Çekip aldım. Elimde Türk resim sanatı ve edebiyatının ustalarından Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Karadut ve Dol Karabakır Dol” adlı kitapları vardı. Sayfalarını karıştırırken yüreğime buruk bir acı saplandı. Çünkü her dizede yalnızca bir şairin ustalığı değil, aynı zamanda büyük bir aşkın ve hüznün izleri gizliydi.
Dizeleri okurken Bedri Rahmi’nin yasak aşkı geldi aklıma, olduğum yere çöktüm. Karadut şiirini açıp okumaya başladım. Herkes Karadut şiirini Karısı Eren Eyüboğlu’na yazdığını düşünür. Oysa o, bu şiiri Maria Gerekmezyan’a yazmıştır. Maria, Bedri Rahmi'nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmiş, Bedri Rahminin kalbini çalmıştı. Bu ilişkiyi Eren Eyüboğlu dahil artık herkes biliyordu. Bedri Rahmi bu dönemde sanatının doruğuna tırmanıyordu.
1946 yılında bütün dünya büyük savaşın etkisinden yeni yeni kurtulmaya başlamışken, Maria menenjit tüberküloz hastalığına yakalanır. Tedavisi için gereken ilaçları o zamanın koşullarında bulmak ve satın almak çok zordur. Bedri Rahmi İlaçları satın almak ve sevgilisini tedavi ettirmek için tablolarını satmaya başlar. Ama çabaları sonuçsuz kalır. "Kadınım, Kısrağım, Karımsın" dediği Maria 32 yaşında hayata veda eder.
1949 yılında bir davette Bedri Rahmi’den bir şiir okumasını isterler. Dinleyenler arasında karısı Eren Eyüboğlu’da vardır. Ayağa kalkar ve hepimizin dilinde bir türkü olan Karadut şiirini okumaya başlar.
“Karadutum, çatal karam, çingenem / Nar tanem, nur tanem, bir tanem / Ağaç isem dalımsın salkım saçak / Petek isem balımsın ağulum / Günahımsın, vebalimsin…”
Bu geceden sonra Eren Eyüboğlu Fransa’ya döner…
Eren Eyüboğlu ölünceye kadar Bedri Rahminin yanında ona destek olur.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Karadut’un sadece şiirini yazmadı, onu pek çok resminde de yaşattı, çoğalttı. Yaptığı resimler Bedri Rahmi’nin ölümünün ardından 1979 yılında açılan Karadut sergisinde yer aldı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu ilk kez Erol Evgin’in “Sitem” şarkısının dizeleriyle tanımıştım. İyi bir Erol Evgin takipçisi olarak kendimden emin sözlerinin Çiğdem Talu’ya, müziğin ise Melih Kibar’a olduğunu düşünmüştüm. Oysa çok yanılmıştım. Sözleri İlk defa duyduğum bir şaire aitti. Bedri Rahmi Eyüboğlu şarkının dizeleri beni tam kalbimden vurmuştu.
“Önde zeytin ağaçları arkasında yar / Sene 1946 mevsim sonbahar… / Yar yar seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar / Değirmen misali döner başım / Sevda değil bu bir hışım / Gel gör beni darmadağın / Tel tel çözülüp kalmışım…”
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Maria öldükten sonra yazdığı “Hüzün Geldi” şiirinin en sevdiğim dizeleri ile noktalıyorum.
"Türküler bitti / halaylar durdu / horonlar durdu / hüzün geldi başköşeye kuruldu/ yoruldu yüreğim, yoruldu."
Bazen bir kitap raftan düşer, sadece tozlu bir anıyı değil, koca bir hayatı önünüze serer. İşte o an, hüzün gelir başköşeye kurulur.