8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde gelin tarih sayfalarında gezinelim…

Yıl 1910… İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, Kopenhag'da yapıldı. Kadınların oy hakkı konusunda canlı tartışmaların yaşandığı konferansta, Almanya Sosyal Demokrat Partisi delegeleri Clara Zetkin, Kate Duncker ve arkadaşları bundan böyle her yıl bir "Kadınlar Günü" düzenlenmesi önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Henüz tarih belirlenmemişti. Kadınlar günü daha sonra her 8 Martta Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlayacaktı. 8 Mart, aynı zamanda eşit işe eşit ücret ve çalışma koşullarının düzeltilmesi mücadelesinde hayatlarını kaybeden kadınların anısına da saygı duruşuydu. Birleşmiş Milletler’in 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabulü ise çok daha sonra, 1977 yılında olacaktı.

Gelelim Türkiye’ye… Yıl 1921. Ankara’da, Mart ayının ilk günleri. Anadolu’da kadınlar ve erkekler bir arada kurtuluş mücadelesi veriyor. Çocuklarını savaşlarda kaybetmiş kadınlar, savaşın ağır yükünü büyük bir azim ve cesaretle taşıyorlar. “8 Mart Uluslararası Kadın Bayramı’’ için ilk kez Ankara yakınlarındaki bir çiftlikte toplanıyorlar. Toplantıda kadınların durumunu düzeltmek ve onlara iş sağlamak için bir kadın örgütü seçiliyor.* Sonraki “ilk’’ kutlama ise 44 yıl sonra, 1965 yılında yapılıyor. Kadınlar eşit işe eşit ücret talebi kadar siyasette söz sahibi olma iradesinde de kararlılar artık. Eşitlik mücadelesini gelecekteki aydınlık günlere taşıyorlar.

Ve darbe… 1980 darbesinden sonra dört yıl hiçbir kutlama yapılmıyor...

Darbe sonrasında dayanışma bilinci artıyor. Kadınlar hızla örgütleniyor. Şiddete karşı mücadele ediyorlar, siyasete eşit katılım için “cinsiyet kotasını’’ gündeme getiriyorlar. Toplumun dayattığı geleneksel rolleri tartışmaya açıyorlar.

2000’li yıllar… Geceleri sokakların sadece erkekler için olduğunu iddia edenlere inat, kadınlar 8 Mart’ta “gece yürüyüşleri” yapıyor. Eşit yurttaşlık hakkını sokaklarda haykırıyor.

Yıl 2020… Kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim olanakları, sağlık ve kadınların siyasal açıdan güçlendirilmesi gibi kriterlere göre hazırlanan Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 153 ülke arasında 130’uncu sıradayız. Endekste Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 136’ıncı, işgücüne katılımda 135’inci, aynı işe eşit ücrette 106’ncı, eğitim olanaklarına erişimde 13’üncü, sağlıkta 64’üncü ve siyasi yaşamda temsilde 109’uncu sırada yer aldı. Kadına yönelik şiddet hızla artıyor; kadın cinayetleri sürüyor. Kadınlar ve erkekler arasında var olan gelir eşitsizliği pandemi döneminde daha da derinleşiyor. Kazanılmış haklarımız iktidardakilerin değişmeyen zihniyeti tarafından sürekli aşındırılmaya çalışılıyor. Siyasette ve toplumsal yaşamda cinsiyetçi dil, kadını aşağılamaya devam ediyor.

Yıl 2021… AKP Genel Başkanı partisinin Kadın Kolları 6. Kongresinde konuşma yapıyor, pespembe bir tablo çiziyor. İktidarlarında “hanım kardeşlerinin” istihdamda eşitliğe yaklaştığını, siyasette karar mekanizmalarında sayılarının arttığını anlatıyor. Önümüzdeki seçimlerde ise sandıkları hanımlara emanet edeceklerini söylüyor. (Adaylık konusunda sakın umutlanmayın, hiçbir vaadi yok.) Hayaller cennet; gerçekler cinskırım.

Sorunlarımız çok, mücadele kararlılığımız ise yüksek. Büyük usta Nazım Hikmet’in dediği gibi; “Dinleyip diyecek çok Fakat uzun söze vaktimiz yok Yürüyelim…”

Bizim yolumuz uzun, yürümeye ve yürürken birlikte dik durmaya devam edeceğiz. Asla aşağı bakmayacağız!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun.

*Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar, Belge 5, Sayfa 646

Editör: Haber Merkezi