İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan oldu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Doğan, il ve ilçe örgütlerinin sahadaki çalışmalarına ve yaz aylarında izleyecekleri politikaya değindi.
‘Her zaman sahadayız’
Örgüt çalışmaları hakkında bilgi veren Doğan, yereldeki görevlerini “Bu şehirde yaşayan vatandaşlarımızın sesi olmak” diye tanımladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilk bir yılının karnesini yayınlamayı ülke gündemi nedeniyle ertelediklerini belirten Doğan, “Defterimiz bir noktada duruyor. Vatandaşların sorunlarını dinleme noktasında daha çok sahada olmaya çalışıyoruz. Mesela pazarlara çok gidiyoruz. Çünkü pazarlar vatandaşın nabzının attığı ve gerçek sorunlarını dinleyebildiğimiz yerler. Sadece pazar esnafını ve üreticiyi değil, alışveriş yapan vatandaşları da dinliyoruz. Pazara gidince sadece ekonomi konuşuluyormuş gibi algılanıyor ancak öyle değil. Sağlıktan eğitime, atanmayan çocuğundan iş bulamayan eşine kadar aklınıza gelebilecek her konu konuşuluyor. Bir de şunu fark ediyorsunuz; vatandaş çok yalnız bırakılmış durumda. Bu sorunları anlatabileceği kimsesi yok. Onları dinleyen yok. Hadi dinleyen var, onunla ilgili çözüm arayan yok. Gitmek, görmek, en önemlisi de duymak lazım. Adaletin bittiği yerde her şey bitiyor ama vatandaşın gündemi de çok önemli. Bu gündemin arasında boğulan bir ekonomi gündemi var. Çok ciddi zorluk yaşıyorlar. Çözümün geleceğine dair bir umutları kalmamış. Tamamen çaresiz, geleceğinden ümitsiz, bezgin bir halk var. O sahipsiz hissetme duygusunun yanında günlük problemlerini de çözemez hale gelmiş. Bu sorunları dinlemek için ‘Belirli bir gün belirleyip vatandaşın ayağına gidelim’ dedik. Vatandaş bize ne anlatmak istiyorsa anlatsın. Bizler de yetkililere soralım, onların sesi olalım. Yaz aylarında yapacağız. Onların sesini daha çok duymaya çalışıyoruz, gerçek gündemlerini daha çok tespit etmeye çalışıyoruz. Ona göre de yerelde politika üretmeye çalışıyoruz. Sanırım siyasi partilerin de özellikle yerelde en çok yapması gereken şey bu” ifadelerine yer verdi.
‘Minareyi çaldık kılıfını hazırlıyoruz misali’
19 Mat’tan sonra başlayan sürecin yurttaşta adalet duygusunu daha da sarstığını ifade eden Doğan, “Gönül ister ki bu süreçle ilgili her bir vatandaş, yargıya tam olarak güvenebilsin. Bu tutuklamaların altında hiçbir şey aramaksızın ya da iktidarın müdahalesinin olmadığını bilerek şeffaf yargılama sürecinin olacağını bilsin. Ama ne yazık ki bu yok. Adaletsizliğin başladığı nokta da bu. Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri bu; artık hiçbir kuruma güvenleri kalmadı. Bunun için tabii ki vatandaşı suçlayamayız. Bu durumun müsebbibi 23 yıldır ülkeyi yöneten iktidardır. Vakti geldi dönemin başbakanı olarak Erdoğan, ‘Ben bu davanın savcısıyım’ dedi. Savcısı olduğu davaların sonucunu gördük. Vatandaşın bir güveni olsaydı, tutuklamaların suç unsuru nedeniyle olduğunu bilir ve ona göre altında bir şey aramazdı. Bizler de ona göre ‘tutuklama gerekli miydi, değil miydi?’ diye yapılan işlemlere itiraz edebilirdik. Ama başından beri o kadar yargı güvensizliği yaşıyoruz ki ortada bir suç var mı yok mu tespit edecek mahkemeler varken mahkemeye güvenmiyoruz. Tutuklamadan sonra birtakım delillerin araştırılıyor olması da kafalardaki soru işaretlerini derinleştirdi. Şu anda ‘Minareyi çaldık kılıfını hazırlıyoruz’ misali bir süreç yönetiliyor. Dolayısıyla şeffaf yürümeyen bir durum var. Bu da vatandaşta bir karşılık oluyor, sokaklara çıkıyorlar. Evine ekmek götüremeyen işçi de atanmayan öğretmen de işsiz genç de kadınlar da emekliler de herkes sokaklarda. İstedikleri tek şey adalet. Meydanlarda devam eden eylemler bunun göstergesiydi. Ancak iktidar bunu da yanlış anladı. Milletin sesini dinlemek yerine aşırı baskıcı bir tutumla karşılaştık. Bu nedenle onlarca genç hâlâ tutuklu. Diliyorum ki bu mağduriyetler kısa zaman içerisinde giderilir. Onları tutuklamak yerine, haklı talepleri dinlemeli” dedi.
‘Bu bir ambalaj’
PKK’nın fesih kararı ve yeni sürece dair konuşan Doğan, “Ne zaman bu konunun karşısında dursak, soru işaretlerini paylaşsak ya da başka bir bakış açısı göstersek bize ‘Terörsüz Türkiye istemiyor musunuz’ diyorlar. Terörsüz Türkiye’yi istememek mümkün mü? Terörün bu kadar acısını çekmiş bir ülke olarak bu soruya hayır diyecek tek kişi yoktur. 40 yıldır bu ülkenin başına en büyük bela olmuş ayağımızdaki prangadır. Yüz binlerce insan mağdur olmuştur. Daha önce ‘analar ağlamasın’ deniliyordu. Bunlar bir ambalaj. Şekerleri sardığımız renkli kılıflar vardır. Albenisi vardır. Görür, kanarsınız. Ama içinden ne çıkacağını bilmezsiniz. İYİ Parti işte tam olarak o içindekinin ne olduğuyla ilgileniyor. Terörsüz Türkiye dedikleri şeyin içerisinde ne var önce vatandaşa bunu anlatmaları gerekiyor. Geçen sene seçim sürecinde bizi DEM’le birlikte olmakla, Öcalan’dan direktif almakla suçlayanların bugün bu söylemlerini değiştirip bir şeyleri dayatması gibi görünüyor. Bizim itirazımız buna. Terörün bitmesini istiyoruz ama şeffaf şekilde ne vaat edildiğini anlatın. İYİ Parti bununla ilgili süreçte soru işaretlerini, itirazlarını söylemeye devam edecek. Genel Başkanımız Müsavat Dervişoğlu geçen pazar Lozan Parkı’nda bir miting gerçekleştirdi ve grup toplantısını orada yaptı. Bu pazar da Samsun’a gitti. Genel Başkanımız bu konuda partimizin duruşunu her platformda dile getirecek” diye konuştu.
‘Kimsenin tekelinde değil’
İYİ Parti Lideri Dervişoğlu ile MHP Lideri Bahçeli arasındaki ‘milliyetçilik’ tartışmasına da değinen Doğan, “Bu tartışma her iki genel başkanın tartışmasıdır. Bir il başkanı olarak bu tartışmaya müdahil olmak hadsizliktir. Ancak ‘milliyetçilik bir partinin uhdesinde midir?’ diye soracak olursanız, tabii ki hayır. Çünkü milliyetçilik bu ülkeyi bir arada tutan harçlardan biridir. Biz milleti bir arada tutan o harcı, güçlü birliktelik duygusunu bir partiye indirgersek o zaman da bir seçmen grubuna indirgemiş oluruz. Ki bu çok büyük bir hata olur. Atatürk milliyetçiliği her bir vatandaşın inhisarındadır. Hiçbir partinin tekelinde değildir. ‘Biz milliyetçi değiliz’ diyecek bir parti de yoktur diye düşünüyorum” dedi.
‘Tıklım tıklım olmalıydı’
Ülkü Doğan, 15 Mayıs’ta yapılan Hasan Tahsin anmasına düşük katılımın üzücü olduğunu söyledi. Doğan, “İçimi acıtan günlerden biriydi. 15 Mayıs İzmir’in işgal ve Hasan Tahsin’in şehit edilişinin yıldönümü. İzmir sıradan bir şehir değil. Kuruluşun ve kurtuluşun şehri diyoruz. Bir devrin kapandığı, başka bir devrin açıldığı şehirdir. Böyle bir günde Hasan Tahsin’in şehit edilişinin yıl dönümünde yapılan anmada alanın tıklım tıklım dolu olmasını beklerdim, isterdim. Sadece iki belediye başkanı ve büyükşehir belediye başkanı vardı. Bir de gazeteci olmasından ötürü meslektaşları vardı. İGC Başkanı Dilek Gappi’ye de teşekkür ediyorum, her sene büyük bir özveriyle oradalar. Ancak davet konusunda eksik kalındığını düşünüyorum. Önümüzdeki yıl için tüm teşkilatımızla Konak Meydanı’nda olma kararı aldık. Tüm İzmirlileri bekleriz” dedi.