Küçüktüm.

Belki ilkokul 1 en fazla 2'ye gidiyorum.

Mersin'in bir mahallesinde fakir ama harika bir çocukluk.
Aynı mahallede 7 arkadaşız. 2 kız 5 erkek. Tabii ki bazen başka arkadaşlar da ekleniyordu ama genel olarak 7 kişi.
80'lerin sonu 90'ların başı.
Tabi şimdiki gibi bilgisayar başında oturmalar, tabletler filan yok. Bunların yerine sokakta özgürce oynanan harika oyunlar var.
Saklambaç, yedi kule, hortumla ip atlama, kovalamaca... Kırlarda çiçeklerin arasında koşturmaca. Yılan yumurtaları bulduğumuz, akrepleri zift ile yuvalarından çıkardığımız, kuyruğunu bıraksın diye kertenkeleleri kovaldığımız o yıllar.

Bir gün neden bilmiyorum ikiye bölündük. Galatasaraylılar bir yana Fenerbahçeliler bir yana. Bu arada Beşiktaşlı olanlar da Fenerbahçelilere destek verdi. Bir kısmımız inşaat halinde olan eve girdik, karşı grup ise dışarıda kaldı. Ben Fenerbahçeli gruptayım. Aslında çocuğum daha ne anlarım ki takım tutmaktan. İşte baba zorlaması. Taş atmalar, laf söylemeler, karşılıklı tezahürratlar oooo girdik birbirimize. Tabi sıkılınca bıraktık, arkadaşlığa devam.

Çocukluğuma dair çok şeyi hatırlamasam da bu olayı hiç unutmuyorum. Hala merak ediyorum mesela neden yaptık. Neden en yakın arkadaşlarımızla bir takım yüzünden kavga ettik.

Bize böyle olması gerektiğini kim öğretti.
Neden sürekli bölünmek zorunda kaldık.

Çocukken bize öğretilen bu kavgalar hâlâ sürüyor mesela. Yeri geliyor ırk farklılığı yüzünden, yeri geliyor takım yüzünden, bazen inanç bazen parti bazen de cinsel tercih kavga nedeni oluyor. Yani birbirimizden nefret etmek için hep bir nedenimiz var. Büyük ihtimalle hepsi de bu örnekte olduğu gibi küçükken aşılandı bize.
Neden.
Biz neden bu kadar kötü olduk. Biz neden düşmanlıkla büyütüldük. Bazen anlamakta zorlanıyorum.
Mesela son zamanlarda beni çok rahatsız eden bir konu da sosyal medya linçleri.
Örneğin Twitter'da (bir türlü X diyemiyorum) çok basit konularda bile birbirimizi linç eder konuma geldik.
Bir de her konuda duyar kasmak için bekleyen bir kitle var ki eyvah eyvah.

Bazen bir konuda tweet atacağım yok diyorum şöyle anlaşılır, yok ya böyle anlarlarsa en iyisi atmamak. Şimdi bir de yorum yazan olur oooo ona laf anlatacağım diye uğraş. Hiç aklımın ucunu bile gelmeyecek nedenlerle linç etmeye hazır bir kitle var çünkü.

İyi ki ünlü değilim diyorum. Onların işi daha da zor.
Mesela geçen Instagram'da gezinirken karşıma Ezgi Mola'nın bir videosu geldi. Çocuğunun gazını çıkartmaya çalışırken bir video çekmiş, diyor ki "Aşağıdan yukarıya yapılmaz o, yukarıdan aşağıya yapılır diyen bir bilmiş konuşacak mı, hadi konuşsun be" Kadın o kadar alışmış ki her yaptığının eleştirilmesine, her yaptığına laf edilmesine. Artık işi dalgaya vurmuş.
Herkes bayılıyor birbirine müdahale etmeye.

Kıyafet, makyaj, yemek, çocuk bakımı, müzik, oyunculuk, kitap... Her konuda toplumca birbirimizi linçleyecek kadar uzmanız mesela.
Başkalarının tweetlerine küfür ettiğimizde veya onları eleştirdiğimizde haklı mı oluyoruz acaba. Yoksa saygısız mı, yoksa birilerini eleştirince, laf sokunca daha mı akıllı hissediyoruz.

Of böyle şeylere maruz kalınca ıssız bir adaya düşüp tek başına yaşama perileri geliyor bana.  

Empati yoksunu bir kitle mi olduk acaba diyorum.
Farklı bir ailede doğabilir, farklı bir ırka sahip olabilirdik mesela.
Veya farklı bir cinsiyete de sahip olabilirdik.
Çift cinsiyetli de doğabilirdik.
Eşcinsel de olabilirdik.
Farklı bir dine de sahip olabilirdik. Sonuçta her şey hormonlarımıza, ailemize, doğduğumuz coğrafyaya göre oluşmadı mı? Bazılarını değiştirme imkanımız vardı bazıları ise değişmeyecek şeylerdi. Neden kendi seçmediğiniz şeyler yüzünden başkalarını eleştirme hakkını bulduk ki kendimizde.
Neden bu kadar saygısız, neden bu kadar hadsiz, neden bu kadar kötü insanlar olduk biz.
Gerçi bunda televizyonlarda yayınlanan insanların birbirini acımasızca eleştirdiği o yemek programlarının, o kıyafet programlarının da etkisi var diye düşünüyorum. Biz eskiden yemek kötü de olsa eline sağlık diyen bir toplumduk çünkü. Arkadaşımızın kıyafeti kötü de olsa üzülmesin diye yakışmış diyen insanlardık.
Neden şimdi böyle olduk.
Gerçekten anlamıyorum.
Ha bu arada merak eden varsa söyleyelim ben artık takım da tutmuyorum.

Editör: Özlem Çimen Durmaz