Prof. Dr. Mustafa Ünsal

Kıyısı olan ülkeler, kıyısal kesimden değişik şekilde yararlanmaktadır. Bunlarda bir tanesi de balık yetiştiriciliğidir.

Ülkemizde genellikle kafeslerde balık yetiştiriciliğinin yapıldığı alanlar, korunaklı çok sayıda küçük koy ve körfezlerin yakın kıyı şerididir. Oysaki, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 24 Ocak 2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Tebliğinde, balık çiftliklerinin kurulacağı alanlara ilişkin kriterler belirlenmiştir. Bu tebliğin 3.ncü maddesinde; “kapalı koy ve körfezlerde balık çiftlikleri kurulamaz” ifadesi yer almaktadır.  Ancak diğer kriterlere olduğu gibi bu kritere de uyulmamaktadır.

Temiz denize, mavi bayraklı plajlara ve bakir koylara sahip olan Karaburun Yarımadası’nın nerdeyse tüm kıyı şeridi “Su Ürünleri Yetiştiriciliği Potansiyel Alanlar Protokolü” kapsamına alınmıştır.

Bu Potansiyel Alanları acaba nasıl belirlenmiştir?

Bu alanlar, bakanlık temsilcilerinin 18-22 Şubat 2008 tarihinde Çeşme’de yaptığı ve yerel yönetimlerden, üniversitelerden ve STK’lardan hiç kimsenin davet edilmediği bir toplantıda muhtemelen masa başında belirlenmiştir.

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın talimatı ile hazırlanan ve 10.03 2008 tarihinde onaylanan “Su Ürünleri Yetiştiriciliği için Potansiyel Alanları” protokolü ile Karaburun İlçesi 5 bölgeden oluşan Su Ürünleri Üretim Sahaları ile çevrilmiş durumdadır.

Hazırlanan protokole göre Karaburun İlçesi sınırları içerisinde mevcut 14 adet su ürünleri firmasına ait toplam 24 adet su ürünleri üretim projesi faaliyet göstermektedir. Bunlardan 20 adedi Gerence-Badembükü arasında yani Karaburun Yarımadası’nın batısında, 4 adedi ise doğusunda Mordoğan bölgesindedir.

Son birkaç yıldan buyana, yarımadanın doğusuna da talep artmaktadır. Bunlardan en güncel olanı, “Agromey 1-2-3” adıyla Karaburun Ambarseki-İnecik arasında yerleşmek isteyen üç balık çiftliğidir. Bu üç çiftlik isim değiştirerek ve kapasitesini 7.500 tona arttırarak adı geçen bölgede 3.9 milyon m2’lik bir alana yerleşmek üzere başvuruda bulunmuştur. Daha önce Gerence ve Küçükbahçe mevkiinde bulunan bu 3 çiftlik taşınma gerekçesi olarak; ulaşım, deniz trafiği ve personelinin sosyal ortamdan uzak oluşunu göstermiştir. Ancak bunları hiç birisi mantıklı görülmemektedir.

Peki, balık çiftliklerine niçin karşı çıkıyoruz?

Aslında uygun alanlarda ve yukarıda adı geçen 20.01.2007 tarihli tebliğde belirtilen kriterlere uymak koşuluyla balık çiftlikleri kurulabilir. Çünkü onlar, hem ihracat yoluyla ülkemize döviz kazandırmakta, hem de beyaz et üretimine katkı sağlamaktadır. Ancak genellikle bu kriterlere uyulmamakta, dolayısıyla çevreye zarar vermektedirler.

Balık Çiftliklerinin Çevreye Etkileri:

Aslında kriterlere uymayan ve kıyıya yakın olarak kurulan balık çiftlikleri pek çok yönden çevreyi olumsuz etkilemektedir. Bunlardan önemli olan bazılarını şöyle sıralanabiliriz;

  1. Atık ve artıklar; balıklara verilen yem artıkları ve balıkların dışkıları dibe çökmekte, bunlar bakteriler tarafından parçalanarak hidrojen sülfürü (H2S)bol, oksijeni az bir ortam oluşmaktadır. Bu oksijensiz ortamda bulunan diğer hayvanların yaşamlarını sürdürmeleri olanaksızdır,
  2. Kimyasallar; Balıkları hastalıklardan korumak amacıyla antibiyotikler başta olmak üzere çeşitli kimyasallar kullanılmaktadır. Bu kimyasallar da insan dahil ortamda yaşayan her türlü canlıyı olumsuz etkilemektedir,
  3. Besin ve beslenme; Balık yeminin ham maddesi için balık unu ve balık yağına olan gereksinim, doğal kaynakların hızla tüketilmesine neden olmaktadır. Örneğin 1 ton çiftlik balığı yetiştirmek için, 3 ile 5 ton arasında deniz balığı gerekmektedir,
  4. Deniz yüzeyinde, özellikle orkinos çiftliklerinde kullanılan yemlerden (dondurulmuş balık) kaynaklanan bir yağ tabakası oluşmaktadır.

Bu yağ tabakası;

  1. Görüntü kirliliği oluşturmakta,
  2. Plajlara kadar ulaşarak turizmi olumsuz etkilemekte,
  3. Deniz yüzeyinde bariyer oluşturarak, havadan deniz suyuna gaz (oksijen, azot vb) girişini engellemektedir,
  1. Tehdit Altındaki Türler Listesi’nde yer alan, balık yumurtaları ve yavru balıklar için korunma alanları oluşturan deniz çayırları (Posidonia) na zarar vermektedir,
  2. Çiftliklerin çevresinde bir koruma alanı oluşturulacağından, geçimini balıkçılıkla sağlayan amatör yöre balıkçılarının avlanma alanları oldukça sınırlandırılmaktadır,
  3. Karaburun özelinde nesli tükenmekte olan, bu nedenle pek çok sözleşme ile koruma altına alınan Akdeniz Foku (Monachus monachus) da balık çiftliklerinden olumsuz etkilenmektedir.

Sonuç olarak; Temiz denize, mavi bayraklı plajlara ve bakir koylara sahip Karaburun Yarımadası kıyıları, Su Ürünleri Yetiştiriciliği Potansiyel Alanları Listesi’nden çıkarılmalı ve Yarımadanın Özel Çevre Koruma Alanı (ÖÇKA) ilanı için gerekli Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılarak ivedilikle yürürlüğe konulmalıdır.

Editör: Haber Merkezi