Gizem TABAN/İZ GAZETE- Çeşme Çevre Platformu Sözcüsü Ahmet Güler, İz Televizyonu’nda yayınlanan Gizem Taban ile Z Raporu programının konuğu oldu. Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve çevre örgütlerinin ‘rant’ projesi diyerek karşı çıktığı, Bilirkişi Heyeti’nin de kamu yararına uygun bulmadığı Çeşme Projesi’ni değerlendiren Güler, Altınkum’da yaşanan çevre tahribatına ilişkin de açıklamalarda bulundu. 

'DAVA AÇMAMIZIN EN BÜYÜK NEDENLERİNDEN BİRİ'

Çeşme Projesi hakkındaki Bilirkişi Raporu’nda projenin yapılacağı alanla ilgili tüm yetkilerin tek bir Bakanlığa devredilmesini değerlendiren Çeşme Çevre Platformu Sözcüsü Ahmet Güler, “Çeşme Projesi’nin yapımının planlandığı alan çok bakir bir alan… Ve bu alanda çeşitli bakanlıkların yetkileri var. Yerel yönetimlerin müdahil olduğu alanlar var. Ancak 2019 yılının sonunda çıkan bir kararname ile bu alandaki tüm yetkiler Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devrediliyor. Ve bu alanda ne yapılacağına tek bir Bakanlık karar veriyor. Diğer tüm kurumlar devre dışı bırakılmış oluyor. Bizim, davayı açmamızın en büyük nedenlerinden birisi de buydu, bu işin altında gerçekten bölgeyi kalkındıracak bir turizm projesi değil bir arsa projesi olmasıydı. Bilirkişi Raporu da bu anlamda çok değerli… Bilirkişi heyeti de bunları gördü ki, projede kamu yararı olmadığını açıkladı” diye konuştu.

‘KURUMUŞ BİR ADA OLACAK’

Söz konusu projenin hayata geçmesi halinde neden olacağı çevre tahribatı ve kaynak yetersizliğine ilişkin Bilirkişi Raporu’nda yer alan tespitlerden de örnekler veren Güler, “Sadece projedeki golf sahalarını sulamak için İzmir’in tüm su kaynaklarını buraya bağlasak yine yetmez. Yarımada’da zaten su sıkıntısı var. Bakanlık, ters ozmos yöntemiyle deniz suyundan tatlı su elde etmeyle bu problemi çözeceğini ifade ediyor ama bu çok büyük bir maliyet yaratan bir yöntem… Şöyle ki, 100 litre su çekiyorsanız 95 litresini tekrar denize vermek zorundasınız. Geri vermiş olduğunuz su, çok yüksek bir tuz oranına ulaşır. Yani tuzluluk oranı 100 olan bir suyu alacak, tuzluluk oranı 130’a çıkacak, onu tekrar denize basacak. Bu şekilde bir süre sonra denizin altında canlı falan kalmaz. Bu ters ozmos yöntemi bir hayal! İş gelip halkın suyuna dayanacak, halkın suyunu almaya çalışacaklar. Bu da tüm Yarımada’nın kuraklaşmasına neden olacak. Orada tarım yapan çiftçiler, endemik bitkiler, ekolojik sistem yok olacak. Eğer bu yöntemi uygularlarsa önümüze kurumuş bir ada çıkacak” açıklamalarında bulundu. 

‘REKLAM MALZEMESİ YAPTILAR’

Çeşme Projesi’ni kapsayan alanda bir Cumhuriyet Köyü yapılacağına ilişkin söylemleri değerlendiren Güler, “Bölgenin Atatürk’e olan hassasiyetini herkes biliyor. Atatürk deyince akan sular duruyor. Atatürk’ün ölmeden önce bir Cumhuriyet Köyü planı olduğu biliniyor. Fakat Atatürk’ün hazırlatmış olduğu Cumhuriyet Köyü planı, altyapısı çok zayıf olan köyler için düşünülmüştü. Şu an turizm projesi diye tanıttıkları şey bir rant ve talan projesi…. Bu talan projesine olan direnci kırmak için Atatürk’ü reklam malzemesi olarak kullandılar. Cumhuriyet Köyü’ndeki 15-20 milyon dolarlık villalarda hangi köylü oturacak? Atatürk için bir şeyler yapılmasına saygı duyarız şapkamızı çıkarırız ama Cumhuriyet Köyü Villaları… Böyle bir şey olmaz! Bu, sadece bu projeyi sevimli göstermek için sunulmuş bir pazarlama stratejisidir. Atatürk’ü yok etmeye çalışan bir zihniyetin Çeşme’de Cumhuriyet Köyü kuracağına kaç kişi inanır?” ifadelerini kullandı. 

‘ŞEFFAF BİR SÜREÇ YOK’

Çeşme Çevre Platformu Sözcüsü Güler, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un projeyle ilgili süreci şeffaf yürüttüklerine dair ifadeleri için ise şunları söyledi: “Sayın Bakan, ‘Oradaki inekleri bile biliyorum’ diyor ama Çeşme’nin en önemli sivil toplum kuruluşlarıyla görüşülmedi. Çeşme’de görüşmüş oldukları tek sivil toplum kuruluşu Otelciler Birliği… Hatta bir ara Çeşme’deki yerel yönetimi bile masaya almadılar. Halkın içinde şeffaf bir süreç kesinlikle yürütülmedi. Bu projeye destek veriyor gibi görülen katılımcılar; Çeşme Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi bile 2 senedir doğru dürüst bilgilendirilmedi. Sayın Bakan inekleri tanımış olabilir oradaki çiftçi, köylü, esnafla, oradaki insanlarla görüşülmedi. Burada şeffaf bir süreçten bahsetmek abartı olur.”

‘REZİLDANS AKIMI VAR’

Bakan Ersoy’un, Çeşme Projesi kapsamındaki 200 otel arsası için ‘Parsel parsel ihale edeceğiz’ söylemini de değerlendiren Güler, “Sayın Bakan’ın ‘parsel parsel’ kelimesini kullanması bir talihsizlik olmuş ama arkasındaki olay şudur; şu an Çeşme’de bu proje haricinde 30-40 bin yatak kapasitesi var ve bu kapasite yüzde 20-30 oranında kullanılabiliyor. Çünkü Çeşme’de 3 ay gibi çok kısa bir turizm sezonu var. Bu çerçevede, Çeşme de dahil o bölgedeki tüm tatil yörelerinde ‘rezildans’ denilen, otel kisvesi altında konut yapma akımı var. Şu an Çeşme’de otel izni altında çok katlı konut yapılıyor, oteller yıkılıp yeni konutlar yapılıyor. Sayın Bakan’ın açıklamasına göre 200 tane yeni ‘rezildans otel’ yapılacak demektir. Şu an Çeşme’deki emlak fiyatları uçtu, vahşi sermaye de bunu gördüğü için bu satılacak olan 200 arsadan devlet iyi bir gelir elde edecek ama esas geliri elde edecek olan vahşi beton sermayesidir. Çeşme, işte bu şekilde yağmalanacak!” dedi. 

‘RAPOR DÖNÜM NOKTASI OLDU’

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’a, Çeşme Projesi’ne dair yeterli bir karşı duruş sergilemediklerine dair yapılan eleştiriler özelinde konuşan Güler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 10 Mayıs’ta Çeşme Projesi’ne karşı yapacağı büyük buluşmayı işaret etti. Güler, “Onlara da doğru dürüst bilgi verilmedi. Onlar da sanıyorum; ‘Biz istemezükçü gibi görünmeyelim, masada oturalım, bakalım neler oluyor, acaba şekillendirebilir miyiz?’ şeklinde bir politika uyguladılar. Zaman zaman destekleri oldu, bu destekler de kendi seçmenlerini çok üzdü. Ama bir süre sonra parti politikası, bilhassa Bilirkişi Raporu’ndan sonra netleşti. Bilirkişi Raporu bir dönüm noktası oldu. Biz başından beri bu projenin ne olduğunu biliyorduk, belediyeler için de süreç kolay değildi ama bize baştan katılabilirlerdi. Yine de geç değil… Şimdi yerel yönetimler kendi partilerinin politikasına uymak zorundalar, projeyi desteklediklerini söylemeleri mümkün değil. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer ile biz başından beri bu konuyu birçok defa görüştük. Kendisi de başından beri düşünceli ve çekinceliydi. Önümüzdeki günlerde de Büyükşehir cephesinden Çeşme Projesi’ne karşı sert bir tavır ortaya konulacak” diye konuştu. 

 ‘ALTINKUM’DA HARAMİLER VAR’

Çeşme Altınkum’da, bölgede faaliyet gösteren maden şirketinin iş makinaları ile alana girerek binlerce metrekarelik alanda tahribata neden olduğunu söyleyen Ahmet Güler, “Bu sahil şeridinde bir maden firması Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda 6 metrekare büfe, 21 metrekare teras, 4 metrekare de cankurtaran kulübesi izni alıyor. Bakanlık da yıllık 360 bin lira kira bedeli karşılığında bunlarla bir anlaşma yapıyor. Ancak aslında Bakanlığın, ‘Çevreye zarar veremezsin, ağaçları kesemezsin’ gibi şartları var. Bu maden firması, bu ekolojik ortamda, muhteşem doğası olan, vatandaşların parasız bir şekilde denize girebildiği bu alanda tam 20 bin metrekareye yakın bir alanı iş makinalarıyla dümdüz etti. Denize kanalizasyon döşediler, çimento, demir getirdiler. İtiraz ettik, şikayet ettik ama ne yazık ki devlet ortada yok. Belediye birkaç kez mühürleme yaptı, firma o mühürleri de kırdı. Resmen haramiler… Buraya halkın girişini de engelliyorlar. Biz Savcılığa suç duyurusunda bulunduk, dava açacağız” açıklamalarında bulundu. 

 ‘HER GÜN YENİ BİR KARARNAME’

“Her gün Çeşme için yeni bir kararname çıkıyor” diyen Güler, “Geçtiğimiz aylarda alınan bir kararla bölgedeki en önemli endemik ve ekolojik alanlarından birisinde, doğal sit alanı olan yerdeki sit derecesi düşürüldü. Buna karşı davalar açıldı. Hatta İzmir Büyükşehir Belediyesi de dava açtı. Ardından bir kararname daha çıkarıldı, 840 hektarlık bir alan için ‘Burada çivi çakılmayacak’ denildi. Sonra ortaya çıktı ki o alanda birtakım kişilerin evleri var. Yani kararları kendileri için almışlar. Burada bir karmaşa var; siz bir taraftan inşaat yapmak için doğal sit alanlarının derecesini değiştiriyorsunuz diğer taraftan da işinize gelen yerleri ‘nitelikli turizm koruma alanı’ ilan ediyorsunuz” ifadelerini kullandı. 


 

Editör: Haber Merkezi