Kâğıt üstünde büyük iş. Taraftar mutlu, sosyal medya sevinçten coşmuş durumda. “Rüya gerçek oldu” paylaşımları havada uçuşuyor. Ama perde arkasına bakınca, tablo biraz bulanıyor. Çünkü böyle dev bir operasyonun faturası sadece parayla ölçülmüyor. Başka tür bir bağımlılıktan da söz etmek gerek.
Son yıllarda kulüpler kendi ekonomik gücüne güvenemiyor. Aslında güvenilecek durumda da değiller. Gelirler temlik altında, borçlar almış başını gitmiş, Avrupa'dan döviz girdisi neredeyse yok. Yayın gelirlerinin hali zaten ortada. E o zaman bu para nereden çıktı?
İşte orası biraz karışık. Ne resmi bir açıklama var ne de net bilgi. Yatırımcı mı koydu, sponsor mu, yoksa başka bir kaynak mı? Kimse bilmiyor. Hatta kulislerde dolaşan karaborsa iddiaları, yasa dışı bilet satışları da var ama bunları soruşturacak bir savcı şu an yok gibi. Ayrıca hâlâ Bankalar Birliği anlaşmasına tabi olan bir kulüp, nasıl teminat mektubu alabildi? Normal şartlarda yasaya göre mümkün değil. Ama bir şekilde yol bulunmuş belli ki. Bildiğimiz tek şey şu: Bu tarz transferler sadece sahada alınan kararla olmuyor. Başka yerlerden olur alınmadan bu iş imzaya bağlanamaz.
Futbol, top oynamaktan çok daha fazlası artık. Görünürde bir transfer yapıldı ama belki bu sadece bir vitrin. Kim için, neden yapıldığı belirsiz. Kulüp için mi, yoksa başka bir senaryonun parçası mı? Özellikle son dönemde bazı kulüplerin “şanslı” pozisyonları göz önüne alındığında, bu sorular herkesin aklında.
Peki bu düzenin içinde gerçekten bağımsız karar alabilen kaç kulüp kaldı? Yönetimler hangi kararı tamamen kendi istekleriyle alabiliyor? Asıl mesele burada.
Osimhen’in kaç gol atacağından çok, bu sorulara ne cevap verilebildiği önemli.
Kimse Osimhen’in kalitesini tartışmıyor. Oyuncu klas, hatta bu ligin çok üstünde. Ama olay o değil. Soru şu: Bu işin bedelini kim, neyle ödeyecek? Yarın bir gün bu transfer sadece “şovdu” diye hatırlanırsa, bu kulüp neyle anılacak?
Ben biraz daha açık konuşayım. Kulüpler kendini döndüremez hale geldikçe, başka yapılara yaslanmak zorunda kalıyor. Bu da işin ruhunu götürüyor. İsim değişmiyor belki ama içerik bambaşka bir şeye dönüşüyor. Sabah uyanıyorsun, forma aynı, renk aynı ama kararlar başkalarının masasında alınmış. İşte o zaman futbol bitmiş oluyor.
Osimhen geldi diye sevinmeyelim demiyorum. Tabii ki sevineceğiz. Ama neye sevindiğimizi, neleri görmezden geldiğimizi de bilelim. Çünkü sonunda faturayı hep taraftar ödüyor. Kimi zaman cebinden, kimi zaman karakterinden.