukluğu yaşadığını ve psikolojik destek için AFAD yetkililerinin psikolojik destek ekipleri kurduğunu belirtti. Yavuz şu şeklide sözlerine devam etti, “Depremden etkilenen çocuklar ve yetişkinler için AFAD yetkilileri psikolojik destek ekipleri kurmaktadır. Bunun yanında İzmir’de bulunan birçok psikolojik danışmanlık ofisi de depremzedeler için ücretsiz danışmanlık hizmeti vermektedir.''

Deprem sırasında kontrolü kaybetme, ağlama, bağırma, şoka girme, kurtulmak için riskli bir yol seçip pencereden atlamanın normal ve yaygın olduğunu belirten Yavuz, deprem sonrasında AKUT stres bozukluğu olarak adlandırılan uyku ve iştah bozuklukları yaşama, istemsizce deprem anını hatırlama, küçük seslerden irkilme, ağlama, insanlar ile iletişim kurmaktan kaçınma durumlarının da yaygın olduğunu ifade etti. Deprem sonrasında, bir ay kadar bir zamanda artçı sarsıntılar durmuş olsa dahi kişilerin yaşadıkları eve girmeme, yalnız kalamama gibi durumlarının olduğunu söyleyen Yavuz, “Yaklaşık olarak bir ay geçtiği halde aynı belirtiler devam ederse, aynı düzeyde korku yaşanıyorsa, Akut stres bozukluğu yerini travma sonrası stres bozukluğuna bırakmış olabilir” dedi.

Travmanın bazı kişiler tarafından küçümsendiğini ifade eden Yavuz, travmanın kişilerde zamanla kendiliğinden geçeceğine yönelik bir inanç oluşturduğunu ifade etti. Yavuz, “Travma, akut stres bozukluğundan farklı olarak kişilerin sosyal çevrelerinde, iş yaşamlarında ve kendilik algılarında bozulma yaratır. Böyle bir durumda vakit kaybetmeden bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak gerekir” şeklinde konuştu.

“DEPREM SONRASI ÜZÜNTÜLERİNİ YAŞASINLAR”

Depremzedelerin, sosyal çevreleri tarafından neşelendirilmeye ya da susturulmaya çalışılması kişilerin sağlıklı yas tutmalarına zarar vereceğini dile getiren Yavuz, “Depremzedelerimizin büyük bir bölümü çadırlarda yaşıyor, pek çoğu bir yakını kaybetti ya da yaralandı. Bu kayıp sonrası psikolojik anlamda sağlıklı olan, yas tutmaya izin vermek ve sosyal destek almaktır. Kişiler ağlayabilir, mutsuz ve umutsuz bir duygu durumu içerisinde kalabilir. Anne, babaların, kayıplarının acılarını çocuklarının yanında yaşaması, kendilerine zarar veren ölçüde olmadığı sürece sağlıklıdır” dedi. Yavuz, kişilerin üzülmelerini engellememesi, şu an kendilerine hep sürecekmiş gibi gelen acının zaman içinde hafifleyeceğine inanmaları faydalı olabileceğini de aktardı.

“ÇOCUKLAR KENDİ HATASI SANABİLİR”

Çocukların depremi kendi hatasının bir sonucu olarak görüp bu duruma inanabileceklerini belirten Yavuz,

“Öncelikle bilinmelidir ki çocuklar depremin ne kadar korkulacak bir şey olup olmadığını ailelerine bakarak anlamaya çalışır. Çocuğun depremden korkma düzeyi anne babasının tepkisine bağlı olarak değişir. Özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar çevrelerinde gelişen olayların sebeplerini bir yetişkin gibi düşünemeyebilir. Depremin kendi hatasından dolayı olduğuna inanarak endişeye kapılabilirler. Bu sebeple çocuklara somut bir şekilde depremin toprak altında bulunan fay hatlarından olduğu açıklanmalıdır. Çocukları hemen teselli etmek yerine merak ettiği bir şey olup olmadığı sorulmalı endişe ve korkularını anlatmalarına da fırsat verilmeli, duyguları kabul edilmelidir ve hızlıca değiştirilmeye çalışılmamalıdır. Depremin resmini çizmek, eğer oyunlarında depremi konu olarak canlandırmışsa bu şekilde oynamasına izin vermek çocuğun durumu kabullenmesinde çok önemlidir. Çocuk deprem sonrası diğer yakınlarını da kaybetmekten korkabilir onların yanından ayrılmak istemeyebilir. Bu zamanlarda çocuğun anne babası ile uyuması, eğer istiyorsa okula bir süre gitmemesi yararlıdır. Çocuk diğerlerinin de vefat edip etmeyeceğini sorarsa anne babanın şu an yanında ve sağlıklı olduklarını, tekrar bu şiddette bir depremin beklenmediğini anlatmaları gerekir. Fakat çocuğa, her zaman yanında olacakları ve asla ölmeyeceklerinin garantisini vermesi uygun olmaz” şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi