Gizem TABAN/İZ GAZETE- Göç ve İltica Hukuku konusunda uzun yıllardır çalışan Avukat Ali Deman Güler, Türkiye gündemini meşgul eden mülteci konusuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Güler, İktidarın mültecilerle ilgili bir politikası olmaması sebebiyle gerginliklerin yaşandığını ve bunun toplumlararası gerginliğe dönüştürülmemesi gerektiğini söyledi. İktidarın hem sınır güvenliğini sağlaması hem de mültecilerin haklarını koruması gerektiğini belirten Güler, herkesin kullandığı dile dikkat etmesi gerektiğinin de altını çizdi. 

‘ÖNGÖRÜNÜN GERÇEKLEŞMİŞ HALİ’
Ülkede uzun süredir var olan mülteci meselesinin son dönemde ülke gündeminde yoğun bir şekilde yer almasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Avukat Ali Deman Güler, “Bu, son günlerin meselesi değil. Bundan yaklaşık 5 yıl önce İzmir’de dahi yurttaşlar ile İzmir’e sığınmış kişiler arasında küçük çaplı da olsa gerginlikler yaşanmıştı. O zaman da bu meselenin önünün ciddi bir politikayla alınmazsa bu tür gerginlikler için ortam sağlanacağını söylemiştik. Şu anda yaşadığımız aslında bir öngörünün gerçekleşmiş hali. Türkiye nüfusunun yüzde 5’i sığınmacılardan oluşuyor, dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkeyiz. Dolayısıyla hem Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları hem de sığınmacılar açısından olası gerginliklerin iki tarafı tetiklemesi de mümkün. Bazı yerlerde sığınmacıların çok yoğun olarak yaşadığı yerler var, bunun bir çeşit gettolaşmaya kadar gidebileceğini herkes öngörüyor. Ortaya çıkacak kıvılcımların iki tarafı da etkilemesi muhtemel. Burada dikkat edilmesi gereken bu kıvılcımları başlatacak söylemlere yer vermemek” ifadelerini kullandı.

‘SINIR GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI’
Türkiye’de sığınmacılarla ilgili bir politika eksikliği olduğunu vurgulayan Avukat Güler, sınır güvenliğinin sağlanmamasının çok ciddi bir risk oluşturduğunu da söyledi. Güler, “Bu noktada, kısa-orta-uzun vadede çözülmesi gereken politik meseleler var. Bunu çözmediğimiz her geçen gün bu meselenin üzerine ekliyoruz. Türkiye’nin sınır güvenliğinin sağlanmamış olması Türkiye için çok büyük bir risktir. Bu hem yurttaşlar için hem de sığınmacılar için risktir. Biz bugün o kapılardan giren insanların Suruç’ta bomba patlattıklarını biliyoruz. Dolayısıyla bu güvenlik riski hiç yokmuş gibi davranmak akıl karı değil. İktidarın ilk yapması gereken sınır güvenliğini sağlamak olmalı. Türkiye’de, IŞİD, El-Kaide mensupları cirit atıyor. Bu mesele; Türkiye’nin güvenlik meselesidir, sığınmacıların hak ve özgürlükler meselesidir, yurttaşların işsizlik meselesidir” diye konuştu. 

‘AKP’YE RANT SAĞLARSA ÖNÜ KESİLMEZ’
İktidarın bu tür karmaşık siyasi meselelere çözüm üretecek bir birikimi olmadığını belirten Güler, “Türkiye’deki sığınmacı rakamı 4 milyonu geçmiş durumda. Bununla ilgili bir siyaset yok. AKP’nin, bu sığınmacı meselesini nasıl çözeceğini söylemesi gerekir ama söyleyemiyorlar. Türkiye’nin güvenlik meselesini çözemez hale gelmişler. Benim korkum şu; iktidarın, Türkiye’deki herhangi bir insan hakları meselesine verdiği yanıt hiçbir zaman uluslararası hukuk perspektifinden olmadı. İktidar hep ‘ben buradan nasıl siyasi-ekonomik rant yaratırım?’ şeklinde yaklaştı. Dolayısıyla iktidarın bugün Türkiye’deki sığınmacı meselesini iyi niyetle çözeceğini asla düşünmüyorum. Yarın bir gün bu mesele nereye varır diye baktığımızda; endişem, Türkiye’deki iç karışıklık meselesinin, iktidarın kendi siyasi gündemine ne kadar yarayacağında düğümleniyor. Eğer, Türkiye’deki iç karışıklık ve mülteci karşıtlığının bir faydasını göreceğini düşünürlerse bunun önü kesilmez” açıklamalarında bulundu. 

‘SORUMLUSU SIĞINMACILAR DEĞİL’
Ankara’da mültecilerle ilgili yaşanan provokatif olaya değinen Avukat Güler, “Yaşanan olayın, toplumsal gerginliğin nereye kadar ilerleyebileceğinin göstergesi olduğunu görüyoruz. Bu meselede toplu saldırganlık halinin, şiddetin ortaya çıktığı aşikar. Ama bunun toplumlararası çatışmaya evirildiğini söylemek için erken. Bu tablo toplumlararası gerginlik yaratmamalı. Bunun için çok dikkat edilmeli. İktidar görevini yapmalı, iç güvenlik ve sınır güvenliğiyle ilgili elinden gelen neyse fazlasını yapmalı. Tüm siyasiler, toplum bileşenleri, herkes diline çok dikkat etmeli. Çünkü burası artık belli ki toplumun gerginlik alanlarından biri halini aldı, daha da alacak. Hele ki, ABD ve NATO’nun Afganistan’dan çıkmasıyla beraber yeni gelecek Afgan göçmenlerle mülteci sayısının daha da yükseğe çıkması ihtimali var. Toplumsal refleks de buradan hareket ediyor. Burada yapılması gereken bir taraftan Türkiye’deki güvenlik ortamının oluşturulması diğer taraftan Türkiye’ye gelmiş sığınmacıların şartlarının dünya standartlarındaki şartlara eriştirilmesi lazım. Eğer Türkiye’de sığınmacılara karşı bir refleks varsa bu aslında sığınmacıların Türkiye’deki sosyal yapıya etkisine verilmiş bir refleks. Ama bunun sorumlusu sığınmacılar değil” ifadelerini kullandı.

‘TOPLUMSAL GERGİNLİK OLUŞTURUR’
Avukat Güler, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Sığınmacılar çeşitli nedenlerden dolayı kendi ülkelerinden Türkiye’ye gelmiş olabilirler. Bunun önünü açan kimse sorumlusu odur. Bugün, sığınmacılara saldırmak, ötekileştirici dil kullanmak hiçbir şekilde konuyu doğru anlamadığımızın işaretidir. Yapılması gereken; burada bir sıkıntı varsa, toplumsal bir tepki varsa, bu toplumsal tepkinin müsebbibi olan AKP hükümetine ve Avrupa Birliği ülkelerine yapılmak zorundadır. Her gün farklı ülkeler açıklama yapıyor, Türkiye’yi mültecilerin sıkıştığı bir alana çevirmeye çalışıyorlar. Türkiye, 2016’da Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşma neticesinde kendi ülkesini apaçık bir şekilde mülteci cezaevi haline getirdi. Açık sınır kapısı politikası uygulandı, mültecilere bu hak verildi ve buraya geldiler. Hükümet buna izin veriyorsa bunun sorumlusu kimdir? Siz bunu hiçbir politikanız olmadan, ‘ben açtım, geldiler’ deyip sonraki süreçlerde de hiçbir çözüm üretmezseniz bu toplumsal gerginlik oluşturur.”

‘TEHLİKELİ SONUÇLAR VEREBİLİR’
‘Bu toplumsal gerginlik nereye kadar gider?’ sorusuna yanıt veren Güler, “Önü alınmazsa çok tehlikeli sonuçlar verebileceğini düşünüyorum. Ama Türkiye’nin de toplam zekasının AKP’nin kısıtlı zekasıyla sınırlı olmadığını düşünüyorum. Çok seslilik üzerinden hem güvenliği sağlayacak hem de sığınmacıların haklarını garanti altına alacak, orta ve uzun vadede Türkiye’yi bir mülteci hapishanesi olmaktan kurtaracak çözümler bulunmalı. Ayrıca, sözcükleri ölçerek, tartarak kullanmak gerekiyor. Herkesin sorumluluğu var” dedi.

Editör: Haber Merkezi