Av. Aydın Özcan, davanın gerçekleştirilen ilk duruşmasında öğrencilerin ailelerinin, bahsi geçen yurda çocuklarını kaydettirmemek için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını, buna karşın ilçedeki bütün kamu görevlilerinin bu yurdu işaret ettiklerini dile getirdi. Bahsi geçen yurdun Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerini içine sindiremeyen bir gruba ait olduğunu da sözlerine ekleyen Av. Aydın Özcan, baroların üstlendiği sosyal sorumluluk ile hukukun ve yasaların yüklediği görevler ve sağladığı imkânlar çerçevesinde davaya katılma ve müdahil olma isteminde bulunma zorunluluğu doğduğunu ve bu doğrultuda davaya müdahale talebinde bulunduklarını, yapılan ilk duruşmada da baroların müdahillik taleplerinin kabul edildiğini söyledi. Buna karşın görülen ikinci duruşmada mahkeme heyetinin değiştiğini ve baroların müdahillik kararının kaldırıldığını ifade eden Av. Aydın Özcan, “baroların başta Anayasa olmak üzere yasalardan ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerden kaynaklı olarak kamu vicdanını mahkemeler önünde temsil etme, insan haklarını savunma ve koruma görevleri bulunmaktadır. Gerçekte baroların davalara katılma talebinde bulunmaması halinde görevi ihmal düzeyinde sorumluluk tartışması yürütülmesi gerekirken, mahkemenin vermiş olduğu müdahale talebinin kaldırılması yönündeki karar kaygı vericidir. Baroların böylesi davalara katılması hem hak hem de yükümlülüktür.” dedi.

Mahkemenin aldığı bu karara karşın İzmir Barosu’nun kamuoyu vicdanını yaralayan diğer tüm davalarda olduğu gibi bu davayı da yakından takip ettiğini söyleyen Baro Başkanı Av. Aydın Özcan, vatandaşlarının eğitimi için gereken imkanları sağlamanın devletin görevi olduğunu, bu görevin bir takım gruplara devredilmesinin acı sonuçlarının 15 Temmuz hain darbe girişiminde acı bir şekilde yaşandığını, aynı olayların tekrar yaşanmaması için gereken önlemlerin alınması gerektiğini ifade etti.

Editör: Haber Merkezi