İZMİR HABERLERİ

Kadın derneklerinden Cuma hutbesine tepki: Bu saatten sonra öldürülen her kadının faili bu hutbeyi verenlerdir!

Kadın dernekleri, Diyanet’in Cuma hutbesinde kadınların eşit miras hakkına karşı tutumuna tepki gösterdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, “Bu saatten sonra öldürülen her kadının, şiddete uğrayan her kadının faili aynı zamanda bu hutbeyi verenlerdir. Onlardan da hesap soracağız” diyerek mücadele çağrısı yaptı.

Abone Ol

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesinde “kul hakkı” kavramı işlendi. Hutbede, yaşam hakkından başlayarak aile içi miras paylaşımına kadar çeşitli konulara değinildi. Diyanet, miras konusunda “Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” dedi. İslam hukukuna göre, vefat eden kişinin kızı tek çocuk ise mirasın yarısını alıyor; erkek kardeşi varsa kardeşin aldığı payın yarısını alıyor. Birden fazla kız çocuğu olup erkek kardeş bulunmadığında ise mirasın üçte ikisi aralarında paylaşılıyor. Hutbede ayrıca, Gazze’de yaşanan olaylar, mülkiyet hakkı ihlalleri, işçi-işveren ilişkilerinde adalet, inşaat güvenliği ve ticarette dürüstlük gibi başlıklar da “kul hakkı” kapsamında ele alındı.

Bu süreç İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla başladı

Konuyla ilgili İz Gazete’ye açıklamalarda bulunan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından toplumsal cinsiyet eşitliğine darbe vurulduğunu ifade ederek, “Türkiye’de bir sürecin sonuna doğru gidiliyor. Bu süreç aslında İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılarak başlatıldı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alıyor. Yani doğduğu andan itibaren kız ve erkek çocuklarının eşit olduğunu ve bu şekilde eğitim almaları gerektiğini söylüyor. Kadınların ve erkeklerin eşit bir yaşam biçimini esas alıyor. İstanbul Sözleşmesi ‘aile yapısını, aile ahlakını bozuyor’ diyerek bir gecede sözleşmeden çıkarak bu süreci başlattılar. Bu süreçte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve birtakım bizim de bilmediğimiz STK’larla kapalı kapılar ardında nafaka, Medeni Kanun, boşanma gibi konuları görüşmeye başladılar. 2025 yılını ‘Aile Yılı’ olarak ilan ettiler. Biz 2023 Ocak ayında ‘Medeni Kanun’a dokundurtmayacağız’ diyerek platform olarak çalışma yapmıştık. Çünkü bunları o zaman da gündeme getirdiler. Giderayak bu aile yılı politikalarını en büyük güç aldıkları Diyanet’i ve dini kullanarak hayata geçirmeye çalışıyorlar” dedi.

Kadınların hakları fetvalarla, hutbelerle geri alınamaz

2025 yılının ilk 6 ayında öldürülen kadınların yüzde 65’inin aile içindeki bireyler tarafından katledildiğini hatırlatan Osmanoğulları, “Bu açıklamalar düpedüz Anayasa’ya aykırıdır, Medeni Kanun’a aykırıdır. Bunu hayata geçirmeye çalışmak demek aile içinde kadın cinayetinin artması demek, aile içinde kadına yönelik şiddetin artması demektir. Platform olarak yayınladığımız verilerde 2025 yılının ilk 6 ayında öldürülen kadınların yüzde 65’i aile içindeki, yani yanı başlarındaki erkekler tarafından katledilmiş. Babaları, kardeşleri, oğulları ve boşandıkları erkekler tarafından öldürülmüşler. Bu miras hukukunu da bu şekilde değiştirmeye çalışırlarsa bu demektir ki kadınlar daha fazla öldürülecektir. Miras hukukunu bu kadar eşitsiz bir şekilde hayata geçirmek demek, tekrar Ortaçağ karanlığına dönmek demektir. Kadınların mücadele ile elde ettiği hakkını bu şekilde fetvalarla hutbelerle ellerinden alamazlar tabii ki. Ancak bunu ülkenin dört bir yanında tamamı erkeklerle dolu camilerde din kisvesi altında yapmaları korkunç bir şey.

Bu hutbeyi verenler de failler kadar suçludur

Bu şekilde şiddet gören ve öldürülen her kadının faili sadece fail olmayacaktır. Bu hutbeyi verenler de failler kadar suçludur. Kadınların miras hakkı diyanete mi kaldı? Diyanet kendi işine baksın. Bu ülkede çocuklar cemaat okullarında istismara uğruyor. Bu ülkede her gün kadın cinayeti işleniyor. Buna tek bir laf etmeyen Diyanet, kadınların giyimine, miras hakkına karışıyor ve onları insan olarak bile görmüyor. Verdiği hutbede de kul hakkı diyor. Kadın nedir peki? Onlara göre hiçbir şey. İnsan bile değildir. O yüzden biz bunu asla kabul etmiyoruz. Biz bu politikalara, bu söylemlere mücadelemizle cevap vereceğiz. Bu saatten sonra öldürülen her kadının, şiddete uğrayan her kadının faili aynı zamanda bu hutbeyi verenlerdir. Onlardan da hesap soracağız. Medeni Kanun’dan, yasalardan, hukuktan, özgürlüğümüzden asla vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.

‘Aile arabuluculuğu’ sistemine tepki

Öte yandan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, boşanma davalarında köklü değişiklikler içeren yeni bir yargı paketi hazırlığında olduklarını duyurmuş, “aile arabuluculuğu” sistemini getirmeyi düşündüklerini belirterek, boşanma sürecinde maddi tazminat, nafaka ve mal paylaşımı davalarının ayrılabileceğini söylemişti. Tunç’un açıklamalarıyla camilerde verilen Cuma hutbesinin paralel olduğunu savunan Osmanoğulları şunları söyledi: “Adalet Bakanı’nın dile getirdiği önce boşanma işleminin gerçekleşip, daha sonra mal ve nafaka davalarının görülmesi konusuna paralel bir şeydir. 2025 aile yılının politikalarını kadınları bu şekilde evlere kapatarak, kadınların ölümüne fermanlar imzalayarak hayata geçirmeye çalışıyorlar. Boşanmayı kolaylaştıracağız adı altında, kadınları mal hakkından mahrum bırakmaya çalışıyorlar.”

Medeni Yasa’yı delmeye çalışıyorlar

EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu), Diyanet’in kadınların eşit miras hakkına karşı tutumuna tepki gösterdi. Açıklama şöyle:

“Siyasi iktidar arabuluculuk sisteminde yapılan hileli, sinsi genişletmelerle tapu işlemlerinde arabuluculuk getirerek kadınların tapulu mallarda eşit miras hakkını yok etmeye çalışırken; Diyanet bunu tüm mirasa yaymak ve kadınların miras hakkını tamamen yarıya indirmek istiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı anayasal bir kurumdur. Yürürlükteki Anayasaya, yürürlükteki Medeni Yasaya uymak zorundadır. Yayınladığı hutbelerle, fetvalarla kendi kendine Anayasayı, Medeni Yasayı ortadan kaldırmaya, delmeye, değiştirmeye, kadınların eşitlik ve eşit miras hakkını yok etmeye kalkışamaz. Derhal, Anayasa ve yasalara aykırı açıklamalarına bir son vermeli; anayasal ve yasal sınırlarına çekilmelidir. Diyanet’in kadınların ve kız çocuklarının en temel haklarını ortadan kaldırmaya çalışan; bu haklarını kullanmak istedikleri takdirde yaşam haklarının ellerinden alınması dahil her türlü şiddete maruz kalmalarına neden olacak bu kışkırtıcı tutumundan vazgeçmesini sağlamak için sorumluları görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Miras dâhil, hiçbir anayasal ve yasal hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz.”

Çocuklar istismar edilirken Diyanet sessizdi

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) yazılı açıklamasında, hutbenin “ilahi adalet” söylemiyle kadınların Medeni Kanun’la kazanılmış haklarını tartışmaya açtığını ve bunun toplumsal tepkileri ölçme girişimi olduğunu savundu. Açıklamada, “Ülkemizde her gün kadınlar öldürülürken, çocuklar istismara uğrarken Diyanet bu konularda sessiz, ancak kadınların haklarını hedef alırken aktif. Bu çelişki hukukun üstünlüğüne aykırıdır” denildi. TKDF, adaletin her alanda, herkes için eşit ve tarafsız şekilde savunulması gerektiğini vurguladı.