Kamuoyunda ‘imar barışı’ olarak bilinen ve Türkiye genelinde 13 milyon konutun imar ve iskan sorununun çözülmesine yönelik Yapı Kayıt Belgesi’ne ilişkin düzenlemeden İzmir’de de 1 milyonun üzerinde konut sahibinin faydalanması bekleniyor. Ancak ‘imar barışı’ olarak duyurulan ve tüm Türkiye’nin yararlanacağı öngörülen bu düzenleme, ‘Riskli Bölge’ olması nedeniyle İzmir’deki Karabağlar bölgesini kapsamıyor.

İzmir’in Karabağlar ilçesi sınırlarında 35 bin konutun bulunduğu 540 hektarlık alan, 2012 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı’yla riskli bölge ilan edildi. Ancak oturdukları binalar riskli görülerek ‘imar barışı’ndan faydalandırılmayan Karabağlar halkının, kentsel dönüşüm projesi kapsamında heyelan bölgesinde inşaatına başlanılan 18-20 katlı binalara yerleştirilmesi planlanıyor.

Duvar'dan Nuray Pehlivan, İzmir Karabağlar Kentsel Dönüşümde Hak Arayanlar Derneği Başkanı Halil Ecevit ve mahallelilerle ‘imar barışı’nı ve Karabağlar’da hayata geçirilmek istenilen kentsel dönüşüm projesi nedeniyle yaşadıkları endişeleri konuştu.

‘BİZİM EN BÜYÜK DERDİMİZ OLMAYAN BİR ‘RİSKLİ ALAN İLANI’

2012’de itibariyle Karabağlar’daki 540 hektarlık alanın tek seferde riskli alan ilan edilmesi üzerine, “Hak Arayanlar Derneği”ni kurduklarını ifade eden Ecevit, derneğin kuruluş süreci şöyle anlattı, “Yaşadığımız bölge riskli alan ilan edildikten sonra araştırma yaptığımızda, ortada rant için buraya elit kesimlerin yerleştirileceği bir proje olduğunu anladık. Nitekim kısa bir süre içinde gökdelenler yapılmaya başlandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ‘Yeni Hedef Harita’ isimli bir şirket atadı buraya. 1 yıl boyunca henüz projesi bile olmayan bir yerde, burada yaşayan halkla uzlaşma görüşmeleri yaptılar. Yeni Hedef Harita, burada yaşayanlara emrivaki davetler göndererek 10 gün içinde elimizdeki belgelerle uzlaşma görüşmelerine çağırdı. Karabağlar halkı bu yapılana tepki gösterdi ve bu anlaşmayı toplamda sadece 82 kişi imzaladı. Zaten aradan geçen zaman bizim ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi.”

İmar barışı yönetmeliğini okuduklarında, yönetmelik kapsamında verilecek kayıt belgelerinin kentsel dönüşüme kadar geçerli olacağını ve herhangi bir hak sahipliği kazandırmayacağını öğrendiklerini söyleyen Ecevit, “İmar barışı bu ayın sonunda bitiyor ancak biz zaten bu haktan yararlanamıyoruz. Çevre Müdürlüğü’ne dernek olarak T.C. vatandaşlarının tamamını nasıl kapsıyorsa eşitlik temelinde bizim de yararlanmak istediğimizi beyan ettik. Karabağlar özelinde konuşmak gerekirse burada 35 bin konut var. Müracaat edebiliyorsunuz ancak yönetmelik diyor ki, ‘Bu kayıt belgesi dönüşüme kadar geçerlidir. Bunun üzerinden ne bir tapuya müracaat edebilirsiniz, ne mülkiyet hakkını alabilirsiniz’… Bu yüzden imar barışı’na müracaat edemiyoruz; çünkü sözde riskli bölgede bulunduğumuz için verdiğimiz paranın boşa gitmesi gibi bir durum söz konusu” diyor.

‘100 BİN İNSANI TOKİ KONUTLARINA TIKIP BURALARA DA REZİDANS YAPACAKLAR’

“Bu imar barışından yatı, katı, otelleri olanlar yararlandırıldı. Çünkü onların gücü var’ sözleriyle tepki gösteren Ecevit, “Bizim en büyük derdimiz, olmayan bir riskli bölge ilanı. 540 hektarlık alanın tamamı riskli olarak ilan edilirken yaklaşık 5 hektarlık 8 katlı binaların olduğu kısım, bu alanın dışında bırakıldı. Aramızdan sadece bir yol geçiyor. Eğer risk varsa orada daha fazlası var. Oysaki bizim evlerimiz için bize bir daire verip borçlandırarak yerine 40 daireli bir apartman dikecekler. Buradaki 100 bin insanı TOKİ konutlarına tıkıp buralara da rezidanslar yapacaklar. Dedikleri gibi vatandaş ile helalleşme barışı sağlanacaksa ayırım gözetmeksizin toplumun tüm katmanlarını eşit kapsayacak şekilde yeniden düzenleme getirilmeli ve 31 ekim de bitecek olan süre en az 2 yıl daha uzatılmalı” diyor.

‘KORKU İÇİNDE YAŞIYORUZ’

35 yıldır bu mahallede yaşayan Nurten Çalımlı, imar barışı için müracaat edenlerden. Ancak istenilen parayı yatırmasına rağmen tapuyu alıp alamayacağı konusunda oldukça endişeli. “Ben imar barışına müracaat edenlerdenim. Kredi çekip 12 bin lira para yatırdım. Ama tapuyu verip vermeyecekleri konusunda yetkililer hiçbir şey söylemiyor. Korkarım yatırdığımız para da boşa gidecek… Zamanında 3 tane pancar tarlamı satıp çocuklarımı okutayım diye burada ev yaptım. Hepimiz buraya yıllarımızı verdik. Şimdi bize buradan gidin diyorlar. Bugün yarın yıkılacak diye korku içinde yaşıyoruz. Bize bir çözüm bulsunlar artık’’ diyor.

Abdullah Bedir: Burada birçok insan apartman dairelerine kapalı cezaevi olarak bakar.

‘SORUNUMUZ SADECE DÖRT DUVAR DEĞİL’

Riskli bölge ilanının gerçeği yansıtmadığını düşünenlerden 30 yıllık mahalleli Abdullah Bedir ise, “İzmir’de yaşanan depremlerde pek çok bölgede evler hasar gördü. Biz evlerimizden dışarı bile çıkmadık. Bırakın yıkılmayı, kaç kişinin duvarı çatlamış?” diye soruyor. Bedir şöyle devam ediyor, “Bir baba hiç çocuklarının riskli alanda oturmasını kabul eder mi? Yetkililere de söyledim. Depremle ilgili herhangi bir sıkıntı varsa evimi sizin yıkmanıza gerek yok ben yıkacağım diye. Bunların hepsi yalan. Bu iş rant işi. Bizi başka yerlere nakledip üstüne 20 katlı binalar yapıyorlar. Bu nasıl risk?’ Bu mahallede yaşayanların çoğu pazarcı, tekstilcidir. Evlerinin bir kısmını da işlerini yapmak için kullanırlar. Bu insanları buradan alıp apartmana koyarsanız ne yaparlar? Yani sorunumuz sadece dört duvar değil. Bu yaşam şeklimizi etkileyen bir durum. Biz böyle yaşamaya alışmışız. Benim çocuklarımdan ayrı oturma şansım yok, çocuklarımın da benden… Burada birçok insan apartman dairelerine kapalı cezaevi olarak bakar. Bizim kültürümüz bu.”

‘BİNALARIMIZI DEĞİL BURADA YAŞAYAN HALKI RİSKLİ GÖRÜYORLAR’

50 yıldır bu mahallede yaşayan Songül Gürsel de imar barışının bir ‘kandırmaca’dan ibaret olduğu inancında, “Bugün bu ilçenin bu kadar güzel olmasına buradaki insanlar vesile oldu. Herkes köylerinde varını yoğunu satıp burada kendine bir ev yaptı. Şimdi evlerimizin ellerimizden alınıp birilerine peşkeş çekilmesine asla izin vermeyiz. Bu imar barışı falan değil tamamen bir kandırmaca.”

Gürsel sözlerini şöyle tamamlıyor, “2981 yasasından faydalandığımız halde tapularımız bilinçli olarak verilmiyor. Buraya ‘riskli bölge’ diyorlar ama bence bizim binalarımızı değil, burada yaşayan halkı riskli olarak görüyorlar. Şimdi riskli bölge diyerek evlerinden çıkardıkları halkı aynı yerdeki dere yatağı üzerine kurdukları daha yüksek binalara nakletmek istiyorlar. Orası heyelan bölgesi! 540 hektarlık alanda bir ağaç bile dikilmemiş yere şu an 18-20 katlı binalar yapılıyor. Bizim aklımızla alay etmesinler. Buradaki halk her şeyi biliyor.”

DUVAR

Editör: Haber Merkezi