Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Koray Çetin Önalan, İzTV’de Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu oldu. İzmir’deki yangınlar sonrası orta ve uzun vadede yaşanabilecek sorunlara değinen Önalan, erozyon ve heyelan riskine işaret etti.
Yangınların büyük kısmının insan kaynaklı çıktığını ifade eden Önalan, “Orman yangınları ülkemizin, Ege ve Akdeniz bölgelerinin baş sorunu olmaya devam ediyor. Yangın mevsiminin bitmesine daha 2 ay var. Şu ana kadar elde ettiğimiz rakamlara göre Ege ve Akdeniz Bölgesinde 80 bin hektarlık alan yandı. 113 bin futbol sahasına denk gelecek bir alan. Bunun 24 bin hektarı ne yazık ki İzmir sınırları içerisinde. Bu zamana kadarki deneyimler gösteriyor ki yangınların yüzde 90’ından fazlası insan kaynaklı. Yani biz geleceğimizi insan eliyle yok ediyoruz” dedi.
Ülkedeki yerleşim kültürünün olumsuzluklarından dem vuran Önalan, “Evlerimizi ormanın içine yapıyoruz. Yollarımızı ormanların içerisinden geçiriyoruz. Ne yazık ki ne yerleşim alanlarıyla ne de yollarla ormanın arasında bir koruma bölgemiz yok. Yol yapıyoruz, dibine ağaç dikiyoruz. O yolların kenarlarını rehabilite etmiyoruz. Tatil siteleri ya da yerleşim alanlarının kenarlarına tampon bölge oluşturmuyoruz. Üstelik ormanlarımızın içerisinden elektrik hatları geçiyor. Bunların bakımsızlığı yüzünden 80 bin hektarlık orman alanı yok oluyor. Bu bizim ülkemizin hak ettiği bir şey değil” diye konuştu.
Maddi-manevi zarar
50 bin insanın son orman yangınlarında yerinden olduğunu söyleyen Önalan, “Manevi çok zararı var, bir de maddi zararları var. Bunları kim karşılayacak? Tabii ki yine biz, yurttaşlar karşılayacağız. Bizlere vergi olarak geri dönecek. Önlenebilir miydi evet önlenebilirdi. Bir de yok olan habitat var. ‘Çok şükür can kaybı yok’ deniyor. Oradaki, kaplumbağa, arı, yılan, domuz can değil mi? Oradaki habitatın, sistemin yok olması bizim yok olmamız demek. Bu söylemi bırakmamız lazım” ifadesini kullandı.
Tedbir almalıyız
Kısa, orta ve uzun vadede yaşanacak sorunlara değinen Önalan, “Birincil afet olarak orman yangınlarını yaşadık. Habitat, bölgedeki yaşam yok oldu. Yangının bitmesinden sonra yağışlı mevsimlere girilmesiyle ikinci afetle yüzleşeceğiz. Ormanlık alanlar yangınla korumasız kaldı. Dolayısıyla aşırı yağışlarla birlikte bir anda sel tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Ormanların en önemli özelliklerinden biri de suyu tutmalarıdır. Aşırı yağışlarda bile bir sünger, bariyer görevi görüyor. Yağan yağmurun hızını da azaltıyor. Bu ormanların yok olmasıyla yerleşim alanları korumasız kaldı. Türkiye, her yıl Kıbrıs adası kadar bir toprak parçasını erozyonla denize veriyor. Bu çok önemli. Ormanların yanmasıyla ciddi bir erozyon tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Topraklarımızı kaybediyoruz. İnsanlarımız genelde erozyonla heyelanı karıştırırlar. Heyelan, ani bir kütle hareketidir. Yağışla birlikte orta ve uzun vadede heyelan tehlikesi olabilir. En önemlisi kısa vadede aşırı yağışlarla birlikte çok ciddi sel felaketiyle karşılaşabiliriz. Bunun için acil önlemler alınması gerekiyor. Ormanlar kendini toparlayacaktır. Bizler yanan yerleri bir daha orman olarak göremeyeceğiz ama genç nesiller görecektir. Yeter ki ormanı koruyacak tedbirleri alalım. Ormanlara girişi yasaklayalım. Ormanlarımızı köylülerimize emanet etmeliyiz” dedi.
Afet planlaması şart
Jeolog Koray Çetin Önalan, afet planlamasının nasıl yapılması gerektiğini anlattı. Afetlerden korunmak için acilen afet risk tabanlı bir sigorta sistemine geçilmesi gerektiğini kaydeden Önalan, “Böylelikle afetlerden kaynaklı zararlar bizlere vergi olarak dönmez. Afet planlaması ülkemizde gerek AFAD’ın son yıllarda yaptığı çalışmalar gerekse yerel yönetimlerin kendi çaplarında yaptığı çalışmalarla sürdürülüyor. Afet planlaması kitap sayfalarının içine sıkışmış bilgilerle yapılmaz. Afette yapılacak şeyler öncesinde mutlaka tatbik edilmeli. Uygulamalı olarak güncellenmelidir. Selde, yangında, depremde ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Tüm kamuoyunun oluşturacağı bir planlamaya ihtiyaç var. Öncesiyle, sonrasıyla afete dair neler yapılması gerektiğini bilmemiz şart” bilgisini aktardı.