GÜLSEN CANDEMİR/ İZGAZETE- Binlerce kayıp ve ölümün yaşandığı, milyonlarca insanın gözaltına alındığı, ülkenin tüm demokratik unsurlarının susturularak kapısına kilit vurulduğu darbenin yıl dönümünde İzmir’deki demokrasi güçlerinin sözcüleri ve milletvekillerine 12 Eylül’ü sorduk. Ülkenin liberal ekonomiye geçmesinde büyük payı olan 24 Ocak kararları da hemen darbenin ardından alınmıştı. İz Gazeteye konuşan temsilci ve milletvekilleri, ülkenin tüm kaynaklarının yerli ve yabancı sermayeye sunulmasının da miladı olan darbe için “Darbe ruhu AKP ile yaşıyor” yorumunda bulundular.

'ASLA PES ETMEDİK, ETMEYİZ!'

KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Güven 12 Eylül darbesinin; gerici, piyasacı, emek düşmanı partilerin önünü açtığını söylerken, bugün demokratik haklar olarak değerlendirilen pek çok hakkın, işçi sınıfının ve emek örgütlerin verdiği mücadele sonrası elde edildiğini ifade etti.

Güven, “Faşist bir darbe olmasının yanı sıra 24 Ocak ekonomik kararlarının da uygulanması için yapılmış bir darbeydi. 12 Eylül öncesi işçi sınıfı örgütlüyken darbe sonrasında bu örgütlerin tamamı kapatıldı. 12 Eylül mevcut ekonomik krizi tabana yaymak için yapılmıştı bugün AKP’nin Ekonomi Bakanı da aynı bakış açısı ile ekonomik krizi aşacaklarını ifade ediyor. 12 Eylül faşist darbesi AKP gibi partilerin iktidar olması için yapılmıştı ve on yıllardır o partiler ülkeyi yönetiyor.” Diye konuştu. 12 Eylül Darbesi ile tam olarak hesaplaşılmadığını söyleyen KESK sözcüsü; “İlericilerin, işçilerin, demokratların 40 yıldır verdiği mücadele ile elde edilen kazanımlar var. Bunlar öyle söylendiği gibi demokratik haklar değil, kazanılmış haklardır. Bu haklarımızın takipçisiyiz ve tüm haklarımızı alana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.” dedi.

'HALA HESAPLAŞMIŞ DEĞİLİZ'

CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat ise 12 Eylül ile ilişkin acı hatırlarını aktardığı konuşmasında şunları söyledi: “Benim yaş grubumdaki her çocuk için aslında 12 Eylül, farklı travmalar içerir. Kimisi için sadece dişlerinden tanınan ölü yakınlarını, kimisi için cezaevi kapısı önünde bekledikleri yakınlarını ifade eder. Benim içinse 15 ay boyunca babamı, liseden bozma bir cezaevi önünde her gün beklemeyi ifade eder. Bugünün ve yarının çocuklarının 12 Eylül gibi faşist darbelerle karşı kalmaması için onu çok daha iyi anlayıp, onun açtığı travmaları çok daha iyi anlatabilmemiz gerekiyor. Toplum hala 12 Eylül ile hesaplaşabilmiş değil. Yüzleşebilseydi 15 Temmuz, 20 Temmuzla karşı karşıya kalmazdık. Umarım 1. Sınıf demokrasiye kavuşur. Darbelerin her türlüsünden uzaklaşmış bir ülke oluruz.”

'İNSANLIK ONURU KAZANACAK'

Kadın Yazarlar Derneği Temsilcisi ve Feminist yazar Sevim Korkmaz Dinç ise darbenin yıl dönümünde gazetemize görüşlerini şöyle aktardı: “12 Eylül 1980 Faşist darbesinde 28 yaşında bir öğretmendim. O günden bu yana tam 39 yıldır, her yıl 12 Eylül 1980 faşist darbesinin mimarlarının, amaçlarını bir bir gerçekleştirdiğine tanık oldum. Şimdi; erkekliğin en yüksek değer olduğu, demokratik haklarımızın çiğnendiği, hukukun üstünlüğü ilkesinin rafa kalktığı, savaş çığırtkanlığının yükseldiği bir dönemdeyiz. İfade ve düşünce özgürlüğü, demokratik hak ve taleplerimiz, örgütlenme hakkımız sadece sözel olarak, muhalefet etmiyorsak var. Korku toplumu, muhafazakar, ataerkil, anti- sosyalist ve bireyci bireylerden meydana gelen toplum modeli yarattı. Küresel erkek egemen sistem, kadınlara, insanlığa, ezilen ve yoksul halka savaş açtı. Bugüne geldiğimizde, 12 Eylül ideolojisi ilk günden başlayarak kadın haklarını yok etmek, demokratik haklarını ellerinden almak, kadını “ev kölesi” yapmak için tüm gücüyle çalışıyor. Ataerkil ideoloji, artan işsizliği gizlemek, kutsal aile yapısını güçlendirmek için kadınlara savaş açıyor. Dinsel inanç sistemini öne sürerek kadınların bedeni üzerinden iktidarını güçlendiriyor. Evini geçindiremeyen, evde sözünü kaybeden erkeği yanına alarak, destek çıkarak kadını eve hapsetmeye çalışıyor. Arap İslam geleneğine dayanarak, kadının evlenmesini, boşanmasını, çocuk doğurmasını, nafaka almasını, eğitimini, çalışmasını denetlemek için var gücüyle saldırıyor. Sosyal devletin görev ve sorumluluklarını kadının omuzlarına yükleyerek kadının “köle” olarak görmek istiyor. İdeolojik olarak kabul ettiremediği ‘İslami kadınlık’ olgusunu, zorla uygulatmak istiyor. Her gün onlarca kadın öldürülüyor, şiddet görüyor. Kadın düşmanlığı yayılıyor. Faşizme karşı, sürekli mücadele eden kadın örgütleri ve bireyler her adımda karşısında eril gücü bulsa da mücadeleye devam ediyor. 12 Eylül’den bu yana sürekli haklarını savunuyor.”

Sosyalist- feminist biri kadın olarak bu düzeni değiştireceklerine inandığını söyleyen Dinç, kadınların oyunu bozacağına, ne kadar baskı yapılırsa yapılsın, insanlık onurunun kazanacağına inandığını dile getirdi.

'MÜCADELEYE DEVAM'

HDP İzmir milletvekili Serpil Kemalbay 12 Eylül’e rahmet okutacak günlerden geçtiğimizi söylediği açıklamasında, “Ne zaman toplumsal muhalefet yoğunlaşsa önü kesilmek istenmiştir.” dedi. ‘12 Eylül tarihimizin yüz karası; katliamlara, cinayetlere tanıklı ettiğimiz bir darbeydi’ diyen Kemalbay devamında şunları söyledi: “80’lerden 90’lardan bu yana baktığımızda Türkiye demokrasisinde ilerlemeler olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların, gençlerin, Kürtlerin, ekolojistlerin mücadeleyi artırdığı bir dönemdeyiz. Mücadele arttıkça karşısına darbe mekaniği çıkarılmakta. 15 ve 20 Temmuz darbelerini böyle değerlendirme lazım. 16 Ağustos’ta 3 Büyükşehre yapılan kayyım darbesini böyle ele almak gerekir. Halkımız 31 Mart’ta 23 Haziran’da gerçek bir demokrasiyle yaşamak istediğini anlatmak istemiştir ancak tek adam rejimi bunun karşısında baskılarını daha da artırmıştır. Bizlere düşen birleşik bir mücadeleyi daha da artırmak; herkes için adaleti, özgürlüğü isteyip sorumluluk almaktır. Tüm tarihsel sorunlarımızı ancak böyle çözebiliriz.”

Editör: Haber Merkezi