YAĞIZ BARUT/ İZ DERGİ- CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ile Türkiye’nin kültür ve sanat alanındaki mevcut tablosu ile CHP iktidarında atılacak adımları İz Dergi için konuştuk. Sanat üreticilerinin her türlü sorun ve ihtiyacına yönelik somut öneriler getiren İlgezdi; özgür, özgün ve özerk sanat anlayışıyla hareket ettiklerini vurgularken kültür, sanat ve eğitim üçgeninde kurulacak güçlü bir yapı ile Türkiye’de zihniyet devriminin sağlanabileceğinin altını çizdi.

‘BİR ÇIKIŞ YOLU ARADIK’

Kültür ve sanat, siyasi partilerin kamuoyunda en az bilinen program başlıklarından… Oysa kültürel gelişme; siyasi, ekonomik ve sosyal gelişme ile bir bütünün parçalarını oluşturuyor. CHP olarak bu alanda bütünlüklü bir politikayı nasıl geliştireceksiniz?

Bu soru bırakın saatleri üzerinde haftalarca konuşursak yol alabileceğimiz, farklı disiplinleri ve kültür sanat endüstrilerini içinde barındıran bir meseleye işaret ediyor. Şunu ifade etmeliyim ki CHP; büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyetin temeli kültürdür” felsefesine yürekten bağlı bir siyasi harekettir. Bu bakımdan cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kültür politikalarına temel teşkil edecek stratejik bir belge oluşturmak için 8 Ekim 2021 yılında 125 kültür ve sanat insanının katılımıyla İstanbul’da Türkiye Kültür Stratejisi Forumu’nu düzenledik.

Öncelikli amacımız kültür ve sanat alanında evrensel ölçütlerde, yön gösterici ve kapsamlı bir kurucu belge hazırlamaktı. Akademisyen, yazar, sanatçı ve kültür kuramcılarının katılımıyla kurulan 10 ayrı masada “Yayıncılık ve Edebiyat”, “Görsel Sanatlar”, “Tiyatro ve Gösteri Sanatları”, “Müzik”, “Film”, “Yaratıcı Endüstriler/tasarım, reklâm, halkla ilişkiler, moda ve mimarlık”, “Kültürel, Doğal Miras ve Müzecilik”, “Sanatın Statüsü”, “Festivaller”, “Kültür ve Kent” konularında sorun ve çözüm önerilerini topladık.

Bu forum aynı zamanda iktidarın kuşatma siyaseti altında kalan ve baskı gören kültür-sanat alanına da bir çıkış yolu göstermesi bakımından çok önemliydi. Kapsamlı çözüm önerilerimizle “geliyor gelmekte olan” diyebilirim.

‘KÜLTÜR, TEMEL BİR HAK’

Ancak temel talebimiz ve hedefimizden de ana hatlarıyla kısaca bahsedeyim. CHP olarak biz, kültürün Türkiye’deki devlet sisteminin temel bileşenleri arasında yer alması gerektiğini savunuyoruz. Bunun için iktidara geldiğimiz gün Anayasa’dan başlayarak ‘kültür hakkını’ temel haklar arasında kabul edeceğiz. Yani, Anayasanın 64. Maddesinde yer alan kültür ve sanata dair maddeye işlerlik kazandıracağız.
Tabii ki bu başlı başına yeterli değil. Bir zihniyet devrimine de ihtiyacımız var. Bunun için de kültür alanını turizmin gölgesinden kurtaracağız. Zengin kültürel sermayeye sahip olan ülkemizde Kültür Bakanlığı’nı tek başına bir bakanlık olarak yeniden örgütleyeceğiz. Böylece hem kültür ve sanat alanındaki gelişimi destekleyecek hem de sanatın hiçbir dalını ötelemeyecek bir bakanlık bütçesini garanti altına alacağız' 

‘SANAT ÖZERKLEŞMELİ’

Sanat emekçilerinin sosyal güvenceleri, telif hakları, sendikal örgütlenmeleri vb. sorunlara karşı somut hangi adımları atacak CHP?

Öncelikle Saray rejimi bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Kültür ve Politika Kurulu oluşturdu. Böylece kültür ve sanat alanına dair kamusal alanda mali ve idari özerklik ortadan kaldırıldı. 

Bu konuya hâlihazırda kültür ve sanat camiasının doğrudan kendi içinden gelen güçlü bir itiraz mekanizması var. Biz de CHP olarak tüm sesleri ve renkleriyle bu alanın mümkün olduğunca iktidar müdahalesinin dışında kalması için çalışacağız. Kısacası kültür ve sanatın tek tipleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Kültür sanat alanını siyasetin gölgesinden kurtaracağız ve özerkleştireceğiz. Toplumsal canlılığın ve barışın vazgeçilmez bir öğesi haline getireceğiz.

Öte taraftan sanat hayatının öznesi olan sanatçının ekonomik ve sosyal konumunun güçlendirilmesi devletin görevleri arasındadır. Oysa bugün sanatçılar “sıfır noktası”nda yaşıyorlar. Geliri 2 bin liranın altında olan binlerce kültür sanat emekçisi var.

Öncelikle sanatçılara statülerini vereceğiz. Kültür sanat alanının her dalında çalışanların sosyal ve ekonomik haklarını güvence altına alacağız.

Sanatçı gelirlerinin vergilendirilmesi ticari kurumlarla aynı olmamalıdır. Sanatçılar için yeni vergi düzenlemeleri yapacağız ve stopaj oranlarını düşüreceğiz.

Kültür endüstrileri, yani yayıncılık, müzik, film sektörleri, festivaller ve müzikaller doğru bir yönetim yaklaşımıyla desteklendiğinde, istihdam, milli gelire katkı ve ihracat bakımından da büyük önem taşımaktadır. Yaratıcı ekonomiyi destekleyeceğiz ve geliştireceğiz. Doğrudan teşviklerin yanı sıra vergi kolaylıkları sağlayacak, KOBİ’ler ile bağımsız ve küçük girişimleri destekleyeceğiz. Bu bakımdan 5225 Sayılı Kültür Girişimleri ve Yatırımları Kanununa günün ihtiyaçlarına göre işlerlik kazandıracağız.

Telif haklarının sanat ve kültür hayatının itici gücü olduğu dikkate alınarak ihlal ve korsandan korunması için her türlü yasal, idari, ekonomik ve cezai tedbirleri alacağız.
Kültür ve sanat emekçilerinin yaratım ve ifade alanını her türlü iktidar odağından özerk olabilecek biçimde güçlendireceğiz ve özerkliği yasal olarak garanti altına alacağız.


 

FONDAKİ PARA NEREDE?

Kültür sanat üreticileri de her yurttaş gibi ağır ekonomik koşullardan yakınıyor. Özgür sanat yapamama şikâyetleri bile ikinci plana geçmiş durumda.

Bildiğiniz üzere 2020’nin başından beri gündeme getirdiğim ve defalarca Kültür ve Turizm Bakanına yönelttiğim bir soru var: “Özel Kopyalama Harcı Fonu’nda biriken paraya ne oldu?”

Burayı biraz açmak isterim zira önemli. Türkiye’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca, üretilen, ithal veya ihraç edilen kaset, CD, DVD, matbaa makinesi, fotokopi makinesi gibi ürünlerden yapılan yüzde 3 oranında kesinti ‘telif tazmin bedeli’ ya da bilinen şekliyle ‘özel kopyalama harcı’ adı altında bir fonda toplanıyor.

2017 yılı itibariyle 320 milyon liraya ulaşan bu fon aslında sanatçılarımızın kendi maddi varlıklarından oluşuyor. Dolayısıyla iktidar fonda biriken bu paranın sahibi değil sadece hakkaniyetli biçimde dağıtımında bir aracı konumunda. Ama ne yazık ki, her alanda olduğu gibi burada da bilinmezlikler var: Paranın yasal faiziyle bugün hangi büyüklüğe ulaştığını bilmiyoruz! Eğer harcandıysa kimlere ve nerelere verildiğini de bilmiyoruz.
Biz iktidarımızda öncelikle güçlü bir kültür bütçesi oluşturacağız. Böylece her yıl personel gideri ve sosyal güvenlik ödemeleri çıktıktan sonra elde kalan göstermelik merkezi bütçe usulüne son vereceğiz. Ayrıca derhal Özel Kopyalama Harcı Fonunda biriken paradan dara düşen tüm sanatçılarımızın ve kültür emekçilerimizin yararlanmasını sağlayacağız.

YEREL İDARELER VE SANAT

Peki yerel yönetimlerin kültür sanat çalışmalarını nasıl görüyorsunuz? Genelde bu alana popülist yaklaşıldığı söylenir. CHP’li belediyelerin çalışmaları nasıl?

Biz CHP olarak kültür ve sanatın birleştirici, iyileştirici ve yaratıcı gücüne inanıyoruz. Sosyal belediyecilik anlayışımız gereğince; kültür-sanat üreticilerini ve her gün alın teri döken emekçileri ticari kişi ve kurumlar olarak değil halkın sanata ulaşmasını sağlayan elçiler olarak görüyoruz. Bu bağlamda Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da yurttaşlarımızın sanata ve kültürel faaliyetlere eşit biçimde erişimini sağlamanın yanı sıra binlerce sanatçının mesleklerini sürdürebilmeleri için yerel yönetimlerimize hitaben bir çağrıda bulundu. Tüm imkânlarımızla kültür ve sanatı ayakta tutmak, kültür ve sanat emekçilerini desteklemek ve kültür-sanat camiamıza can suyu olmaya gayret ettik. CHP’li yerel yönetimlerin üzerine düşen görevi eksiksiz biçimde yerine getirdiğini düşünüyorum.

Sosyal demokrat bir anlayış, sanatı ve sanatçıyı desteklemekle yetinmez halkın tamamının sanat ve kültür etkinliklerine ulaşabilme koşullarının yaratılmasını da görev bilir değil mi?

Türkiye’nin neresinde CHP’li bir belediye varsa, burada müzik, tiyatro, gösteri ve performans sanatçıları için gerekli sahne ve gösteri şartlarını sağlıyoruz. Örneğin sanatçıları desteklemek için, nüfus yoğunluğu ve belediye bütçesi oranında oyun alımı yaptık, yapıyoruz. Mesleğin saygınlığını korumak için var gücümüzle çalışıyoruz.

Ayrıca yerel yönetimlerimizin sahip oldukları açık hava gösteri merkezleri, amfiler vb. mekânları, ekonomik koşulları ve pandemi kısıtlamalarını da gözeterek; müzik, sahne, tiyatro, gösteri ve performans sanatçılarına sembolik ücretlerle veya ücretsiz tahsis ettik. 

Müzik, sahne, tiyatro, gösteri ve performans sanatçılarının dijital mecralarda bilet ücreti karşılığında etkinlik yapmalarını sağladık. Parklarımızı, bahçelerimizi, amfi ve tarihi mekânlarımızı hem sanatçılarla hem de halkımızla buluşturduk.

Bu süreci yürütürken de içerisinde sanatçıların da yer aldığı katılımcı komiteler kurmaya özen gösterdik.

Türkiye’de birçok iktidarın bazen gizlice bazen açıkça kültür sanat alanına düşmanlık yaptığını görüyoruz. Ancak bir aydınlanma yaşanacaksa bu hiç şüphe yok ki önce sanatla başlayacak.

Kültürel gelişme en az siyasi, ekonomik ve sosyal gelişme kadar önemlidir. Çünkü bütün bu saydıklarım bir bütünün parçalarını oluşturur. Zira kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak ve düşünmektir.

Elbette siyasi iktidar da toplumu kutuplaştırma siyasetini kültür ve sanat alanını dönüştürerek gerçekleştirmek istiyor. Bundan dolayı sanat ve sanatçı sürekli hedef gösteriliyor. Burada amacın öncelikle sanatın özgürce icra edilebileceği koşulları ortadan kaldırılması olduğunu biliyoruz. Böylece toplumsal ilerlemeyi sağlam zemin üzerine inşa edecek olan kültürel hayatı erozyona uğratacaklarına inanıyorlar.

Devletin görevi, sanatçısını kısıtlayarak, kültür-sanat politikalarını çağdaş ve evrensel değerlerden uzaklaştırmak olmamalıdır.

Bu bakımdan biz insan onuruna yakışır çağdaş bir yönetim anlayışının gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Daha özgür ve bağımsız bir kültür sanat ortamı yaratabilirsek, ülkeyi aydınlığa taşıyabiliriz.

Bu bakımdan sanat politikamızın ana teması ‘Özgür, Özerk ve Özgün Sanat’tır. Sanatçının özgün yapıtlar verebilmesi için özgürlük önemlidir. Özgürlük ise sanatçıların özerk kurumlarca desteklenmesi halinde güvence altına alınabilir.

Dolayısıyla bizim kültür ve sanat politikamız; bireysel kültürel hakları, kültürel çoğulculuğu, özgürlüğü ve demokratikleşmeyi temel alıyor. Çoğulculuğu ve ifade özgürlüğünü savunma kararlılığımız, sanat alanını vesayet altına alma çabalarının bir ürünü olan baskı ve sansür uygulamalarıyla mücadele azmimizin de en açık göstergesidir.

‘BAKAN, KÜLTÜRE VAKİT AYIRAMIYOR SANIRIM!’

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, kültür-sanat emekçilerinin durumundan bihaber olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle pandemide bu gerçek çok daha acı bir şekilde gözler önüne serildi.

Kültür ve Turizm Bakanı, turizm sektöründen geldiği için olsa gerek, “kültür ve sanata” fazla vakit ayıramıyor sanırım. Bunu bütçe görüşmelerinde de net biçimde gördük. Zira pandemiye rağmen bütün kültür-sanat endüstrilerine üvey evlat muamelesi yapıldı.

Aslında tuhaflık, kültür ve turizmin aynı bakanlığın yetki alanı altında olmasından başlıyor. Zira turizm tüketime, kültür üretime dönüktür. Birbirine zıt bu iki yapıyı aynı çatı altında örgütlemeye çalışırsanız, binlerce yıllık tarihi ve kültürel birikimi böyle âtıl bırakırsınız.

Editör: Haber Merkezi