Kendine kadar demokrat

Bugün kendi ‘Pürmelâl’imizden bahsedeceğim.

Abone Ol

Sohbet ediyoruz, darılmak yok… Şimdi söyle bakayım sen en son ne zaman para verip bayiden bir yerel gazete aldın?

Almadın mı? Ne dedin?

Ha anladım, “Ben enayi miyim, nasıl olsa sosyal medyada paylaşıyorsunuz, internete koyuyorsunuz haberleri, ben de oradan okuyorum…” diyorsun.

Valla sen de haklısın. Haber dediğin şey sudan ucuz. Bugün 33 cc’lik bir bardak su bakkalda 10 TL’ye satılıyor. Haber bedava oysa. Gir internete istediğin haberi, istediğin şekilde, istediğin medyadan oku.

Reis’i çok seviyorsan gir bak Sabah’ın, Akit’in sitesine… Orası tam senin istediğin gibi veriyor haberleri. Avrupa bizi kıskanmış, Ortadoğu’nun tek hâkimi biz olmuşuz, savunma sanayi uçmuş, ülkenin her yerinde doğalgaz ve petrol rezervleri bulunmuş. Çok şükür, çok şükür…

İmamoğlu’nu çok mu seviyorsun, aç hemen Sözcü’yü, müstakbel cumhurbaşkanın ne demiş, ne gibi mesajlar vermiş oku. Özgür Özel nasıl da kahramanca mücadele ediyormuş, gir bak yoldaş medyada hepsi var.

Kişiye özel özgür basın…

Daha ne olsun.

Okuduğun cep telefonunda, okumadıkların sosyal medyada…

***

Geçenlerde 24 Temmuz Basın Bayramı’nı, ardından 28 Temmuz tarihinde de İzmir Gazeteciler Cemiyetimizin 79. Yılını kutladık. Kutlamada kimler yoktu ki; Çok duayen gazeteciler, acayip demokrat milletvekilleri, en kahraman siyasetçiler, müthiş başarılı belediye başkanları, odaların, borsaların, sendikaların mümtaz temsilcileri…

Tüm bu zevat önce 24 Temmuz’da, sonra da 28 Temmuz’da Basın Özgürlüğünün ne kadar harika bir şey olduğundan, gazetecilerin ne kadar kahraman olduğundan, kendilerinin de çok ama çok demokrat olup, özellikle de yerel basını ne çok sevip, desteklediklerinden falan bahsettiler.

Hele bir tanesi, ‘Kendine Kadar Demokrat’ Büyük Bir Belediye Başkanımız ertesi gün aleyhine bir köşe yazısı çıktığı için cemiyet gazetesine ambargo uygulanması emrini vererek bu sevgisini görünür kıldı. Zinhar o gazetenin bir daha belediyenin kapısından, iştiraklerinden, şirketlerinden sokulmaması gerektiğini söyledi. Talimat verdi ki, o mel’un ceride kapıdan girmesin.

Özgür basını çok seven bu yüzden de hepsinin kendisini çok sevmesi gerektiğine inanan bu naif, ‘Kendine Kadar Demokrat’ başkanımız daha önce de eleştiren, sorgulayan kendini bilmez başka bir yerel cerideye haddini bildirmiş, o gazetenin alınmasını yasaklamıştı. Hatta o kadarla da kalmayıp, yasal olarak vermekte zorunlu olduğu meclis ilanlarını da yayınlanmasına engel olmuştu.

***

Basın özgürlüğü ve yerel basının fedakârlığı konusunda ateşli konuşmalar ve açıklamalar yapan çiçeği burnunda ilçe belediye başkanlarımızı da unutursak haksızlık ederiz.

Bu başkanlarımız ki, her biri yüz binlerce liraya mal olan çok önemli havadan sudan etkinliklerini yerel basının duyurmasına izin vererek ne kadar yüce yürekli ve basın destekçisi olduklarını bir kez daha hatırlamamıza vesile oldular.

Ama iş yerel basına desteğe gelince birden iktidarın kendilerini nasıl da ‘silkelediğini’, işçi maaşlarını bile ödeyemediklerini yana yakına anlattılar. İnanın yerel medya olarak onların bu haline çok üzülüyoruz. Ama osuruktan bir sosyal medya içerik üreticisine ya da şirketine her ay yüz binlerce lirayı nasıl ödedikleri hakkında hala bir bilgimiz yok.

***

Neyse efendim, aklıma gelen bir anımı paylaşayım. Güzel İzmir’in güzide iş adamı, sanayici ve çok şirketli pek çok holdinginin yer aldığı birlikler, odalar, borsalar falan var ya. Ha işte onlar, geçmiş yıllardan birinde yerel basına destek vermek için 7 tanesi bir olup tek bir ilanda necip halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamışlardı. İlanı gönderdiklerinde (o zamanlar 9 Eylül Gazetesi’nin genel yayın yönetmeniydim) ‘bunu saklayın kurban bayramında verirsiniz, 7 kişi kurbana girer gibi sevaba girerler’ diyerek bu cömert tekliflerini geri çevirmiştim. Hey gidi günler hey…

***

Grev süresince ve sonrasındaki işçi kıyımı sırasında sürekli, ‘siz aslansınız, kaplansınız’ gibi motive edici konuşmalarla özgür basını gaza getiren, dayanışmanın öneminden bahseden sendika başkanlarını da unutmadım.

Başkanlarımıza, ‘dayanışmanın tam zamanı’ dediğimizde verdikleri cevabı unutmam mümkün değil. ‘Haklısınız siz çok destek oldunuz, sesimizi duyurdunuz. Biz de sizden günlük 1 gazete alarak destek verelim…’

İnanın işçi sınıfının temsilcisi olan sendika başkanlarının bu duyarlılığı gözlerimin yaşarmasına neden oldu.

Neyse konuyu dağıtmayalım efendim; sonuçta herkes kendine kadar demokrat…

Ama sevgili okur, biz yine de sizlerin doğru haber alma hakkınızı gücümüz yettiği yere kadar savunacağız.

Yaşasın özgür basın…