İzmir’de çok sayıda koronavirüs vakası görülmesini neye bağlıyorsunuz? Neler eksik bırakıldı?

İktidar yıllarca İzmir’in sağlık alt yapısındaki eksikliği görmezden geldi. Yoğun bakım yatak sayımız, hastane alt yapımız yetersiz bırakıldı. Ödediğimiz vergiye karşın merkezi hükümetten aldığımız pay hep düşük kaldı. Bu nedenle biz sağlık alt yapısı yenilenmesi gereken kentte bu koşullar altında mücadele etmek zorunda kaldık. İzmir dış dünyaya çok açık, dış hatlarla taşınan yolcular ve turistik gezilerde denetim ve koordinasyon eksikliği yaşandı. Bütün bu dezavantajlı durumlar kenti olumsuz etkiledi. Örneğin havaalanında herhangi bir önlem olmadan yolcu trafiği sürdü. Ayrıca iç göç konusunda kent Türkiye‘de öncelikli iller arasında yer alıyor. Bu noktada da iktidar sadece seyretti.

Öte yanda İzmir’de risk faktörlerini ve yurtdışı bağlantılı vakaların temelini şeffaf bir bilgilendirme mekanizması olmadığı için bilemedik. Dolayısıyla önlem kısmı da yetersiz bilgiye dayalı, el yordamıyla ilerledi. Bir de İzmir’deki hatırı sayılır 60 yaş üstü nüfus, çok da dikkate alınmadı ve ölümler can yakıcı düzeyde oldu. Bilgi sağlayan kurum ve kuruluşların kısıtlanmasının virüsle mücadeleye katkı sağlamayacağını ilk günden bu yana anlatıyoruz. İzmir Tabip Odası’nın vaka ve ölüm sayılarındaki düzeltme açıklamalarına da bu gözle bakmalı, işini yapan odalarla uğraşmak yerine “süper taşıyıcılığın” önüne geçmekten evinde kalanlara lojistik desteğe kadar pek çok konuya odaklanmamız gerekiyor. 

Sayıların yüksek olması yurttaş üzerinde nasıl bir etki bıraktı?

Sayıların yüksek olması önce şehir efsanesi gibi algılatılmaya çalışıldı. Bizim dediklerimizi Sağlık Bakanı da doğrulayınca İzmirlilerin ilk hissettiği duygu kaygı ve panik oldu. Bu durum hafif semptomlar gösteren yurttaşların da sağlık kurumlarına akın etmesine, ek yoğunluğa neden oldu. Yurttaşların bu dönemde en büyük ihtiyacı ruh sağlığını da koruyarak, soğukkanlı bir biçimde kendi izolasyonunu sağlaması. Ancak uygulanan yöntemler yüzünden insanlar bu soğukkanlı ruh halinden uzaklaştı.

Hastanelerde şu anki durum nasıl? Yoğun bakım ve yatak doluluk durumuna dair bir bilginiz var mı?

Bu konuda başta pandemi hastanesi olarak belirlenen hastanelerin ilk vakanın açıklandığı ilk hafta sonunda dolduğunu, şu anda da İzmir’de korona virüsten ari bir hastane olmadığını biliyoruz. Pek çok üniversite ve araştırma hastanesi fizik tedavi ve gastroenteroloji gibi bölümleri kapatarak bu hastalara açtı. Şu anda bırakın yoğun bakımları yatarak tedavi bile sıkıntıya girmiş durumda. 

Sağlık çalışanlarının yeterli ekipmanı bulunuyor mu?

Tüm ülkede olduğu gibi İzmir’de de ekipman sıkıntısı var. Hastanelerdeki, aile sağlığı merkezlerinde ve il sağlık müdürlüğünde çıkan vakaların ardından bir işyeri hekimi Covid 19 nedeniyle hayatını kaybetti. Kişisel koruyucu ekipman ve hijyen malzemelerinin “özel hallerde karşılanan tıbbi malzemeler listesi” ne alınması ve sağlık emekçilerine ulaştırılması gerekiyor.  İzmir’de onlarca sağlık çalışanının COVİD-19 tanısı ile hastanelerde yattığını, birçok hastane servisi ve aile hekimliği biriminin karantina uygulamasına ve birlikte çalıştıkları çok sayıda sağlık çalışanının da 14 gün izolasyona alındığını biliyoruz. Bunda elbette en büyük paylardan biri korunamama yani ekipman sıkıntısı.  

Ben uzman kuruluşlarla sürekli iletişim halindeyim, İzmir gönüllüleri, sosyal sorumluluk sahibi güzel insanları ile sağlık emekçilerini yalnız bırakmadı ancak bu ekipman ve kumanya sorunu yaşanmadığı anlamına gelmiyor. 

İzmir’de yerel yönetimler sürecin neresinde duruyor? İşini kaybedenler veya yaşı nedeniyle evden çıkamayanlar için gerekli destek sağlanıyor mu? Belediye hesaplarına el konması işi zorlaştırdı mı?

İzmir’deki yerel yönetimler tüm Türkiye’ye örnek oluşturacak adımlarla sosyal belediyeciliğin nasıl olması gerektiğini kara günde dostluğu örgütleyerek gösterdi. Şova kaçmadan, yerinde ve itidalli yaklaşımlarla “önce insan” demenin hayattaki karşılığını gösterdi. 

Büyükşehir Belediyemiz bir metropol belediyesi olarak kriz yönetimini herkese öğretti.

Gerek dezenfeksiyon çalışmaları, gerek 65 yaş üstüne gerçekleştirilen yerinde hamleler ve kurulan dayanışma ağı örnek çalışmalar oldu. 

İlçe belediyelerimiz yenilikçilikle iyiliği, dayanışmayı birleştirdi ve hem sağlık emekçileri hem de halk için güzel projeler ortaya koydu.  Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, maske ve siperlik üretiminin ardından çıtayı yükseltti, yoğun bakım hastaları için geliştirilmiş entübe virüs koruma kutularının üretimini başlattı. Bornova Belediye Başkanımız Mustafa İduğ da özel bir proje ile günde 3 bine yakın maske üretebileceğini duyurdu. Yine en kalabalık ilçemiz olan Buca’da da benzer çalışmalar hız kesmeden sürüyor. 

İşini kaybedenler, evinden çıkamayanlar için uygulanan her adımı Genel Merkez ve Sayın Genel Başkanımız koordinasyonunda hayata geçiriyoruz. Çünkü bu yaşanan sistemin çürümüşlüğünün de ortaya çıkacağı, ekonomideki pembe balonların patlayacağı bir turnusol oldu. Bizim derdimiz bu dar zamanda en az zararı alarak “yalnız değilsin” diyebilmek. O yüzden genel talimatlarla yerele özel destek modellerini birleştirerek kapıları çalıyoruz. 

Belediyelerin yardım toplama yetkisi ve bu blokajlara ilişkin hukuki süreci hatırlatmak isterim ama dayanışma sadece ortak bir nakit hesapla sınırlandırılamaz. Bizler zaten halk sağlığı önlemleri, zabıta denetimleri ve pek çok sosyal projeyle bu sınırları yıkıyoruz. 

Çok sayıda fabrikada ve inşaatta çalışmak zorunda kalan ve sosyal mesafelenmeyi uygulayamayan yurttaşlar için ne söylemek istersiniz? 

İzmir’de organize sanayi bölgeler, bunların bağlı bulunduğu odalar, iş dünyası dernekleri ve serbest bölgeler ile Parti olarak iletişimimizi sürekli tutmaya gayret ediyor, bu önerileri her fırsatta dile getiriyoruz. Ancak tekil örnekleri sosyal medyaya düştüğünde o konuyu da yakından izliyor, gerekli temasları kuruyoruz. İmalat ve inşaat sektörü de “önce can” demeli.

İzmir’de esnafın durumu nedir?

İzmir’deki birinci sektörün hizmetler sektörü olduğunu biliyoruz. İzolasyon nedeniyle pek çok esnaf ya kapalı ya da cirosunun onda biri kadar iş yapıyor. İstihdam ettiği insanlar kaygılı.  

 Sorunlarına karşı önerileriniz nelerdir?

Partimizin önerdiği ekonomik önlemler dikkate alınmayıp, sadece birilerine “neşen yerinde” demekte ısrar edilirse halka evde kal ama aç da kal demiş olursunuz. O yüzden ekonominin can damarı olan KOBİ’ler ve küçük esnafın yaşaması için mevcut fotoğrafı da çok iyi çekebilmeliyiz.

Ülkemizde korona virüs salgınından sonra basının yaşadığı sorunlar nelerdir?

Gazeteciler toplumun akciğerleri. İktidar tarafından bu akciğer nefessiz bırakılmak isteniyor, gazetecilerin çalışma koşullarını düzeltecek herhangi bir adım atılmıyor. Özellikle örgütlenme konusunda gazetecilerin önüne konan engeller,  bugün COVID 19 ile mücadelede en büyük duvar. Gazeteciler kendi seslerini patronlarına duyuramazken, patronlar editoryal yapılara saldırmanın yanı sıra fiziki çalışma ve ücret koşullarını gazeteciler aleyhine düzenleyerek acımasızca bir baskı içindeler.  Bunun sebebi de iktidarın tutumudur. İktidar sağlıklı, özgür, örgütlü çalışmayı istememekte, kendi dışında kimseye yaşam hakkı tanımamakta. Saray düzeninin en çok üzerinde baskı kurduğu çalışma gruplarının öncüsü gazeteciler. Gazetecilere özgürlük, sağlıklı çalışma koşulları ve örgütlü iş olanakları istiyoruz,  bunlar olmadan mesleğin yürütülmesi gerçekten çok zor. (Yurttan Sesler.ORG)

Editör: Haber Merkezi