Kültür ve Turizm Bakanlığı açıklama yaptı:
“2025 yılı itibarıyla Manavgat-Ilıca, Kemer-Tekirova, Bodrum-Yalıkavak, Çeşme-Ovacık, Adana-Karataş ve Giresun-Merkez gibi yeni destinasyonlarla söz konusu bölgelerde toplam halk plajı sayısı 35’e ulaşacak.”
Heyooo yaşasın!!!
Bizim olan bize bahşedilecek yani…. Hadi kalkın sevinçten birbirimize sarılalım!
***
Ah, Türkiye’nin muhteşem kıyıları! Maviyle yeşilin kucaklaştığı, halkın malı olan, herkesin özgürce havlusunu serip denize girebileceği cennet köşeleri! Tabii, eğer beach club’ların arasından birkaç milim kumsal bulabilirseniz…
Oysa ki;
Kıyı Kanunu’na göre: Kıyılar halkındır, herkesin kullanımına açıktır, özel işletmelerin "Buraya giremezsiniz, burası bizim!" havasına kapılma hakkı yoktur.
Günlerdir Çeşme’deki plaj fiyatları paylaşılıyor. Bodrum da öyle…
Yerli halkın değil, dışarıdan gelen parası bol görgüsü zavallıların vereceği fiyatlar.
Bize ne! Parası bol olan, versin… Ama o kıyıları gasp edemezsiniz!
***
Siz, masum vatandaş, elinizde havlu, yüreğinizde özgürlük, bir kumsala yaklaşıyorsunuz.
Anında "Giriş 2500 lira, içeride harcama limiti 3000 lira, gölge bile bedava değil!" diyen bir görevli çıkıyor karşınıza.
Siz, "Ama burası halkın malı?" deyince, adam size "Halk kim?" der gibi bakıyor.
***
Yasaya göre, o kumsalda "Ben para vermeden burada güneşlenebilirim" deme hakkınız var.
Ama pratikte, eğer "VIP misafir" değilseniz, sizi "Halktan biri" diye ayaklar altında ezmeye hazırlar.
Belki de bu yüzden herkes denize "ücretsiz" girmek yerine, "rezervasyonlu, şezlonglu, DJ’li" plajların yanına bile yanaşamıyor.
Çünkü kimse "Benim hakkım" demeyi bilmiyor!
***
Bir gün, bir beach club’ın kordonuna çöküp "Ben burada yasal hakkımı kullanıyorum!" diye bağıran birini görürseniz, bilin ki o kişi bir hukuk devrimcisidir.
Yasaları bilmek yetmiyor, sahilde "Ben de bu halktanım!" diyebilecek cesaret lazım!
***
Bir düşünün: Mavi bayraklı kumsalları, tertemiz denizi, güneşin altında ışıldayan kıyılarıyla Türkiye, dünyanın en güzel sahillerine sahip. Peki bu sahiller gerçekten kimin?
Yanıt basit: Senin, benim, yani hepimizin!
Ama gelin görün ki, bu gerçek, bazılarının işine gelmiyor.
Kıyı Kanunu’nun 1. maddesi açık: "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, herkesin eşit ve ücretsiz kullanımına açıktır." Yani, hiçbir özel işletme, hiçbir şahıs, hiçbir "VIP alan" yaratma hakkına sahip değil. Peki neden hâlâ her yaz, sahillerimiz birer "paralı asker" gibi nöbet tutan beach club’larla kuşatılıyor?
***
Deniz zaten orada.
Kum zaten orada.
Güneş zaten orada.
Peki neyin parasını ödüyoruz? "Sizi engellemememizin bedeli" mi?
Türkiye’de en büyük ironi, kıyıların halka ait olduğunu halkın bilmemesi.
Medya hep lüks plajları gösteriyor.
Belediyeler denetim yapmıyor.
Vatandaş "Yok artık, bedava giremem!" diye kendini kandırıyor.
Oysa hiçbir beach club, size "buraya giremezsin" diyemez.
Şezlong kullanmaz, işletmenin hiçbir imkanından faydalanmazsınız…
Ama havlunuzu serer, kumsalda güneşlenir, denize girersiniz.
Fakat ayıp olur korkusu, “Abi adamlar düzen kurmuş, ben mi bozacağım? Başım belaya girer” paranoyası…
Herkes ödüyor, sürü psikolojisi…
***
Kıyı Kanunu Madde 43: "Kıyılar üzerinde hiçbir yapı inşa edilemez, kamu yararı dışında kullanılamaz."
Anayasa Madde 43: "Sahiller, Devletin yetkisinde olup, özel mülkiyete konu olamaz."
Peki ne yapmalı?
“Ücretli giriş" tabelası gördüğünüz yere, "Kıyı Kanunu’na göre burası halka açık, giriş serbesttir" diye ısrar edin.
Şikâyet edin: Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın ALO 181 hattı var.
Sosyal medyada paylaşın: "Bu plaj halka açık, neden para istiyorsunuz?" diye sorun.
***
Madem gençler haklarını aramak için artık sokağa döküldü o zaman önce haklarını bilenler bu kıyıları da geri alacak!
Eğer bir gün bir kişi çıkıp bir beach club’a, “Ben yasal hakkımı kullanıyorum” derse yarın bin kişi onu takip eder.
Gençler unutmayın:
Deniz bedava…
Kum bedava…
Güneş bedava…
Sadece cesaretiniz eksik!
Havlunu al, istediğin sahile yürü! Kimse seni durduramaz!