YAĞIZ BARUT/ İZ GAZETE- Suriye’nin İdlib kentinde Rus destekli rejim güçleri tarafından yapılan ve resmi açıklamalara göre 36 askerimizin şehit düştüğü hava saldırısının ardından AKP hükümeti, mültecilerin artık karadan ve denizden Avrupa’ya ulaşmasını ‘durdurmamaya’ karar verdi. Bu haberi alan binlerce mülteci ise Avrupa’ya geçmek için Yunanistan ve Bulgaristan sınırına akın etti. Kimileri ise İzmir ve Çanakkale gibi kıyı kentlerinden lastik botlarla Yunan Adaları’na ulaşmak için tehlikeli bir yola çıktı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu resmi twitter hesabından yaptığı paylaşımla 1 Mart 2020 saat 09.55 itibariyle Edirne üzerinden 76 bin 358 göçmenin Türkiye’den ayrıldığını duyurdu. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da saldırı sonrası yaptığı ilk açıklamada mülteci geçişlerini engellemeyeceklerini vurguladı. Yunanistan ise çok net ifadelerle mültecileri kabul etmeyeceğini belirtti. Öyle ki sınıra yaklaşan mültecileri ses ve gaz bombaları ile uzaklaştırma yolunu tercih etti.

AKP iktidarının uzunca zamandır dış politikada Avrupa Birliği’ne karşı bir tehdit unsuru olarak kullandığı ancak iç politikada ise istismar ettiği mülteci krizinin son durumunu İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ali Deman Güler ile konuştuk. ‘İnsan Hakları Hukuku’nda özel çalışmalar yapan Güler, alınan karara ‘politik manevra’ değerlendirmesini yaparken, çok ciddi bir ‘insan hakları krizinin’ yaşandığını vurguladı.

‘CİDDİ BİR KRİZ’

Alınan son karar ile sınır güvenliğinin tamamen ortadan kaldırıldığını dile getiren Güler, başta yaşam hakkı olmak üzere pek çok insan hakkı ihlaline de ortam hazırlandığını vurguladı. Botlarla denize açılacak olan mültecilerin can güvenliklerinin olmadığını ve Sahil Güvenlik’in müdahale etmeme ihtimalinin kendisini endişelendirdiğini ifade eden Av. Güler, bunun yanı sıra Yunan Sahil Güvenliğinin ise çok daha sert davranacağını bildiklerini, Yunan hükümetinin oraya ulaşanları hızla Türkiye’ye iade etmeye başladığını aktardı. Çok ciddi bir insan hakları krizinin ortasında olduğumuzu kaydeden Güler, “Söylemek bile çok zor ama kötü tablo şu; önümüzdeki günlerde Akdeniz’den ve Ege’den gelecek yeni ölüm haberleri ile karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor.” dedi.

NASIL AÇIKLAYACAK?

Geçtiğimiz Ocak ayında Çeşme açıklarında 8’i çocuk 11 göçmenin vefat ettiğini hatırlatan Deman Güler, “Bu çocuklar Türkiye’de doğmuştu, bu ülkenin çocuklarıydı aslında. Arkalarında cenaze namazlarını kılacak bir kişi bile yoktu, kimsesizler mezarlığına defnedildiler. Bu seviyede bir dram yaşıyoruz ve bu sadece bir örnek. Bunun gibi on binlercesi var. Hali hazırdaki sorunlar çözülmemişken bir de üstüne her şeyi çok daha geri götürecek bir ‘siyasi hamle’ yapılıyor. Mülteci meselesinde insani bir refleks gösterdiğini iddia eden hükümet bu durumu yarın bir gün nasıl açıklayacak merak ediyorum!” diye konuştu.

‘POLİTİK MANEVRA!’

‘Mültecilerin Avrupa’ya geçişinin durdurulmayacağı’ kararının İdlib’de meydana gelen ve hepimizin yüreğini yakan saldırı sonrasında alındığını, bunun ‘politik bir manevra’ olduğunu vurgulayan Güler, “Mülteci krizinin uzun süredir siyasi bir koz olarak elde tutulduğunu biz biliyorduk ancak bugün hükümet de kartı açmış görünüyor. Muhtemel ki bu sonsuza kadar sürmeyecek ve kapalı kapılar ardında yeni görüşmeler yapılacak. Sonuca bağlanacak elbette ama mülteciler de uluslararası siyasete yem olarak kullanılmaya devam edecek” ifadelerini kullandı. Göç ve özellikle iltica hakkının en temel insan haklarından biri olduğunu ve uluslararası sözleşmelerle korunduğunu dile getiren Güler , “İltica hakkı asla sınırlandırılamaz. Amaç, her bireyin iltica hakkını tek tek değerlendirmek ve gerçekten ihtiyaç sahibi olanlara mülteci statüsünü sağlamak olmalıdır.” dedi.

‘ULUSLARARASI HUKUK İŞLETİLEMEDİ’

Uluslararası hukukun şimdiye kadar düzgün işletilmediğini, mülteci meselesinde uluslararası kamuoyunun 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre birlikte hareket etmesi gerektiğini, 4 milyon insanın tek bir ülkede barındırılmasının ise mümkün olmadığını ve Türkiye’nin bu anlamda tek başına kaldığını dile getiren Güler, bunun sorumluluğunun AKP iktidarında olduğunu çünkü mülteci krizini en baştan doğru yönetemediğini ve milyonlarca insanın bu kadar uzun süre Türkiye’de kalacağını öngöremediğini aktardı.

‘MÜLTECİ KARŞITLIĞI DALGA DALGA…’

Dünyada mülteci karşıtlığının dalga dalga yükseldiğini ve Türkiye’nin de bundan nasibini aldığını belirten Güler, Türkiye’nin mülteci krizini ise gerçekten de çok kötü yönettiğine vurgu yaptı. Bugün Kilis’in yüzde 70’inin Suriyeli olduğunu ve bu durumun kentin sosyolojini, ekonomik koşullarını, hatta kentin konuştuğu dili değiştirdiğini hatırlatan Güler, “Bu durum dünyanın hiçbir ülkesinde kabul edilebilir bir şey değildir. Bunun bir sorun yaratması da çok doğal. Öte yandan sosyal medyanın da etkisi ile Suriyelilere iş verildiği, para verildiği gibi yanlış bilgiler yüzünden toplumsal bir refleks gelişiyor ve bir düşmanlık yaratılıyor. Bugün yaşadığımız gibi ekonomik kriz dönemlerinde ise direkt olarak suçlanacak kişiler olarak görünüyorlar ve parmaklar onlara doğrultuluyor.” diye konuştu.

TÜRKİYE, ÜRDÜNLEŞEBİLİR!

Mülteci krizinin çözümü noktasında özellikle orta ve uzun vadeli planların konuşulmadığını, mültecilerin Türkiye toplumuna entegrasyonu konusunun ise neredeyse hiç gündeme gelmediğini söyleyen Güler, “Çünkü biz hala diyoruz ki; ‘onlar mülteci değil, bizim misafirimiz.’ 4 Milyon insanı misafir etmek dünyanın neresinde görülmüştür? Türkiye’nin Ürdünleşme sürecini yaşamasından korkuyorum. Filistinliler, 1948’den sonra yurtlarını kaybetmeye başladılar ve çeşitli ülkelerde yaşıyorlar. Ürdün bunların başında geliyor ve hala bir kimlikleri yok. 70 yıldır misafirler… 70 yıldır hayata katılamıyorlar, vatandaşlık alamıyorlar. Bir benzeri süreci de böylesi öngörüsüzlükte Türkiye’de yaşayabiliriz.” şeklinde konuştu.

ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 74'üncü Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, DHA muhabirinin çektiği ve dünyada büyük yankı uyandıran Aylan bebeğin fotoğrafını katılımcılara göstererek, "Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu. Unutmayın ki bir gün aynı durum sizin de başınıza gelebilir. Çünkü Aylan bebekler, bir değil, binler, milyonlar bütün bunlara karşı önlemimizi almak durumundayız" demişti.

SOYLU NE DEMİŞTİ?

Geçtiğimiz Ocak ayında Çeşme açıklarında göçmenleri taşıyan teknenin batması sonucu 8'i çocuk 11 kişi hayatını kaybetmiş, 8 göçmen ise sahil güvenlik ekiplerince sağ olarak kurtarılmıştı. Faciaya ilişkin yürek burkan görüntüler ise gün ağarınca ortaya çıkmış, hayatını kaybeden çocukların ayakkabıları ve kıyafetleri denize açıldıkları koyda kıyıya vurmuştu. Bunun üzerine sosyal medya hesabından açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Ölen 8 çocuk. Ege denizinde çırpınarak öldüler. Savaştan, yoksunluktan kaçtılar. Öteki dünyada hepimiz karşılaşacağız bu çocuklarla... Esed, Batı, emperyalistler, göçmen kaçakçıları, umursamayanlar, tiyatro oynayanlar...” ifadelerini kullanmıştı.

Editör: Haber Merkezi