İZ GAZETE - TÜRKİYE Büyük Miilet Meclisi’nde AKP ve MHP’nin oyları ile kabul edilen Yeni İnfaz Düzenlemesi’ni İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Baran Selanik değerlendirdi. İz Gazete editörü Yağız Barut ile İz Gazete muhabiri Tugay Can’ın sorularını yanıtlayan Özkan ve Selanik yeni infaz düzenlemesi hakkında önemli bilgileri kamuoyu ile paylaştı.

Türkiye’de infaz rejiminin bulunmadığını ifade eden Baran Selanik, “Bir ceza veriliyorsa, bu cezanın devamlılığını sağlamanız lazım” dedi.

İnfaz rejiminin açık ve net olması gerektiğine dikkat çeken Özkan Yücel ise durumun Türkiye’de farklı bir seyirde işlediğini söyledi. Yapılan son düzenlemelerin ardından aynı suç sebebiyle cezaevlerine girenlerin sayısının iki kat artmasının infaz rejiminin sağlıklı işlemediği anlamına geldiğini kaydeden Yücel, “Adına şartlı tahliye diyebilirsiniz, infaz rejiminin düzenlemesi diyebilirsiniz ne fark eder ki? Cezaevinde yatan insanların yatacakları cezaya ilişkin bir düzenleme getiriyorsunuz ve her seferinde amaç cezaevlerini biraz daha boşaltmak” şeklinde konuştu. Cezaevinde bulunan insanların hala yurttaş olduklarını ve haklarının devam ettiğini hatırlatan Yücel,”Devletin ceza evinde bulunanlara başka bir hükümlülüğü vardır. Ceza evlerinin asıl amacı suçlunun altındaki insanı çıkartmayı hedeflemektir. Devlet bunun için gerekli kolaylıkları gerekli yardımı sağlamalı insanı tekrardan topluma kazandırmalıdır” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de sürekli olarak değişen bir yargılama pratiğinin mevcut olduğunu ifade eden Özkan Yücel, yargının talimat mekanizması tarafıdnan yönetildiğini belirtti. Türkiye’de hukukçuların dahi yargıya güveninin olmadığının altını çizen Yücel, “Örneğin beraat etmiş birinin cezaevinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Diğer taraftan yargılandığı davada beraat kararı verip hemen arkasından benzer bir dava ile hakkında yeniden soruşturma açılan ve tutuklu bulunmaya devam edilen dosyaları hepimiz biliyoruz. Bunlar devlete karşı diye nitelendirilen suçlardır. Gazetecilerin, belediye başkanlarının cezaevinde olduğunu biliyoruz. Son dönemlerde gizli tanık denilen kişilerin beyanlarıyla insanlar tutuklanıyor. Bu koşullar altında yargınızın adilliği altında bir tartışmanız var, sürecin adilliği ile ilgili bir tartışmanız var, Cumhurbaşkanlığı tarafından yargı merceklerine çok rahat şekilde talimatlar veriliyor”

‘TUTUKLULARA BULAŞMAYACAK MI?’

AKP ve MHP grubunun oyları ile yasalaşan düzenleme ile 80-90 bin kişinin cezaevlerinden çıkmasının beklendiğini aktaran Baran Selanik şöyle konuştu:

“İnfaz rejiminin değişikliği, kişiden kişiye değişiyor. Terör suçundan yargılanan ve çocuğu olan kadınlar infaz paketinden yararlanamıyorlar. Ama hırsızlıktan yargılanıyorsa 0-6 yaş arası çocuğu varsa yararlanıyor. Bu durum yaşlılar için de geçerlidir. Aslında tartışılması gerekilen konu infaz rejiminde tutukluların ne olacağıdır. Cezası yarın kesinleşse paketten yararlanacak tutuklular var. 300 bin insan olduğundan bahsediyorlar. ‘Koranavirüs salgını var cezaevlerini boşaltmak istiyoruz’ dediler.. Peki, virüsün tutuklulara bulaşmayacağını mı düşünüyorlar? Yoksa onları gözden mi çıkardılar? İnfaz rejiminde suç ayrımı yapılmaz”

“Bu rejimde yapılan amaç toplumu susturup baskı altına almaktır” diyen Özkan Yücel, “İnfaz düzenlenmesine iyi niyetli yapılış bir düzenlemedir deme şansımız yok. Korona virüs tedbirleri kapsamında Birleşmiş Milletler cezaevlerinin boşaltılması kapsamında ‘tedbirler alın’ dedi. Birçok ülke bunu eşitlik ilkesinde yapmaya başladı. Ama biz eşitlik ilkesinden ayrılarak bu düzenlemeyi yaptık. Kabul edilecek bir şey değil. Devlet kendisine düşman olarak belirlediklerine bir düşman ceza hukuku uyguladığı gibi yargılama aşamasında infaz aşamasında bir düşman infaz hukuku uygulamaya devam ediyor” diye konuştu.

Cezaevlerindeki sayıyı azaltmanın önemli olduğuna değinen İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, “Ancak mesele şu; cezaevlerinin çoğunluğu tutuklulardan oluşuyor. Bu insanlar hükümlü olmadıkları için düzenlemeden faydalanamayacaklar” dedi.

Hapis cezası verilse bir gün içeride tutulamayacak insanların 6 ay cezaevinde kaldığını söyleyen Yücel, Cumhurbaşkanı’na Hakaret suçlamasıyla tutuklu durumda bulunan insanları örnek gösterdi. Yücel, “Bugün açılan davaların %63 civarında dava beraat ile sonuçlanıyorsa burada büyük bir problem var demektir. Biz sanıyoruz ki cezaevine konulmuşsa bir insan hiçbir hakkı yoktur. O insanlar bizim gibi sokakta özgürce dolaşan insanlardan tek bir yerden ayrılıyorlar, özgürce dolaşma hakları ellerinden alınmıştır. Onun dışında tüm haklara sahiplerdir. Bu hakların kullanılması devlet tarafından garantiye alınması lazımdır. Yeni cezaevleri yapmaya çalışıyorlar. Bunun önlemi 3 katı cezaevleri inşa etmek değildir” şeklinde konuştu.

‘AÇIK AÇIK AF DİYEMİYORLAR’

Cezaevlerinin boşalatılmasına gerek olduğu ancak denetimli serbestliğin örtülü bir af olarak sunulmasının doğru olmadığını kaydeden Baran Selanik “Sadece tweet attığı için tutuklanan insanlar var, bu şekilde doluyor cezaevleri. Bunları bitirmemişken infaz rejimi ile cezaevi boşaltılamaz. Eşitlik sağlamamış olursunuz. Hakkında hüküm belirlenmemiş kişiyi ceza evinde tutalım ama hakkında verilen hükümleri cezaevinde tutmayalım. Açık şekilde af diyemiyorlar çünkü Anayasa mahkemesi daha önce de dar bir af yapamazsınız eşitlik ilkesine aykırıdır dedi. O yüzden iktidar da bunu af değil, indirim olarak yansıtmıştır” dedi.

Yeni infaz düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasına dair de konuşan Özkan Yücel, “Anayasa Mahkemesi Eylül ayında iyi kararlar vermiş olabilir. Bireysel dosyalarda bazen iyi kararlar vermek kurumun toptan iyi çalıştığı anlamına gelmiyor. Aslında Anayasa Mahkemesi o dönem OHAL KHK’leri denetleyemem derken kendi varlık sebebini aslında sorgulattı. Kimin nasıl atanıp seçildiğini biliyoruz. Yargıçlarımızdan cesaret bekliyoruz. Umarım tarih beni yanıltır ama ben pek olumlu bakmıyorum” şeklinde konuştu.

‘HUKUKÇU OLARAK KURULA GÜVENMİYORUM’

Denetimli serbestlikte İdare ve Gözlem Kurulu’nda Baroların ve Sivil Toplum Kuruuşları’nın bulunmayışına yönelik konuşan İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel şunları söyledi:

“Kurulun içerisinde, Baro yok STK yok. Cezaevinin ajanları, idari personeli kurum müdürleri elbette ki içlerinde psikologlar hatta Cumhuriyet başsavcısı da olacaklardır. Muhalif ifade suçlusu olarak cezaevine girdiğim zaman yine idarenin ajanları olan idarenin personellerinin içerisinde bulunduğu bir kurum beni ne ölçüde serbest bırakır. Ya da örgüt kurmak adına içeride olduğunu düşünün, “ Hayır ıslah olmadı” demeleri içerde kalmasına sebep olacaktır. Burada Devletin mekanizması nedir? İnfaz hâkimine gidecek diye bir savunma yapılıyor. İnfaz hâkimliğine gidilse dahi bir mahkeme olmayacaktır. İnfaz hâkimi içerde olan konuşmaları dinledi mi? İdare ve gözlem kurulunun verdiği kararı sadece dosya üzerinden inceleyecektir. Özgürlük gibi bir alanda karar verilecek ise bunu mahkeme ortamında kişinin dinlenmesi ve avukatının dinlenmesi gerekmektedir. Önemli olarak bu kurulun idareden bağımsız olması sağlanmalıdır. Ben hukukçu olarak bu kurula güvenmiyorum”

Editör: Haber Merkezi