GÜLSEN CANDEMİR / İZ GAZETE - Menderes’in Sancaklı Köyü’ne öğretmenlik yapmak için giden çocuk gelişimi öğretmeni Saadet Özkan, okul yöneticisi Adil Şahintürk’ün 6 kız öğrenciyi taciz ettiğini ortaya çıkarmıştı. Tacizi kamuoyu gündemine taşıyan ve mahkemede verdiği mücadele ile Şahintürk’ün 82 yıl ceza almasını sağlayan Saadet Özkan, başladığı mücadeleye diğer çocukları da tacizden kurtarmak için devam etmeye karar verdi. Tacize karşı verdiği mücadele ile kamuoyunda büyük takdir gören Saadet öğretmen, tacize karşı daha iyi ve kapsamlı mücadele için veliler ve duyarlı insanlarla dernek kurdu. Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği aracılığı ile pek çok çocuğa ve ailelerine her türlü desteği veren Saadet Özkan ile çocuk tacizini, bununla nasıl mücadele edilebileceğini ve derneğin ulaşabildiği yerleri konuştuk. İletişim mezunu da olan Saadet Özkan aynı zamanda yaşam koçluğu ile ailelere de psikolojik destek sağlıyor.

Tacize karşı verdiğiniz mücadeleyi dernek ile bir ileri aşamaya taşıdınız. Derneğin hedefleri için ne söylersiniz?

Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği, dört senelik bir mücadelenin sonucudur. Derneğin adının önünde Saadet öğretmen adının olmasını açıkçası istemedim, çok megaloman geldi bana bu, benim adım olmamalı dedim, fakat dernekte bir araya gelen insanlar ‘bizi siz bir araya getirdiniz adınız derneğin içinde olsun dediler. Ben de adımın önde yer almaması düşüncesi ile bir platform olsun dedim ve platform oluşturduk. Platformun adı UCİM, UCİM ’deki U harfi aslında içinde umudu barındırıyor. Çocuk istismarı ile mücadele demek UCİM. Türkiye’nin her yerinden başvurarak tacize karşı destek istiyor insanlar bizden. UCİM gönüllüleri birer çocuk savunucuları ve değişimin kendisi olmak için çalışıyoruz.

İstismara uğrayan pek çok çocukla bir araya geliyorsunuz, istismar vakaları bizlerin gördüğü kadar mı, yoksa biz buz dağını mı görüyoruz?

Çocuk istismarı çağlardan beri olan bir şey ne yazık ki. Ülkemize çocuk istismarına bakışımız problemli aslında, ‘ayıp, yasak, çocuktur yalan söyler, gerçek değildir’ gibi yaklaşımlar kişinin kendi vicdanını rahatlatmaktan öteye gitmediği gibi gerçeğin de ortaya çıkmasına engel teşkil ediyor. Ancak çocuklar gerçekten istismarla ilgili yalan söyleyemez. Bir çocuğun yaşamadığı, bilmediği bir durumu anlatması imkân dâhilinde olamaz. İstismar yaşayan çocuk olayın gelişmesini sonucunu sonuna kadar anlatıyor. Bunu anlattığında çocuğun yalan söylemesine imkân yok. Ülkemizde ne yazık ki, istismarla karşı karşıya kalan aileler ne yapacağını bilmiyor. Benim Menderes’teki okulda karşılaştığım da tam da böyle bir şeydi. 22 sene boyunca yaşanan istismarda aileler ne yapacağını bilememiş. 5 değil 10 değil, tam 22 sene. İstismarı yaşayanlar, nereye başvuracaklarını, ne yapacaklarını bilmeyen insanlardı ne yazık ki. Bu gibi durumlara gerek kalmadan da çocuklarımıza neyi nasıl anlatabileceklerini anlatmak zorundayız. Çocuklarımızı biz polisle korkutuyoruz, öğretmenle korkutuyoruz, doktorla korkutuyoruz. Korku, çocukların kendini korumasına bir engel. ‘Polis amca sana böyle yapar, hemşire teyze iğne vurur!’ Bu söylemler çocukların kendilerini ifade etmelerinin önüne bir engel. Çocuklara yurttaşlık bilincinde yaşayacağı istismarda ihbar etmeyi öğretmemiz lazım. Sağlık Bakanlığı’nı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı, emniyeti, jandarmayı arayabilmeyi öğretmemiz gerekiyor.

HERKES KENDİ MAHKEMESİNİ KURUYOR

Menderes’teki taciz olayında ise adaletin yerini bulması için uğraştık. Ama o güne kadar kimse bunu denememişti. Hiç kimse çocukların çığlığını bir makama ulaştırmamıştı. Karşılaştığımız bazı vakalarda bir de şunu görüyoruz. İnsanlar vakaları bildirmiyor ve kendi mahkemesini kuruyor. Büyükler bunu yaparken bizler, çocukların her nerede olursa olsun, yaşadığı istismarı anlatabilmesini mutlaka sağlamalıyız. Bunun önünde hiçbir engel olmamalı. Çocuklara yaşadıklarını anlatabileceği güvenli alanlar sağlamalıyız. Bunun sağlarsak beklide gerçekten bu konudaki değişimi başlatabiliriz. Annelere, öğretmenlere bunları öğretmeli, hangi basamaklardan geçeceklerini anlatmalıyız. Adalet sistemimizde cezalar veriliyor ancak çocuk yaşadıklarını anlatmazsa yargı gerçek adaleti sağlayamaz. Çocuk yaşadığı istismarı anlatmak istediğinde susturulduğu için yargının görevini yapmasını kişinin ceza almasını da sağlayamıyoruz.

İSTİSMARI GÖRÜP GÖZLERİNİ KAPATMAK DA VAHİM

İstismara uğrayan çocuklarla görüşüyorsunuz, dernek olarak bugüne kadar kaç çocukla görüştünüz?

OHAL kapsamında olduğu için ne yazık ki rakam veremiyoruz. Ne zamanki bir serbestlik olur, önce dernekler masasına bilgi vereceğiz, sonra kamuoyu ile bunu paylaşabiliriz, o nedenle bu koşullarda rakam vermemiz yasak. İhbarlar geliyor, insanın olduğu yerde ihbar da oluyor. Ancak ihbardan çok aslında vakaların bildirim sorunu olduğunu söyleyebiliriz. İstismara uğrayan bir öğrencinin maruz kaldıklarına gözünü kapatan öğretmenin görev yerini değiştirerek sorumluluktan kaçması, ya da istismarın yaşandığı yerdeki kişilerin kendi mahkemelerini kurup istismarcı öğretmeni emekli etmesi vahim. En çok yaşanan sorun bunlar aslında. Biz bu vahimliği değiştirebilmeliyiz.

Peki hangi illere gidip istismar yaşayan çocuklara destek verebiliyorsunuz?

Türkiye’nin her yerinde gönüllü üyelerimiz var. 172 Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik uzmanımız, (PDR), 70 gönüllü avukatımız var. Pedagog arkadaşlarımız zaman zaman başka illerde de olsa gün içinde hemen giderek çocukla görüşme yapabiliyor. Aileler derneğimize ihbarda bulunduğunda, kendi hukuk komisyonumuzdaki gönüllü avukatlar hazırlıklarını yapıp, hemen suç duyurusunda bulunuyor. Bize ihbar gelen ilde eğer ekibimiz yoksa hemen oranın barosuna yönlendiriyoruz. Baroların yaptığı bu hizmet bu noktada çok önemli çünkü bu işte gelişmiş ve bilgi düzeyine sahip olmak gerekiyor. 4 yıldır mücadele ederken hep kendim gibi insanları buldum. Mersin’de, İzmir’de, Antalya’da, İstanbul’da, çocuklar ve insanlar için sadece kadınlar olarak değil erkeklerle de güzel yürekli insanlarla çocuklar ve kadınlar için pozitif ayrımcı olan insanlar olarak bir aradayız. Dernek olarak herkese eşit bakıyoruz. Bu ülke çok güzel bir memleket ve biz iyilikle mücadeleyi kazanmak istiyoruz. Büyümek her yere ulaşmak istiyoruz. Bize ulaşmak isteyenler ucim.org.tr. Adresinden ihbarlarını yapabilir.

Kapalı toplumlarda istismarın daha yaygın olduğu yönünde düşünce var. Size gelen vakalara buradan bakarsak nereye koyabiliriz?

Pedofili ne yazık ki her yerde. Her meslek grubundan, her eğitim seviyesinden insanlar var. Bir vakada istismarcı sanat öğretmeniydi. Bunu bir kalıba yerleştiremeyiz, bir vakada olayı yaşatan bir dedeydi. Bu işi sınıflandıramayız, pedofili pedofilidir. Yapmamız gereken insanları bu duruma karşı eğitmek, ne yapacaklarını gösterebilmek. Başka bir ülkede yaşadığımızda bunu kilisede de görebiliyoruz veya okulda da. Ya da bir ailenin içinden görebiliyoruz. Yapmamız gereken değişimi başlatmak, bunu eğitimin içine sokabilmek.

Konuştuğunuz vakalarda çocukların psikolojisi nasıldı, dışa vurabildikleri duygularında neler görebildiniz?

Cinsel istismara uğrayan çocukların rehabilitasyon durumu çok önemli, travmaları çok büyük. İlk önce bana inanacaklar mı kaygısı yaşıyorlar. Sonra, istismarcılar sokakta gezdiği zaman ‘Bana gelir bir şey yapar’ diye sokağa çıkamıyorlar. Görüyorsunuz, intihar eden, kalp krizi geçiren çocuklar var. Biz bunun önüne nasıl geçebiliriz, yasalar var adalete güvenmek ve çocuklarımızı dinlemek gerekiyor.

Herkesin kaldıramayacağı şeyleri dinliyorsunuz, psikolojik olarak bunun altından sizler nasıl kalkıyorsunuz, destek alıyor musunuz?

Bir öğretmen arkadaşım bana ‘Bu sizin işiniz ama ben herhangi bir çocuğa bir şey olduğunda karışamam. Çok korkarım’ demişti. Bu benim işim değil, bu benim seçimim, bu insani bir görev. Vakaları dinlediğinizde eğer insan olarak üzülmüyorsanız ve bir şeyleri değiştirmek zorunda hissetmiyorsanız o zaman ‘insan değilim’ diyorsunuz demektir. Gülmek kadar ağlamak da doğal, etkilenmemek üzülmemek mümkün değil, tabii ki bizler de psikolojik destek alıyoruz. Kendim gibi arkadaşlarım var. Her birimiz birbirimize duygularımızı anlatıyoruz.

Editör: Haber Merkezi