Aile Sağlığı Emekçilerinin iş yükünün artmasının yanı sıra mesleğinin itibarsızlaştırılmasından yakınan İZASED Başkanı Seda Dilay Sağıroğlu, “Birinci basamağın aylardır grevde olmasının sebebi, birinci basamağın özelleştirilme çabaları ve hastalarımızı ‘para’ gibi görmemizi amaçlamalarıydı. Biz ise, hastalarımızı ailemizden biriymiş gibi görüyoruz” dedi.
İzmir Aile Sağlığı Çalışanları Derneği’nin (İZASED) Yönetim Kurulu Başkanı Seda Dilay Sağıroğlu, 12-17 Mayıs Hemşireler ve Ebeler Haftası kapsamında Cumartesi sabahı İZASED üyeleriyle ‘Meslek Günü Kutlama’ etkinliği üzerine 1. Basamak Aile sağlığı emekçileriyle bir araya gelerek sorunlarını ve taleplerini dinledi. Mesleğinde 19. yılını, aile sağlığında 13. yılını dolduran Başkan Sağıroğlu, İz Gazete’ye özel açıklamalarda bulunarak 1. basamakta görevli meslektaşlarına yüklenen görevleri, sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuştu.
Bir hemşirede onlarca görev
Birinci Basamakta Aile Sağlığı Emekçilerinin görevlerini anlatan Başkan Seda Dilay Sağıroğlu, “Birinci Basamakta Aile Sağlığı Emekçilerinin en önemli görevlerinden biri, bağışıklama hizmetidir. Bebeklerimiz doğduktan üç gün sonra bize geliyor ve ilk izlenimlerini alıyoruz. Bebeklerin ilerleyen günlerde ve aylarda da diğer izlenimlerini takip ediyoruz. Bakanlığın oluşturduğu aşı takvimini de aktarıyoruz. Bunun yanında gebe takiplerimiz var. Gebelerimize gerekli izlem, takip, tetkik ve danışmanlık protokollerine uygun hizmetlerimizi veriyoruz. Gebelerimizi ilk haftalarından başlayıp doğuma kadar takip ediyoruz. Bebek ve çocuklarımıza görme taraması, otizm değerlendirmesi, gelişimsel kalça anomali taraması, 15-49 yaş arası kadınlara ise 6 ayda bir sağlıklı kadın izlemi alıyoruz. Ayrıca bu yaş grubu kadınlara ise aile planlaması danışmanlığı hizmeti veriyoruz. 30-65 yaş aralığında rahim ağzı kanseri taraması, 40-65 aralığında meme kanseri taraması yapıyoruz. Kolon kanseri taramasını ise 50-70 yaş aralığında erkek ve kadınlara yapıyoruz. Bunun yanı sıra laboratuvarda kan tetkik hizmeti veriyoruz. Gün içerisinde enjeksiyon, pansuman, yaralanma gibi durumlarda hastalarımıza tıbbi müdahale hizmeti veriyoruz. İkinci en büyük görevlerimizden bir tanesi ise danışmanlık hizmeti. Bebeklere, gebelere, çocuklara, ergenlere, kadın ve erkek nüfusumuza yaş ve kriterlerine uygun olarak gereken danışmanlık hizmetini veriyoruz. Çocukların gelişimini takip ediyoruz ve gelişimde eksiklik görürsek pedagoga yönlendiriyoruz. Obezite kontrolünü de yapıyoruz. Ve gerekli hallerde bu kontrolleri aylık takibe alıyoruz. Kanser, sağlıklı birey, kronik hastalık, obezite için gerekli tüm çalışmaları da yıllardan beri yapıyoruz zaten” dedi.
‘Mesleki profesyonelliğimiz yok sayılıyor’
Bakanlığın birinci basamak hizmetlerinde kendilerini görmezden geldiğine değinen Başkan Dilay Sağıroğlu, “Bakanlık, sanki aile sağlığı emekçileri Hemşire, Ebe ve ATT’ler niteliksizmiş gibi davranıyor. Bu sistemin omurgası olan bizleri yok sayıyor. Biz, hastalarımıza ailemizden biriymiş gibi davranıyoruz. Hastalarımız bizi, biz hastalarımızı seviyoruz. Kim ailesinin, sevdiğinin menfaat ve sağlığına aykırı hareket eder? Hastalarımızla güven bağımız öyle kuvvetli ki her halinde önce bizi arayıp danışan hastalarımız var. Gece vakti arayan hastalarımız da oluyor, çocuğunun ateşi yükseldiği için bilgi isteyen hastamız da var, özelde çocuğuna yada kendisine yapılan işlemlere güvenmeyip fikir danışan da, aile ferdlerinden birine konulan tanıya dertlenip paylaşmak isteyen de. Bu ve benzeri durumlar mesleğimizi sürdürmemizdeki en büyük motivasyonumuz. Empati, insan sevgisi olmadan bu meslek yapılamaz. Bizler, ilk müdahale ile hayat kurtarıyoruz, bağışıklama ile salgınların önüne geçiyoruz, tıbbi müdahale ile acillerin yükünü hafifletiyoruz, aldığımız tetkiklerle dahili sağlık birimlerinin yükünü hafifletiyoruz, verdiğimiz danışmanlıklarla, yenidoğan, bebek, çocuk, ergen taramaları ile geleceğimiz çocuklarımızın hayatlarına dokunuyoruz. Basit gibi görülen kanser taramalarla kanseri daha patolojik hücre oluşumu bile başlamadan ilk evresinde yakalıyoruz. Ve tüm bunlara rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından mesleki profesyonelliğimiz ve hizmetlerimiz yok sayılıyor” ifadelerini ekledi.
‘Sağlıkçıyı parayla terbiye edemezsiniz’
Başkan Sağıroğlu, “Eylemlilik döneminde de bizim isyanımız, verdiğimiz hizmetleri performans sistemine koymalarıydı. Bizim hastalarımızı ‘para’ gibi görmemizi istemeleriydi. Vaad edilen kamu binaları yapılmadı. Yeni birimler açılmadı. Kadrolarımız yetersiz. Buna rağmen bilimsel normlara ve kılavuzlara uygun hizmet sağlamaya çalışıyoruz. Biz insana hizmet veriyoruz ve insanı da karşımızda para olarak görmek istemiyoruz. Hastalarımızı bize karşı kışkırtan, bizi ve mesleğimizi değersizleştiren, saçma parametrelerle performans sistemine dayandırılan bir sistemin dişlisi olmak istemiyoruz. Sağlık parayla ölçülecek bir değer değil. Sağlıkçıyı parayla terbiye edemezsiniz. Evet biz bir iş gücü üretiyoruz ve bu iş gücünün maddi bir karşılığı var. Ancak paramparça edilmiş on farklı kalemde alınan bir karşılığı değil, tek kalemde seyyanen, emekliliğe yansıyan bir kazanımı, hakkımız olanı istiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Mesleki kimlik ve itibarımızı talep ediyoruz’
Aile yılından dem vuran ve hasta menfaati güderek mesleki taleplerini dile getiren Sağıroğlu, “Aile yılına girdiysek ve konumuz aile ise aileye verilen hizmetin nitelikli, doyurucu ve sürdürülebilir olması isteniyorsa, bu işin erbabları tarafından yapılması gerekiyor. Taşeron firma gibi her yükün bir aile sağlığı emekçisinin üzerine yıkılmaması gerekiyor. Aile sağlığı emekçilerinin profesyonel meslek tanımındaki görevi, hizmetini yerine getirmesi gerekiyor. Bu üzerimizdeki diğer mesleki yıkımları da bu mesleklerin erbablarının yapması gerekiyor. Bunun için de yeni atamalar gerekiyor. Bizim en büyük sıkıntılarımızın bir diğeri kadrolarımızın ASM’lerde olmamasıdır. İş güvencesi istiyoruz. Biz burada sözleşmeli görünerek çalışıyoruz. Kadrolarımız hastane ya da TSM’lerde (Toplum Sağlığı Merkezi) yer alıyor. Biz, hangi birimde çalışıyorsak kadromuzun da orada olması gerekiyor. Geçici kadro ve sözleşmeler değil, kalıcı kadro istiyoruz. Sağlığı özelleştirme yolunda atılan adımlar yerine daha ulaşılabilir yerlerde hastalara kamu hizmeti vermek gerekiyor. Kamunun sağlık alanındaki kaynaklarının önceliği, önleyici ve koruyucu olan 1. Basamak hizmeti için olmalıdır. Bu kurumların güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Can güvenliğimizi sağlamalarını istiyoruz. Nüfus kriterlerimiz Avrupa standartlarına inmeyecekse mevcut durumda birime bir aile sağlığı emekçisi yeterli değildir. Bir hekim ve bir hemşire 4 bin hastanın nitelikli sağlık hizmetini sürdürmekte zorlanıyor. Yardımcı personel ve/veya aile sağlığı emekçilerinin en az ikiye çıkarılmasını istiyoruz. Bunları da dışarıdan hizmet alımı şeklinde değil, adil şartlarda devletin açtığı kadrolarla, olanaklarla sağlaması gerekiyor. Gruplandırma elemanı adı altında komik mali rakamlara çalıştırılan, saatlik çalıştırılan meslektaşlarımızın da bir an önce mesleki kimlik ve mesleki itibarlarının geri verilmesini istiyoruz. Aşılar ve izlemler (yeni doğan bebek, çocuk, gebe, loğusa, obezite izlemleri, görme-işitme, otizm, kalça anomali, kronik hasta taramaları, SMA, meme kanseri, kolon kanseri, rahim ağzı kanseri taramaları) söz konusu olduğunda sadece aile sağlığı emekçilerinin değil bireylerin de kendi ve velayeti/vesayeti oldukları kişilerin sağlıkları hakkında sorumlu tutulmalarını talep ediyoruz. ASM’ler de Laboratuvar hizmetleri için laborant, yazışma vb. işler için sekreterya, taramalar ve takipler için aile göz doktoru, aile diyetisyeni, aile psikiyatristi, aile diş hekimi olmasını talep ediyoruz. Mesleğimizi kendi meslek tanımımıza uygun olarak icra etmek istiyoruz. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin sınıflandırma olmadan üst kalitede tüm giderlerinin ve şartlarının bakanlık tarafından karşılanması, kamu binası statüsü olan yerlerde hizmet verilmesinin sağlanmasını istiyoruz. Meslek tanımımızın yapıldığı bir yönetmelik istiyoruz. Bakanlığın, ‘Aile Sağlığı emekçisinin görev ve sorumlulukları nedir?’ sorumuza mesleki profesyonelliğimizi ve itibarımızı iade ederek cevap vermesini bekliyoruz. Bizler kariyer mesleklere sahibiz. Sağlık çalışanları mesleki eğitim alan insanlardır. Bize karşı haklarımızı talep ettiğimizde Bakanlık tarafından yöneltilen, ‘siz gönüllülük esasına dayalı olarak 1. Basamakta çalışıyorsunuz. Dilerseniz bırakabilirsiniz’ sözlerini kabul etmiyoruz” diye konuştu.
‘’Önceliğimiz halk ve halk sağlığıdır’’
Pandemi döneminde de eğitim almadıklarını belirten Sağıroğlu, “Pandemiye girdiğimizde eğitim verilmedi. Ne hastalık hakkında, ne hastalık yönetimi hakkında ne de bağışıklamanın etkinliği hakkında. Bağışıklama çalışmalarının büyük bir çoğunluğunu birinci basamak olarak bizler sağladık. Ve izlem adı altında karantinada olan hastalarımızı da biz takip edip ilaçlarını biz temin ettik. Ve yine şu an yaptığımız tüm hizmetleri vermeye devam ederken bir de pandeminin yükünü sırtladık. Koruyucu sağlık tarafındaydık. Yoğum bakımlar, servisler; Covid hastalarıyla doluyken biz Covidi önlemek için var gücümüzle izinsiz çalıştık. Ortalama bir birimde günde 200 kişi aşıladık. Bakanlık ise 1. basamağın bu hizmetlerini ne takdir etti ne de görünür olduğumuzu dile getirdi. Bizlere ‘hakkınız ödenmez, ödenmez dediler ve bu gün ki durum da hala ödeyemediler. Önceliğimiz halk ve halk sağlığıdır. Bu da parayla eşitlenmez. Bizler kamuda, kamu yararına ve 1. Basamakta hizmet vermek istiyoruz. Hastalarımızı seviyoruz, işimizi severek yapıyoruz. Sadece saygınlığı, itibari ve mesleki haklarımızı istiyoruz. Bürokrasi ne talep ederse etsin hastalarımızı ailemizden görmeye ve menfaatlerine hizmet etmeye devam edeceğiz. Tüm taleplerimiz halk menfaatinedir” diyerek konuşmasını noktaladı.