MEHLİKA GÖKMEN / İZ GAZETE- Politika ve belediye muhabiri olarak görev yaptığım o yıllarda Burhan Özfatura ile yakın çalışma imkanım oldu. Partisine, dolayısıyla kendisine oy vermediğim halde, objektif duruşunu hep takdir etmişimdir. Dini değerlere çok bağlıdır, hayatını gerçek bir Müslüman gibi yaşar ama kimseye kendi ailesine bile bu konuda en küçük bir dayatmada bulunmaz, hatta kendisini ‘yeşil komünist’ olarak tanımlardı. Bu gün bence bu kentin ‘akil adamlarından’ biridir ve deneyimlerinden, söylediklerinden hala alınacak çokça ders vardır.

Uzun bir aradan sonra kendisiyle bir araya geldik, hasret giderdik eski günleri andık ama en önemlisi Türkiye ve İzmir’i konuştuk. Buyrun, başlayalım…

ANAP’ın kuruluşundan sonra 1984’te yapılan ilk yerel seçimde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday oldu ve kazandı. 1989 yılında ise seçilemedi (Yüksel Çakmur kazandı). Bir yıl süreyle Başbakanlık Müşaviri olarak görev yaptı ve emekli oldu. Yeminli Mali Müşavir olarak danışmanlık yaptı. 1994 yılında ise Doğru Yol Partisi’nin adayı olarak yeniden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Sonraki dönemde seçilemeyen Özfatura, değişik ekonomik ve sosyal organizasyonlarda görev almaya devam ediyor.

‘EKİP VE KADRO KURULMADI’

İki dönem belediye başkanlığı yaptıktan sonra ülkeyi ve İzmir’i yakından takip etmeyi sürdürdüğünüzü biliyoruz, belediyecilik açısından sizden sonraki dönemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu görevi yapmış biri olarak benim şimdi başkanların performansıyla ilgili geniş bir değerlendirme yapmam yanlış olur sanki hala gözü çöplükte gibi düşünülebilir şunu söylemeliyim, en çok tenkit ettiğim benden sonraki başkanlar; Ahmet Piriştina, Aziz Kocaoğlu, ve Tunç Soyer… Ekip, kadro kurmadılar. Benim bir artım vardı ‘ben bilmem bileni bilirim’ dedim. Başkan her şeyi bilemez bilmesi de gerekmez liyakat sahibi insanları bulup göreve getirecek.

Yeterli ekip oluşturulmamasının etkileri ne oldu?

İzmir’e hem kaynak hem zaman kaybına yol açtı. Büyük kanal doğru dürüst işletilmiyor. Yeşil alanlara ağırlık verilmedi… Biz her ilçede kent ormanı hedefledik, bu devam ettirilmedi.

Ekip oluşturmayı neye bağlıyorsunuz?

Politik davranıyorlar. Ben kazandığım gün parti rozetini çıkardım. Bize adamın politik görüşü lazım değil. Aynı görüşte olmadığım insanlara önemli görev ve sorumluluk verdim yüzümüzü ak ettiler. Onlar benim adamım değildi İzmir’in adamıydı zaten çoğu başka illerdeki belediyelerde çalıştı sonra.

Başkanlara bu ve benzeri konularda görüşlerinizi söylediniz mi?

Zaman zaman ilettim. Ben politik biri değilim seçimi kaybettim diye de üzülmem. Hem Piriştina’ya hem Aziz Kocaoğlu’na kadro konusundaki görüşlerimi naçizane ilettim.  Temiz enerjiyle, yeşil alanlarla ilgili konular olsun pek çok konuyu ilettim. Aziz bey tarımsal kalkınma modeline ağırlık verdi ama üretici tüketici bağlantısını kuramadılar. Biz sebze hallerinde bunlara yer veriyorduk.

‘KENTİN HAFIZASIYDI’

Şimdi üreticilere Kültürpark’ta yer veriliyor ve çok da tartışılıyor. Kültürpark sizce nasıl değerlendirilmeli?

Kültürpark’ta üretici pazarı olmaz. Uygun değil. Bunun için uygun pek çok yer var İzmir’de. Ama Kültürpark, eğitim bilim spor merkezi olabilir müzeler olabilir. Göl ve Ada Gazinolarının yıkılmasına çok üzüldüm. O mekanların nostaljik değeri var, kentin hafızası oralar.

Siz kendi döneminizde ‘İzmir fuarlar kongreler kenti olmalı’ derdiniz, gelinen noktada bu hedefe ulaşıldı mı?

Olmadı, ulaşılamadı!. Fuar kapandığı an biz çalışmaya başlıyorduk. Müşterinin ayağına gitmek lazım. Uluslararası fuar çok zayıfladı.

‘BEN OLSAM İZİN VERMEM’

Konak’ta Zorlu grubunun yapmayı planladığı gökdelen çok tartışıldı, bu konuda sizin fikriniz nedir?

Ben olsam o projeye izin vermem. Zaten benim dönemimle hiç ilgisi yok. Biz, orada Hilton’a ve Alsancak’ta Ege Palas’a izin verdik. Her ikisi de çevreyi geliştirecek projelerdi nitekim de öyle oldu. Zaten Hilton’un yüzde 23 hissesi Büyükşehir belediyesinin ve bu değiştirilemez.  Biz, Alsancak Garı ile Turan arasını Manhattan projesi olarak düşünmüştük, yüksek binaları oraya verecektik. Alsancak stadının olduğu yere de daha küçük stat olabilirdi. Aslında orası için düşüncemiz, liman gerisi hizmetlere tahsis edilmesiydi. Tekrar stat yapılması o bölge için uygun değil. Konak meydanına gelince, orası yeniden ele alınmalı. Belediye binası, SGK binalarıyla meydan zaten mahvedilmiş durumda. Belediye sarayının yapısal sorunları var yıkılıp başka yerlere taşınması lazım. Konak meydanını açmak lazım...

‘ŞATO HALKA AÇILMALI’

Belediyeler mali sıkıntı içinde hizmet vermeye çalışıyor, bunun hizmetlere yansıması sizce nasıl?

Kabul etmek lazım ki benim dönemime göre Ankara’dan İzmir’e gelen para çok arttı. Ama aşırı istihdama gidildi. Özellikle şirketler korkunç zarar ediyor. Benden sonra şeffaflık kalmadı. Biz 4 partiden temsilcilerle yönetimleri oluşturuyorduk mutlaka birer kişi vardı. Sıkı mali disiplin ve kontrol vardı. Bizim zamanımızda şirketler kar ederdi şimdi astronomik zarar ediyor. Belediye yandaş doyurma yeri olmamalı. Ayrıca, Şato konusu var. Orası belediyenin konuk ağırladığı halka da açık bir yerdi. Başkanlık lojmanı değil, yine eski haline getirilmesi halka açılması iyi olur.

AKP KENDİ DİNİNİ YARATTI

Genel olarak ülkenin durumuna bakacak olursak, inançlı biri olarak AKP iktidarını eleştirdiğinizi biliyoruz, AKP ve İslamiyet ilişkisi sizce nasıl?

Türkiye ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan ötürü kırgınlık ve kızgınlık içindeyim. Özellikle iktidara çok kızgınım. Türkler 5 bin yıllık tarihlerindeki en kötü dönemi geçiriyor. AKP kendi dinini yarattı. Artık AKP dini var. Kaos ve gerilim politikalarıyla halkı geriyorlar. Milleti İslamiyetten soğuttular. İslamiyeti, türban ve AKP ye oy vermeye indirgediler. Türkiye’de gerçek anlamda dinini ifa edenlerin oranı yüzde 9’lardadır. Bilimin yerini zır cahillik aldı. Din, tamamen gösteriş aracı oldu, dini dejenere ettiler. Halkı dinden soğuttular.

Editör: Haber Merkezi