Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi'ndeki görevinden ihraç edilen Prof. Dr. Ayşen Uysal, bir Alman kamu yayın kuruluşu olan Westdeutscher Rundfunk Köln (WDR)'e CHP'nin İstanbul İl Başkanı olan Canan Kaftancıoğlu ile ilgili bir yazı kaleme aldı. 

Yazının tam metni; 

Başka birçok yerde olduğu gibi, mesela akademide, siyasal partilerde de erkek akıl kadınları “parmaklarında oynatabilecekleri” kimseler olarak tasavvur ederken, Kaftancıoğlu karşımızda yönetme anlayışı ve kapasitesi ile hem CHP İstanbul il örgütünde hem de seçim çalışmalarının koordinasyonunda ahengi mükemmel bir biçimde sağlayan orkestra şefi gibi duruyor.

Kadınların siyasette var olma mücadelesi uzun yıllardır sürüyor. Bu mücadele bir yandan sayısal olarak eşitlenmek için hak arayışı şeklinde tezahür ederken, diğer yandan da benzer işleri yapma yetilerini gösterme biçiminde karşımıza çıkıyor. Türkiye’de ve daha pek çok ülkede bazı alanlar erkeklere özgülenmiş durumda. Parti örgütleri bunun en tipik örneklerinden biri. Öyle ki, yıllar önce bir “meslektaşım”, bir bilim insanı olarak parti örgütlerinin işleyişini yakından incelememden dolayı yaşadığı şaşkınlığı “futbol meraklısı kadınlar gibisin” diyerek ifade etmişti. Zira futbol da halen erkeklere özgü bir alan olarak kabul ediliyor.

Örgütü tanıma, örgüt işleyişini bilme partilerde siyaset yapanlar bakımından bir üstünlük gerekçesi olarak görülürken, çok az sayıda kadın bu alanda söz sahibi olabiliyor. Bu söz sahibi kadınlardan biri de Canan Kaftancıoğlu. Hem 31 Mart yerel seçimlerinde hem de 23 Haziran İstanbul seçimlerinde muhalefetin başarısında çok büyük payı var. Özellikle “CHP’nin başarısında” diyerek daraltmadım, çünkü siyasal ve toplumsal muhalefetin yaptığı ittifakın da önde gelen mimarlarından. Peki, kadınların istisnai olarak il ve ilçe başkanı olabildiği, yerel siyasetin merkezdeki siyasetten daha da eril olduğu partiler dünyasında İstanbul gibi bir kentin il başkanı olmayı başaran ve bunu somut başarılarla taçlandırabilen Canan Kaftancıoğlu kimdir?

İstanbul siyasetinde Karadenizlilerin önemli bir payı olduğunu biliyoruz (okuma önerisi, https://www.iletisim.com.tr/kitap/particiler/8367 ). Kaftancıoğlu da Karadenizli (Ordu). Türkiye’de siyasetçilerin en fazla kümelendiği yaş diliminde (46-50 yaş): 47 yaşında. Kültürel sermaye sahibi. Siyaset Türkiye’de profesyonel meslek sahiplerinin işi. O da profesyonel meslek mensuplarından, hekim. Özel bir sağlık kuruluşunun kurucu ortağı olması hasebiyle, mevcut particilerin sınıfsal profiline de uygun bir isim. Bunlar diğer siyasilerle ortaklaşan yönleri, ancak Kaftancıoğlu’nu diğerlerinden ayıran başka önemli özellikleri var.

En önemli özelliği de parti içinde yetişmiş olması. Siyasetin “markalar” peşinde koştuğu, yıllarca parti içinde emek verenlerdense, tepeden inme, partiyle çok da ilişkisi olmayan ancak toplumda bilinip tanınan kişilerin aday yapılmak istendiği bir dönemde, başarının parti kademelerinde yetişmiş birinden gelmesi aynı zamanda izlenen bütün bu politikalara da yanıt niteliğinde. Markanın değil, emeğin kıymetli olduğunu ortaya koyuyor. Siyasette kadınlar sıklıkla delege seçimi ile değil, atama ile göreve gelirken, Kaftancıoğlu delege seçimi sayesinde mevcut konuma gelmiş bir siyasetçi. İl başkanı olmadan önce parti içinde çok sayıda ve kademede görev üstlenmiş. Üstelik, sadece partide değil, demokratik kitle örgütlerinde de yer almış, sosyal ağlarını yıllar içinde örmüş bir isim. Siyasi kariyeri ve örgütlenme anlayışı, yıllardır iktidara giden yolu sağcı politikalarda ve sağ ile ittifakta arayan parti yönetimine de adeta bir yanıt niteliğinde.

Parti siyasetinde kadınlar, erkekler tarafından “vitrinde durması gereken birer manken” olarak algılanırken ve “kadın da olsun” yaklaşımı ile bir yerlere getirilirken, bu yaklaşımlara bayrak açmış bir kadından söz ediyoruz. “Ben ‘çeşni’ değilim, siyaset de zaten erkeklerin sandığı gibi bir “erkek işi” değil” diyen bir kadın partici. Başka birçok yerde olduğu gibi, mesela akademide, siyasal partilerde de erkek akıl kadınları “parmaklarında oynatabilecekleri” kimseler olarak tasavvur ederken, Kaftancıoğlu karşımızda yönetme anlayışı ve kapasitesi ile hem CHP İstanbul il örgütünde hem de seçim çalışmalarının koordinasyonunda ahengi mükemmel bir biçimde sağlayan orkestra şefi gibi duruyor. Burada, gücü birey olarak kendinde değil, örgütte gören, kadınlar ve gençler başta olmak üzere örgütü seferber edebilen, seçim sandıklarına bu örgütlülükle sahip çıkan bir anlayıştan söz ediyoruz.

Siyasetin erkek işi olarak görüldüğü bir ülkede, İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin yüzünü güldüren direngen ve örgütçü bir kadın yetişti. Az şey mi? Şüphesiz örgütçü ilk ve tek kadın değil, ancak önemli bir model. Örgüt ve örgütlenme fikrine sahip çıkan, ağları ince ince örmede öncülük eden Kaftancıoğlu’nun bu başarısı onu iktidarın hedefi haline getirdi. Temelsiz suç isnatlarıyla adliye binalarında mesken tutturulan binlercemiz gibi.

Editör: Haber Merkezi