MİHRİCAN CANDEMİR / İZ GAZETE- Medyada istismara uğramış veya suça karışmış çocukların isimlerinin ve fotoğraflarının yayınlanmasıyla ilgili İz Gazete’ye konuşan Psikolojik Danışman Sude Kaplan medyada çocuğun isminin, olayla ilgili fotoğrafının, ses kaydı gibi delillerin alenen paylaşılmasının çocuk için bir hak ihlali olduğunu söyledi. Aynı zamanda yapılan paylaşımların ileriki  yıllarda çocuğun karşısına çıkabilecek bir durum olması sebebiyle çocuğun ailesi, çocuğun kendisi ya da adresi  gibi bilgilerin paylaşılmaması, gizliliğin ön planda tutulması önemli olduğunu da vurgulayan Kaplan, medyanın bu konuda daha bilinçli davranıp, çocuğun tekrar bir istismara maruz kalmasını önlemek gerektiğini ifade etti.

Medya daha hassas olmalı

Cinsel istismara ve şiddete uğramış çocuklara, medyanın bu konuda çok büyük bir sorumluluğu olduğunu belirten Kaplan, medyanın daha hassas yaklaşması gerektiğini de söyledi. 

 Kaplan, “Medyanın ana amacı doğru bilgiyi ulaştırmaktır ancak bu tür hassas durumlarda çocuğa zarar vermemek gerekmektedir. Medyanın kesinlikle öncelikli sorumluluğu çocuğu korumaktır. Bu, tüm dünya insanın büyük bir sorumluluğudur. Medyanın hassas konularda haberi bir uzmanın süzgecinden geçirip, o şekilde sunması önemlidir. Toparlamak gerekirse gizliliğin korunması, yayımlanacak haber içeriğinin görüş alınarak paylaşılması önemlidir bunlar medyanın sorumluluklarıdır” diye konuştu. Ayrıca istismara uğramış, suça karışmış bir çocuğun ismi veya fotoğrafının medyada yer almasının, çocuğun psikolojik ve duygusal sağlığı üzerinde birçok etkiye sebep olduğunu ifade eden Kaplan, “Çocuk hem psikolojik hem de duygusal açıdan olumsuz etkilenecektir. Hem bugün hem de gelecekte. Çocuk bugün çocuktur. Ancak bu çocuk büyüyüp gelişecektir. Bu durum sürekli karşısına çıkacak ve çocuğun hem bugününü hem de geleceğini etkileyecektir. Bugün de gelecekte de hem sosyal çevresini hem de ailesini etkileyecek olan bu durum çocuğun hem yaşadığı olumsuz yaşantıyla hem de bunu bilen duyan kişilerin düşünce ya da davranışlarıyla baş etmeye çalışmasına sebep olacaktır. Bu da zor bir durumun içinde olan çocuğa ikinci bir zorluk demektir” şeklinde konuştu.

Çocuk yalnız hissetmemeli

Çocuğu korumak ve çocuğun haklarının korunması adına daha soğukkanlı olup adalete güvenilmesi gerektiğini söyleyen Kaplan, kamuoyu oluşturulması açısından bakıldığında, adaletin daha hızlı ve daha kararlı işleyebilmesi adına haberleştirmenin son derece etkili olduğunu vurguladı.  Aynı zamanda Kaplan, sürecin çocuk için zor olduğunu unutmadan çocuğun yanında olunduğunun, bu tür yaşanan olumsuzlukların, davalarının takipçisi olunduğunun ve çocuğun yalnız olmadığını hissettirilmesi gerektiğini de vurguladı.

Güvene dayalı ilişki kurulmalı

Çocuğu korumanın öncelikli adımın iyi bir aile ilişkisi olduğunu ifade eden Kaplan, çocuklar ile güvene dayalı ilişki kurulması gerektiğini söyledi. Kaplan, “Çocuk ne yaşarsa yaşasın ailesine güvenle bu durumu anlatabileceğini bilmesi gerekiyor. Çocuk bunu aileye anlatamadığında maalesef sonuçlar çok daha kötü olabiliyor. Yaşanılan durumun süresi uzamasına, tehdide maruz kalmaya, ruhsal anlamda daha ağır yaralara sebebiyet verebiliyor. Ayrıca medya içeriklerinden koruyabilmek adına da ebeveynlere ‘sınırlar içinde seçim hakkı’ diye tanımladığım durumu tavsiye ediyorum. Bunun anlamı şu; çocuk için faydalı içerikleri aile belirler, çocuk ise ailesinin belirlediği seçenekler içerisinden istediğini seçmekte özgürdür. Böylece zararlı içeriklerden çocuklar korunabilir” ifadelerini kullandı.

En temel önlem: Gizlilik

Medyanın çocukları korumak adına alması gereken en temel önlemin gizlilik olduğunu dile getiren Kaplan, “Yukarıda da söylediğim gibi medyanın dikkat etmesi gereken en temel önlem gizlilik. Peki, bu durumlar dışında önleme çalışmaları nasıl olabilir derseniz bu da tabii ki içerikleri düzenlemekten geçiyor. Maalesef medyanın içerikleri çocuklar için çok uygun değil. Örneğin hepimizin kullandığı bir internet platformunda 2021 yılında çocuk istismarı içeren 120 bin video yayından kaldırıldığına dair haberler gördüm. Çocuklarımızın ne izlediğini, ekrana maruz kaldığı anlarda neler görüp nelere temas ettiğini takip etmek önemli. Çünkü maalesef medya buna hiç dikkat etmiyor” dedi. Aynı zamanda çocuklara kapsamlı cinsellik eğitimi, mahremiyet eğitimi verilmesi gerektiğini de vurgulayan Kaplan, “Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu olan çocuklara yönelik eğitimler, (suça karışmada dürtüsellik yüksek olabilir) bu tür durumlar yaşanmadan önlenmesini sağlayabilir. Bu gibi olumsuz durumlar yaşandıktan sonra ise bireysel terapiler ile ilerlenebilir” diye konuştu.

Medya insanları bilinçlendirebilir

Önemli olan çocuğun suça karışmadan ya da istismara uğramadan, yaşanabilecek olumsuz olayları önleyebilmek olduğunu dile getiren Kaplan, bu durumun da daha bilinçli, ve eğitimli bir toplumla sağlanabileceğini söyledi. Kaplan, “Toplumda yaşayan her bireyin ve meslek grubunun bu konuda bir sorumluluğu bulunmaktadır. Medya da bu konuda önemli bir yere sahiptir. Medya toplumun büyük bir kısmına ulaşarak doğru içerikler ve doğru bilinçlendirme çalışmalarının içerisinde olabilir.  Aslında konu çocuksa hepimize çok büyük sorumluluklar düşüyor. Öncelikli sorumluluk kesinlikle çocuğa temas eden herkesin. Ebeveynlerin, öğretmenlerin, komşuların, doktorların… Belediyelerin ve devletin bu konuda ailelere yönelik zorunlu eğitimler vermesi gerekiyor. Çocuğun ruh halinde olan değişimlerin fark edilip takibinin yapılması, güven ilişkisi temelli ebeveyn ilişkileri oluşturmak çocuğun zarar görebileceği pek çok konuda çocuğu korumayı sağlayacaktır” şeklinde konuştu. Çocuğun haklarının neler olduğunu öğrenmek bu konuda daha hassas ve bilinçli olmak tüm medya kuruluşunun görevi olduğunu belirten Kaplan, “Mağdur çocuğun geleceğini de düşünmek empati yapmak bir medya kuruluşunun ya da gazetecinin dikkat etmesi gereken husustur. Haberleri topluma ulaştıran kişilerin bu konuda hassas davranması toplumu da daha bilinçli kılacaktır” dedi.  

Süreci dikkatle yönetmeliyiz

İstismara uğramış ve suça karışmış çocukların rehabilitasyon süreciyle ilgili konuşan Kaplan, “Bu konuda herkes kendini daha donanımlı hale getirmesinde fayda olacaktır. Hassas süreçlerde daha dikkatli davranmak, duygusal anlamda verdiğimiz tepkilerde dikkatli davranarak bu süreci yönetmeliyiz. Çocuğun iyi oluşunu gözeterek davranışlarımızı düzenlemeliyiz. Çocuk için iyi şartların oluşmasına, topluma kazanılmasına destek olmak her birimizin sorumluluğudur” diyerek sözlerini noktaladı.

Editör: Duygu Kaya