Beste Çelik ile Gün Sonu programının konuğu olan İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Deman Güler,Dünya İnsan Hakları gününün öneminden, Türkiye’deki uygulanabilirlik noktalarından ve ülke içerisinde avukatlara yönelik baskılardan bahsetti. İnsan haklarının modern bir kavram olduğunun altını çizen Güler, “Türkiye’nin batıya yönelmiş çizgisi vardı. AKP iktidarının esas problemi ülkenin dünya ailesinin eşit parçası olma idealini ortadan kaldırmış olmasıdır. Batı’ya yönelmiş yüzümüz şimdiye kadar alışık olmadığımız şekilde Orta Doğu ülkelerine döndü. Artık kendimizi oralarla kıyaslar hale geldik. Bu durumun böyle olmaması içinde büyük bir mantalite değişikliği gerekiyor. Ekonomik krizin bu kadar yükseldiği ve yurttaşların açlıkla mücadele ettiği bir ortamda anca demokrasi akla gelmeye başladı. Son günlerde hukuk reformu dile getirildi. Türkiye’nin ekonomisi ile demokrasisinin birlikte ilerleyeceği bu kişiler tarafından da biliniyor. Çünkü şu görülmektedir. Bir ülkede çoğulculuk, fikir ve basın özgürlüğü yoksa, ülke güvenilir bir ülke olmaktan çıkıyor. Sonuç olarak yatırımcı yatırımını bu ülkeye yapmıyor, uluslar arası pazarlardan ülkeye sıcak para girmiyor. Aslında denklem bu kadar basit” açıklamasında bulundu.

BARIŞÇIL SÖYLEMLER

Geçtiğimiz Nisan ayında 90 bin kişiyi etkileyecek olan infaz yasa teklifinin Meclis’te kabul edilerek yürürlüğe girmesini gizli af olarak değerlendiren Güler, “ Bu paket aslında gizli bir affıdır. Affın içerisine hırsızlık yapanlar girdi ancak terör örgütü suçları girmedi. Çağdaş ülkelerde devletin af getirmesiyle ilgili temel prensip , devlet ancak kendisine yönelik suçları affedebilir. Böyle işler toplumun güvenliğini de sarsan işlerdir. Düşünce hürriyetine her türlü baskı var. Her düşünce hürriyeti de terörizm. Ülke içerisinde bu konuşmaları yaptığımızda bile bize terörist diyebilirler. Oldukça trajikomik bir durum ama ne yazık ki gerçekler bunlar. İtiraz etsek de kabul edilmedi. Türkiye’nin rahatlaması için özellikle düşünce suçlarından dolayı bir şekilde cezaevinde bulunan kişilerin toplumla barıştırılması gerekiyor. Bu farklı düşünceler kabul edilmedikçe Türkiye’de barış içerisinde yaşamamızın temel koşulu, fikir özgürlüğü içerisinde herkesin barışçıl söylemlerle kendini ifade ederek, farklı görüşlere herkesin tahammül etmesidir” açıklamasında bulundu.

Asgari ücret zammına ilişkin yapılan açıklamalarla ilgili insanların açlıkla terbiye edildiğinin altını çizen Güler, “Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir ülkede yaşayan insanlar ev kirası mı ödeyecek, eğitimine mi harcama yapacak? Güçlü ülke imajı çiziliyorken, bunun hakkını vermek gerekiyor. Bunun hakkı televizyon ekranlarına çıkarak bas bas bağırmak değildir. Hakkı ülkedeki asgari geçim standartlarını oluşturmaktır. Bunları yapabiliyorsanız güçlü ülkesinizdir. Bizim standardımız eşit gelir dağılımını sağlamak gerekmektedir. Türkiye’de asgari ücret normal ücret oldu. Son dönemlerde insanların işe girerken baştan razı oldukları ücret haline geldi. Asgari ücret verebileceğiniz en minimal ücret birimidir. Bunlara itiraz etmek gerekiyor ve Türkiye’nin geldiği konumda insanlar açlıkla terbiye ediliyor” dedi.

‘ADALETİN UYGULANIŞINDA HATA VAR’

Ülkede avukatlara yönelik baskıyı değerlendiren Güler, “Bireysel olarak insan hakları alanında çalışıyorsanız, bu baskıları hissetmeniz mümkün değildir. Tabii her avukatta bu baskıyı hissediyor anlamına gelmez. Avukatlığında çeşitli uygulanış şekilleri var. Ancak çağdaş hukuk devlet ideali ile mesleği yerine getiriyorsanız baskıyı mesleğin her alanında hissedersiniz. Çaresizlik halinin oluşması sürekli size cevap vermeyen aynaya konuşmak gibi düşünebilirsiniz. Aslında burada Türkiye’deki adaletin uygulanışı ile ilgili her şey hatalı. Bu durumda da avukatlık pratiği de ister istemez kötüye gitmektedir. Elimizde olan bazı dosyaların karşılık alamayacağını biliyoruz. Yapılan bu hukuk ihlalleri dünyanın gözü önüne seriliyor ve neyi kimden kaçırmaya çalışıyoruz. Hükümetin yurttaşta karşılığı olduğunu düşünmüyorum” dedi.

Türkiye’de yaşanan kadın cinayetlerine ve hükümetin bu durum karşısında izlediği politikaları da eleştiren Güler, “Kadın cinayetlerini kendi içerisinde statü olarak ayrılıyor. Bu durum bu kadar basitleştirilicek bir şey değidir. Toplumsal arka planı olan bir meseleyi gayri ciddi şekilde eleştirilemez. Kadın erkek eşitliğine inanmayan iktidarın kadınların canını koruması mümkün müdür? Bu zihniyet ortadan kalktığında yaşanılan bu olaylar bir günde biter” açıklamasında bulundu.

Editör: Haber Merkezi