Gizem TABAN/İZ GAZETE- Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Türkiye’deki erken Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçim ihtimali, mevcut ve yeni partilerin seçime etkisi, Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakın karşısında nasıl kazanabileceği ve Millet İttifakı’nın seçime ortak adayla girmesi durumunda nasıl bir aday profili olması gerektiği, CHP’den ayrılan Muharrem İnce’nin kurduğu Memleket Partisi’nin CHP’ye etkisinin ne ölçüde olacağı, HDP’nin seçimi nasıl etkileyeceği, AKP’den kopan kararsız seçmenin seçimde hangi yönde refleks göstereceği ve Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in Türkiye gündemini meşgul eden videolarının topluma ve AKP’ye etkisine dair İz Gazete’ye değerlendirmelerde bulundu.

‘İKTİDAR, ERKEN SEÇİME GİDİP KAYBETME RİSKİNİ GÖZE ALMAYACAK’

Türkiye’de merkezi iktidarda olan AKP, Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri’nin 2023’te olacağı yönünde açıklamalarda bulunurken Muhalefet kanadı sık sık ülkenin mevcut durumunu gerekçe göstererek erken seçim çağrısı yapıyor. Sizce erken seçim olma ihtimali nedir?

Türkiye’de, 1961 sonrası ekonomik ve toplumsal gelişmelerle erken seçim tarihleri arasındaki ilişkiye bakıldığında iktidarın ekonomi performansının kötü olduğu konjonktürlerin ardından erken seçim geliyor. Ya ekonomik performansa bağlı erken seçime gitme var ya da siyasi partilerin iç yapılarında olağanüstü gelişmeler yaşanması durumunda erken seçime gidiliyor. Örneğin; 1995 seçimlerine gidilme nedeni CHP’de bir lider değişimiydi ve ardından seçime gidildi. İktidarın ekonomik performansına hangi göstergeyi veri alırsak alalım, baktığımızda gittikçe kötüleşen bir tablo var ve bu tablo karşısında muhalefetin erken seçim talebinde bulunması anlaşılabilir bir şey. Türkiye’de olağan işleyen bir sistem olsa, çok rahatlıkla koşullar erken seçime gitmeye müsait ama mevcut iktidarın erken seçime gidip kaybetme riskinin maliyeti iktidar açısından çok yüksek olduğu için muhtemelen böyle bir riski göze almıyor ve almayacak. Dolayısıyla asıl amaç; mümkün olduğu ölçüde seçimi zamanında yapmak. Ama iktidarın kontrolü dışına olan bazı dinamikler var. Nedir o dinamikler? Yine, ekonomin performansına bağlı olarak koşulların kötüye gitmesi durumunda iktidar, en kötü senaryoyla karşılaşmamak ve oyların daha fazla düşmemesi için erken seçime gidebilir. Bir ülkenin ekonomik durumuna ilişkin sefalet endeksi denilen bir endeks var. Nedir sefalet endeksi? Bir ülkedeki yıllık enflasyonla-işsizlik toplandığında ortaya çıkan sayı sefalet endeksini verir. Türkiye şu anda, dünyada sefalet endeksi sayısı itibarıyla en kötü olan dört ülkeden biri. 2020 itibarıyla sefalete endeksi yüzde 29. Dolayısıyla 1961’den 2020’ye sefalet endeksinin artığı konjonktürde, erken seçime gitme olasılığı da artıyor. Ama iktidar, iktidarı kaybetmenin maliyetinin çok yüksek olduğunu düşünüyor. Şunu da unutmamak lazım; Türkiye, rekabetçi-otoriter sistem içinde demokrasi -standartları çok düşük bir durumda. Bu koşullar altında, çeşitli kesimler ‘seçime normal zamanında dahi gidilir mi?’ sorusunu soruyor. Böyle bir soruya da yanıt bulmak bugün itibarıyla çok güç görünüyor. Ama ümidimiz; milli iradeyi kutsayan bir siyasal zihniyetin erken ya normal zamanda toplumun önüne sandığı koyması…

YENİ PARTİLERİN SEÇİME ETKİSİ NASIL OLUR?

Mevcut siyasi tabloya baktığımızda CHP ve İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı ile AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı olarak iki karşı blok görüyoruz. Ancak son süreçte DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Memleket Partisi gibi yeni partiler oluştu. Mevcut partiler ile ilgili değerlendirmeleriniz neler? Yeni partilerin seçime etkisi nasıl olur?

‘EKONOMİK KOŞULLAR KÖTÜLEŞİRSE İDEOLOJİK PARTİLER DE OY KAYBEDER’

Türkiye’deki siyasal yelpazede konumlanmış partilere bakıldığında; AKP otoriter-muhafazakar bir parti, MHP milliyetçi-otoriter, CHP sosyal demokrat, DEVA merkez partisi, Gelecek Partisi ılımlı muhafazakar kimliği öne çıkan bir parti. Memleket Partisi’ne baktığımızda ulusalcı bir kimlikle seçmenin karşısına çıkmaya çalışan bir parti. Özellikle toplumun aşırı derecede siyasal açıdan ulaşmış olduğu konjonktürlerde; ideolojik kimlikleri öne çıkan partilerin, olağan koşullarda kendi oy güçlerini korumaları daha kolay oluyor. Ama o olağan koşulları bozan dinamik ne olabilir? Ekonomik koşullar olabilir. Eğer ekonomik koşullar kötüleşirse, ideolojik partiler dahi oy kaybetmeye başlıyor.

‘İYİ PARTİ GİTTİKÇE YÜKSELİYOR’

İYİ Parti gittikçe yükselen bir grafik içinde seyrediyor. İYİ Parti’nin avantajı; hem milliyetçiliği estetize etmiş bir siyasal kimlikle seçmenin karşısına çıkması ve merkez eğilimli seçmeni de harekete geçirmeye dayalı birtakım stratejiler izlemesi. İYİ Parti, özellikle geçmişte CHP’ye de AKP’ye de oy veren merkez-sağ eğilimli seçmeni bir miktar kendine çekmeye başladı. Bugün itibarıyla yüzde 12-15 bandına hareket etmesi biraz bununla ilgili.

‘İLK KEZ OY KULLANACAK SEÇMEN DEVA’NIN LEHİNE AMA…’

İYİ Parti ile aynı kulvarda şimdi DEVA da var. DEVA, kendisini merkezde tanımlamaya çalışan daha teknokratik kimlikle liberal bir parti görüntüsünde ve yönetim kadrosuna bakıldığında; genç, eğitimli ve siyasete ilk kez giren politik aktörler var. Bu, Türkiye gibi yaklaşık 6 milyon seçmenin ilk kez oy kullanacağı bir ülkede DEVA’nın lehine olan bir durum. Ama DEVA’nın bunu yönetme konusunda daha proaktif olması gerekiyor.

‘GELECEK, AKP’DEN BEKLEDİĞİNİ BULAMAYAN SEÇMENDEN OY ALIYOR’

Gelecek Partisi’ne baktığımızda, araştırmalara göre; özellikle AKP’den beklediğini bulamayan, ekonomik faktörler nedeniyle çekilmeye başlayan Orta Anadolu ağırlık muhafazakar seçmenden bir miktar oy alıyor.

‘MEMLEKET PARTİSİ’NİN, MERKEZ SEÇMENİ HEDEF ALMASI GEREKİYOR’

Memleket Partisi’ne baktığımızda; Türkiye koşullarında siyaset çok güçlü örgütlerle yapılır, dolayısıyla bu örgüt yapısını süratle ülke genelinde yayması gerekiyor. Aynı zamanda kime ulaşması gerekiyor? CHP seçmenine değil, Türkiye’de şu anda AKP’den kopan ağırlıklı seçmenin kümelendiği merkez bir alan var, bu alanda toplanan yaklaşık yüzde 25 oranında seçmenden söz ediliyor, Memleket Partisi’nin hedef kitle olarak bu seçmeni görmesi gerekiyor.

‘ERDOĞAN OLDUKÇA AKP, DSP’NİN KADERİNİ YAŞAMAZ’

AKP’nin oy kaybetmeye devam etse de bunun da bir sınırı var. AKP 20 yıllık çok güçlü örgüt yapısı olan bir parti. İktisadi rantları partililere sunma anlamında avantajları var. Dolayısıyla, ekonomik koşullar ne kadar kötü olursa olsun, Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasette var oldukça AKP’nin, geçmişte DSP’nin yaşadığını kısa ve orta vadede yaşaması mümkün değil.

‘CHP, İTTİFAKIN OYLARININ YÜKSELMESİNE YÖNELİK STRATEJİ İZLİYOR’

CHP’nin durumu açısından bakıldığında; CHP, kendi oy gücünü koruyor ancak CHP, parti oylarının yükselmesi yerine özellikle bir demokrasi bloğu etrafında, Cumhur İttifakı’na karşı Millet İttifakı’nın oylarının yükselmesini merkez alan bir strateji izliyor. Bu strateji de çok akıllı bir strateji. Bu oy geçişlerinin, Millet İttifakı içindeki herhangi bir partiye yönelmesi CHP liderliği açısından bir kayıp değil, demokrasi bloğunun kazancı olarak görülüyor. Bu da mantıklı bir açıklama…

‘SEÇİMİN KADERİNİ EKONOMİ VE LİDERLER BELİRLEYECEK’

Önümüzdeki süreçte yeni kurulan partilerin performansı bu merkezde konumlanmış seçmene ne ölçüde dokunacaklarıyla ilgili olan bir şey. Dokunan, kendi hedeflediği toplumsal desteğin çok üzerinde bir oy elde etme potansiyeline sahip. Ayrıca, seçimin kaderini belirleyecek unsurlar bu koşullar dışında ekonomi ve liderlerin marifeti olacak.

‘MİLLET İTTİFAKI’NIN GENİŞLEMESİ GEREKİYOR’

DEVA ve Gelecek Partisi’nin de Millet İttifakı’na katılacağı dair iddialar gündeme geliyor. Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı karşısında seçimi kazanması için yeni partilerin ittifaka katılması ne ölçüde önemli? Millet İttifakı’nın genişlemesi gerekli mi?

Güvenilir ve bilimsel yöntemin kurallarına uygun olarak yapılan araştırmalar veri alındığında; Millet İttifakı’nın oy gücü Cumhur İttifakı’nın oy gücüyle karşılaştırıldığında daha yüksek. Ancak, teorik olarak bakıldığında aritmetik anlamda; Millet İttifakı’na diğer partilerin katılımı olmasa seçim kazanılır diye bir argümandan yola çıkmak doğru değil. Çünkü çok riskli. Seçim yaklaştıkça Cumhur İttifakı’nın bu süreci yönetip, kendisinden uzaklaşan seçmenin bir kısmını yanına alması, birkaç puan bile seçimin sonucunu değiştirebilir. Saadet Partisi’nin de 2019 yerel seçimlerinde il genel meclisi sonuçları ve 30 Büyükşehir’de ilçe belediye meclis üyeleri oyları düşünüldüğünde yüzde 3 civarında. Bu da azımsanmayacak bir oy. Bu partilerin Millet İttifakı’na katılmaları Cumhur İttifakı karşısında üstünlüğü pekiştirir. Millet İttifakı’nın seçimi kazanma ihtimalini yükseltmesi için DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’ni de ittifaka katması gerekiyor. Bu partilerin ittifaka katılma yönünde bir eğilimleri de var. Ama özellikle DEVA ve Gelecek Partisi, halen kendi kurumsal parti kimliklerini pekiştirmeye yönelik bir strateji izledikleri için şu anda ittifak fotoğrafı içinde yer alıp o kurumsal kimliğin zarar görmesini istemiyorlar.

‘DEVA VE GELECEK PARTİSİ’NİN SEÇİME TEK GİRMESİ ÇOK RİSKLİ’

Şunu da unutmamak lazım; bir süre önce medyaya yansıyan, AKP’nin yeni seçim sistemini tamamlamasıyla ilgili seçim barajının yüzde 5’e çekilmesine ilişkin bir haber var. Seçim barajının yüzde 5’e çekilme ihtimali var. Eğer yüzde 5’e çekilip, DEVA ve Gelecek Partisi de ‘yüzde 5 oy alırız’ gibi bir düşünceyle ittifaka girmeme yönünde bir karar verirlerse DEVA ve Gelecek Partisi’nin siyasi ömürlerinin biteceğini düşünüyorum. Yeni partiler için, bir buçuk yıllık süre içinde yüzde 6-7 oy oranına ulaşmak kolay bir şey değil. DEVA ve Gelecek Partisi’nin, Türkiye siyasetinde bir yeri olduğunu ve bu partilere gerek olduğunu düşünüyorum ama bundan ziyade özellikle ilk seçimden sonraki süreçte kurumsal kimliklerini artık tamamlamış ve seçmene yönelik mesajlarını verip, seçmenin de kendilerini tanıma imkanı olmuş olacak. Şu an en temel sorunlarından biri; partiyi tanıyan seçmenin az olması. Yani baraj yüzde 5’e çekilirse ve seçime tek olarak girmeye karar verirlerse çok riskli olur.

‘MEMLEKET PARTİSİ, CHP’NİN OYLARINI CİDDİ ORANDA ETKİLEMEZ’

Muharrem İnce, CHP’den ayrılarak Memleket Partisi’ni kurdu. CHP’de siyaset yapan isimlerden de Memleket Partisi’ne geçişler oluyor. Memleket Partisi, seçimde CHP’nin oylarını nasıl etkiler?

Memleket Partisi’nin varlığından bağımsız olarak düşündüğümüzde; Türkiye’de sosyal demokrat partilere oy veren seçmenler, aynı blok içindeki partilere oyları bölünmesinin maliyetlerini geçmiş dönemde çok kötü bir biçimde yaşadı. Geçmişteki SHP-DSP örneği bu anlamda tipik bir örnektir. Dolayısıyla, seçmenin riske girip kitleler halinde Memleket Partisi’ne yönelme ihtimalinin şu konjonktürde düşük olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar içinde, özellikle Millet İttifakı’nı oluşturan ve potansiyel olarak Millet İttifakı’na girebilecek seçmenler açısından böyle bir yönelim olduğunu düşünmüyorum. Çünkü böyle bir ideolojik bölünmeye dayalı parti tercihlerinin yolu bir kere açılırsa, o zaman Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı karşısında seçim kazanma ihtimali oldukça zayıflıyor. Seçmenin bu konjonktürde; yeni kurulan, özellikle sosyal demokrat kanattaki diğer partilere yönelme lüksü olmadığını ve seçmenin de bu bilinçle hareket edeceğini düşünüyorum. Bunu, Memleket Partisi’nin liderliğinden, siyasete ve sorunlara bakışından bağımsız olarak söylüyorum.

‘MİLLET İTTİFAKI’NIN ADAYI BİRLEŞTİRİCİ OLMALI’

Millet İttifakı’nın seçime ortak adayla girmesi durumunda, seçmen bazında baktığımızda aday nasıl bir profil olmalı?

Politik kutuplaşma nedeniyle, Cumhur İttifakı’nın karşısında seçimi kazanacak tek Cumhurbaşkanı aday profilinin birleştirici bir aday olması gerekiyor. Birleştiricilikten kastettiğim; Cumhur İttifakı’nın karşısında kazanabilir ve Cumhur İttifakı aday ile siyasi rekabette üstün çıkabilecek iddialı bir profil olması gerekiyor. İddialı profil de yetmiyor, aynı zamanda bu profil Türkiye’deki politik kutuplaşmanın nerede ayrıştırmış olduğu siyasal değerleri, bir kesişme kümesi olarak kendi içinde toplayacak bir aday olması gerekiyor. Yani, hem milliyetçi seçmenden hem ılımlı muhafazakar seçmenden hem liberallerden hem sosyal demokratlardan hem de kürt seçmenlerden oy alabilecek bir aday profili gerekiyor. Burada stratejinin, her koşulda kazan kazana uygun bir profil belirlenmesine dayalı olması şart. Yani partinin kazananı olmayacak, partilerin kesişme kümesinin kazananı olacak ve bu kesişme kümesinin de içinde de tüm politik değerleri az ya da çok temsil edecek, farklı siyasal eğilimlerden çok az da olsa bir nefret objesi olmamış bir profil olması gerekiyor.

‘HDP’NİN GÖZARDI EDİLMESİ SEÇİM KAYBINA YOL AÇABİLİR’

CHP, resmi olarak İYİ Parti ile ittifakta olsa da gayriresmi olarak da HDP ile ittifak halinde olduğu gündeme geliyor. Ancak HDP ile İYİ Parti’nin ideolojik olarak çatışması ve birbirini kabullenmemesine ilişkin de bir siyasi tablo görünüyor. Bu konjonktüre baktığımızda HDP’nin seçime nasıl bir etkisi olacak?

Organik ve kurumsal bir ittifak olmayacak. Zaten yoktu. 2018’e de 2019’a da baktığımızda, özellikle Millet İttifakı’nın içinde ya da Millet İttifakı’na yakın olan seçmen stratejik oy kullandı. Dolayısıyla seçmen, CHP’li olup HDP’nin lokal olarak belediye meclis üyeliklerinde kazanması için stratejik oy kullandı, HDP seçmeni de özellikle büyükşehirlerde CHP’nin adayının kazanması için stratejik oy kullandı. Bu çok normal. Çünkü özellikle HDP seçmeni, Türkiye’de kemikleşmiş siyasal parti tercihine sahip olma noktasında en yüksek sadakate sahip. Dolayısıyla HDP seçmeninden, HDP istemediği takdirde başka partiye oy geçişlerinin olması kolay bir şey değil. HDP’den sonra da en kemikleşmiş sadakate sahip olan seçmen olarak CHP seçmeni geliyor. Ardından İYİ Parti geliyor. Mithat Sancar’ın bir süre önce yaptığı açıklamaya baktığımızda; Cumhurbaşkanlığı seçimi için ortak bir aday etrafında bir araya gelinebilir, HDP Millet İttifakı’nın adayını destekleyebilir ama bu aday profili çok önemli. Dışlayıcı değil kapsayıcı bir aday olması gerekir. Mithat Sancar’ın, genel seçimler için ise HDP’nin kendi başına katılacağına dair bir açıklaması vardı. HDP’nin yüzde 10 ile 12 arasında bir oy gücü var. Bu oy gücüne sahip olan bir parti, Türkiye’de iktidar belirlemede, Cumhurbaşkanının seçilmesi anlamında ciddi bir etkiye sahip. Dolayısıyla, özellikle Millet İttifakı’nın bileşenleri ya da potansiyel bileşenlerinin HDP seçmenini göz ardı etme gibi bir stratejileri Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesine yol açabilir. Tabi tüm bunları HDP’nin kapatılmadığı koşullar için söyleyebiliriz.

‘AKP’DEN KOPAN KARARSIZ SEÇMEN NE YAPACAK?’

AKP’den kopan ve kararsız seçmen olarak adlandırılan ciddi bir kitle var. Bu kitle seçimde hangi yönde refleks gösterebilir?

Ekonomik koşullar, orta vadede AKP’den kopan seçmenin başka bir partiye yönelme konusunda kararsız seçmenin yeniden AKP’ye yönelme ihtimalini çok düşük düzeyde tutuyor. Dolayısıyla kararsız seçmen yeni bir parti arayışında. Bu parti, geçmişte oy verdiği parti ya da partiler olmayacak. Bu çok net. Yani partisini arıyor. Bu, yeni de olabilir eski de olabilir, hatta kendisini aynı ideolojik blokta görmese de oy verebileceği bir parti olabilir. Ama arkasına bakmaz. Çünkü bu seçmen, özellikle ekonomik koşullar ve Türkiye’deki demokratik gerileme koşulları nedeniyle AKP’den çekilmiştir. Demokrasinin standartlarının yükselmediği, ekonomik koşulların bireylerin refahında ciddi bir artışa yol açmadığı takdirde seçmen geriye dönüp bakmaz, önüne bakacak. Diyelim ki bu, yüzde 25-30’luk bir kitle, bu kitlenin zaten yüzde 15’i oy kullanmayacak. Çünkü son yıllarda seçimlere katılım yüzde 82-85 arasında.

‘PEKER’İN VİDEOLARI, TOPLUMDA SİYASAL BİLGİ ARAYIŞININ ADRESİ OLDU’

Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in Türkiye gündemini meşgul eden ve özellikle AKP’li isimleri hedef aldığı videoların topluma ve siyasete etkisine dair neler söylersiniz?

Videolar, açıklamalar ve iddialarını doğruluğu yanlışlığı bir tarafa bırakıldığında Türkiye toplumu ve siyaseti için mevzu Sedat Peker olunca sürpriz oldu. Çünkü, Sedat Peker’in geçmişte özellikle mitinglerle siyasal iktidara vermiş olduğu destek ortada. Dolayısıyla ne oldu da böyle bir sonuç ortaya çıktı, bunlar tartışma konusu. Dolayısıyla nedenlerin çok sonuçlarına bakıyorum. Sonuç; Türkiye’de son yıllarda yurttaşla siyaset arasında iletişim kanalları tüketilmiş durumda. Peker’in videoları, siyasetle arasında kopan bağ nedeniyle siyasal içerikli bilgi konusunda arayış içinde olan toplum için o arayışın bir adresi olmuştur. İtalyan Siyaset Bilimci Santori, ‘Görüntünün siyaseti, video, demokrasi kavramlarıyla insanların artık siyasetle olan ilişkisi sosyal medya ve internetin yaygın olmadığı dönemde televizyon ekranlarında anlık geçen görüntülere indirgenmişti’ der. Bugün ise siyasal bilgi edinme anlamında o videolardan geçen anlık görüntüler ve sese mahkum olduk. Çünkü öyle bir noktaya geldik ki; Türkiye’de medyanın siyasal olarak doğru bilgiyi aktarma konusunda acziyeti ister istemez insanları bu tür iletişim kanallarına yönlendirmiştir ve Peker’in videoları bu anlamda siyaset bilimi terminolojisiyle birer siyasal kaynak olarak işlev görüyor. Bunu bilgilerin doğru ya da yanlışlığından bağımsız olarak söylüyorum. Ama buradaki kritik eşik; olağan işleyen bir demokrasi de devlet ile toplum ve siyaset ile toplum arasında siyasal bilginin çoğulcu demokratik bir ortamda aktarılması esas iken bu tür otoriter ortamlarda yurttaş bu tür bilgiye yöneliyorsa bir an için o bilginin kesildiğini varsayalım, ne olacak? Her şey bir kenara çekilecek, ‘bir zamanlar Sedat Peker’in videolarında bunlar öne çıkıyordu’ denilecek. Ancak toplumun siyasal bilgi edinme ihtiyacı devam ediyor, burada medyanın siyasal bilgi aktarımı konusunda çok daha objektif olması ve siyasal iktidarın da iletişim kanallarını tıkamak yerine açmaya yönelik birtakım uygulamaları olursa bu tür videolara olan ihtiyaç da azalır ve yurttaş siyasal bilgiyi nereden edineceğini bilir. Tabi bunu aktarının geçmişteki ilişkileri ve statüsü dikkate alındığında ister istemez neredeyse bir magazin konusuna da dönüşme potansiyeline sahip.

‘AKP SEÇMENİNİ ETKİLEYECEK POTANSİYELDE DEĞİL’

Sizce, Peker’in videoları ve iddiaları AKP’ye seçmen ve oy noktasında zarar verdi mi?

Bir araştırma bulgusundan hareket edersek; Metropol’ün Mayıs 2021 araştırmasında; son genel seçimde AKP’ye oy veren seçmenlerin yaklaşık yüzde 50’sinin bu videoları izlemediği bulgusu dikkat çekiyor. İzleyen yüzde 50’lik kitlenin Peker’in videoları dolayısıyla hatırı sayılır bir kısmının AKP’yi sorumlu görüp desteğini çekmesi çok basit bir açıklama olur. Çünkü seçmenle parti arasında kurulan aidiyet ilişkisinin tarihsel-psikolojik-ekonomik-sosyolojik birtakım nedenleri var. Bu olay, parti tercihini etkileyecek bir potansiyelde değil ancak bir soru işareti uyandırmış olabilir.

Editör: Haber Merkezi