CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa Büyükşehir Belediyesi Fuar Merkezi'nde "Ferdi Zeyrek Vakfı" açılış programına katıldı. Burada konuşan Özel, Zeyrek'in anısını yaşatmanın önemine vurgu yaptı. Özel, konuşmasında hem hüznü hem de gururu bir arada yaşadıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:
Ferdi yaşıyor olsaydı, bu akşam burada yaptığımız işi yapmamızı isterdi
"Hem çok zor bir geceyi, akşamı birlikte yaşıyoruz. Hem de çok gururlu, ileriye doğru umutlarımızı artıran bir akşam. Yasımızı elbette yüreğimizin bir köşesinde yaşıyoruz. Başta anneciği, kızı, eşi olmak üzere… O gün 40 mum yandı hepimizin yüreğinde. Her gün biri sönüyor, sönüyor ama o son mum ömrümüz boyunca, Ferdi’nin adı her geçtiğinde, Ferdi’yi her düşündüğümüzde yüreğimizi yakmaya devam edecek. Diğer yandan da Ferdi’ye layık olmak durumundayız. Bir ömür boyu sadece yas tutmak, onu hatırlayıp üzülmek, ağlamak, erken kaybına isyan etmek… Bu Ferdi’nin tarzı işler değildi. Ferdi yaşıyor olsaydı, bu akşam burada yaptığımız işi yapmamızı isterdi. Şimdi biz de onu yapıyoruz.
Ferdi, bizim çocukluktan beri, gençlikten beri tanıdığımız, birlikte olduğumuz bir arkadaşımızdı. Arkadaş çok önemlidir. Birlikte askerlik yaparsın, asker arkadaşın olur. Birlikte ticaret yaparsın, iş arkadaşın olur. Bir ömür geçirirsin, hayat arkadaşın olur. Ferdi de benim birlikte hayal kurabildiğim ve o hayallerimizi gerçekleştirmekten zevk aldığım bir arkadaşımızdı. Bazen o daha ileri hayaller kurardı, ben onu dizginlemeye çalışırdım. Bazen ben daha ileri hayaller kurardım, Ferdi’yi ikna etmeye ben çalışırdım. O da beni yavaşlatmaya çalışırdı. Ama hayatımız hep adım adım; başarısızlıklarla, başarılarla ama kararlılıkla, omuz omuza yürüyerek ve büyük bir başarıya doğru ilerledi.
Manisa’da Kuyumcular Çarşısı’ndan Tıraşçı Ahmet’in oğlu, Manisa’nın evladı… Mimar olmuş, okumuş, gelmiş memleketinde çalışmak istemiş. Meslek örgütü Mimarlar Odası’nın başkanlığını genç yaşta yapmış. Manisa Akademik Odalar Birliği’nde görev almış. Şu anda yanında bulunduğumuz Sümerbank arazisi için, fabrika için hep birlikte mücadele etmişiz. Manisa’nın sembol binası Beyaz Fil ayakta kaldıysa, yıkılmadıysa, AVM olmadıysa bu Ferdi sayesinde olmuştur.
Uzak kaldığınızda kardeşinizi özlediğiniz gibi özlerdiniz onu
Mimar Sinan’ın o tek heykelini, Mimar Sinan’ın kalfalık dönemini bitirip ustalık dönemine geçtiği Muradiye Camii’nin önüne diktirene kadar inat etti. Zaman zaman 'Ferdi, boşuna mı uğraşıyoruz acaba?' derdim. 'Hayır abi, Mimar Sinan’ın heykeli olmadan olur mu?' derdi. Manisalı mimarlarla, Mimarlar Günü’nde gidip orada Mimar Sinan’ı anmıştı. Mesleğini seven, yaşadığı şehri seven, insanları seven, çocukları seven, yaşamın kendisine değer veren bambaşka birisiydi. Onu tanıyan herkesin etkisinde kalacağı, kimsenin düşmanlık edemeyeceği, dost olmak isteyeceği bir insandı Ferdi. Uzak kaldığınızda kardeşinizi özlediğiniz gibi özlerdiniz onu.
Bu güzel insanla birlikte biz siyaseti de beraber yaptık. Manisa’da gün oldu, ilçe başkanlığına aday oldu, kaybetti. Gün oldu, imkansız görünen zamanlarda imkansız işleri başardık hep beraber. Ve en sonunda aslında alın yazısı… Ömrün süresi dolduğunda belliyse ve Ferdi işte bundan daha 4 ay bile olmadı, 4 ay önce gencecik yaşında hayatı sonlanacaksa eğer Ferdi'nin... Herhalde Ferdi’nin son 1 yıl 3 ayını geçirmesi için en mucizevi şey, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı olması olurdu. Çünkü kenti seven, insanı seven, Manisa’ya aşık ve Manisaspor’a sevdalı bir insandı. Belediyeciliği severdi. Hem mimar olmasından hem de insana hizmet etmeyi sevmesinden dolayı, belediye başkanlığı onun için en uygun görevdi.
O, Yunusemre Belediye Başkanı olmayı çok istiyordu. Geçen seçimde aday gösterebilseydik kesin kazanırdı. Zaten 7 oyla kaybetmişti. Bu seçimde kesin kazanırdı ve çok istiyordu. Ben de Yunusemre’yi kazanabileceğini, Şehzadeler’i kazanabileceğini söylüyordum. Ama onun Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasını, hem partimiz, hem kendi adına, ama en çok da Manisa adına istiyordum. Ben bunu kendim Manisa’nın sokaklarında gördüm. Hem Manisa’yı iyi tanıyan, siyasette belli bir birikime gelmiş, belli bir noktaya ulaşmış biri olarak anketleri okuyor ama en çok da sokağı okuyabiliyordum. Ve bu sinyali alıyorduk. Buna benim dışımda bir kişi daha inandı. Normalde böyle şeylerde hep Ferdi inanırdı. Ama bu kez Ferdi inanmadı. Nurcan inandı.
Bu herkese, her faniye nasip olacak bir şey değildir
Ferdi’yi Büyükşehir adayı yapmak istediğimizde, çok hoş bir sözü vardır: 'Abi o binanın çatı katından İzmir görünüyormuş. Hiç bizi oraya oturturlar mı?' dedi. Dedim ki: 'Ferdi, seni oturtmayacaklarsa kimi oturtacaklar? Sen o kadar Manisalısın ki, sen o kadar Manisa’sın ki… Oraya bizden birini oturtacaklarsa, seni oturtacaklar. Sen bu göreve talip olduğunda Manisa kenetlenecek, senin arkanda duracak.' Dedi: 'Beni ilçelerde tanımıyorlardı. Daha 4 aylık il başkanıyım.' Dedim ki: 'İlçeler de seni tanıyacak, sevecek. Manisalılar seni tanımayanlara seni anlatacaklar.' O videodaki teyze gibi: 'Hiç sizi görmedim ama çok seviyorum.' diyordu. Bu herkese, her faniye nasip olacak bir şey değildir. Hele hele bir siyasetçi için mucizevi bir avantajdır.
Tanıtmak, anlatmak lazım. Ferdi’yi anlatmak için dünya kadar hazırlık yapıyorsunuz, fikren hazırlanıyorsunuz falan. Ferdi’nin tanıtım toplantısı için hiçbir not hazırlamadım. İçimden gelmedi. Yani ben Ferdi’yi bildiğim gibi anlatayım. İnsanlar bunu anlar, bunu alır diye düşündüm. Öyle kalkıp buradaki o sahneye gelene kadar aklımda Ferdi hakkında ne söyleyeceğim yoktu. Ama bir cümle söyledim. Sonra da onu her yerde tekrarladım. Herhalde Ferdi’yi tanıyan herkesin altına imza atacağı cümle odur, Ferdi’yi özetleyen: 'Sütte leke var, Ferdi’de leke yok kardeşim.' Gerçekten öyleydi ve o günden sonra da otobüsün üstünde, meydanlarda bunu söylediğimizde herkes buna yürekten, biraz önce sizin katıldığınız gibi, katıldı. Tanıdıkça da, Ferdi’yle çalıştıkça da herkes buna hak verdi.
Ferdi Zeyrek Kent Ormanı teklifi
O en üst kata çıktığımızda İzmir falan görünmüyor tabii oradan. O tevatür ama o makam odasından baktığımızda bile yıllardır Sibil Dağı’ndan aşağıya çok bakmışlığımız var bizim Ferdi’yle. Orada kurduğumuz bir hayale daha yaklaştığımızı hissettik. Manisa Büyükşehir’in karşısında Batıkışla var. Şehrin ortasında devasa bir alan. Kimi zaman dediler burası Katarlılara satılacakmış. Kimi zaman dediler burası imara açılacakmış. Ödümüz koptu. İçinde binlerce ağaç ve küçük binalar var. Artık askeriyenin dışarı gitmesi lazım. Ferdi, 'Ben burayı istesem bize verirler mi abi?' dedi. Dedim 'İste.' Hatta Cumhurbaşkanı Yardımcımızla konuşacaktı bir konuyu. Vermezlerse iktidar olunca biz sana vereceğiz mecbur burayı.
Şimdi o alan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Yunus Emre Belediyesi CHP’deyken, Büyükşehir CHP’deyken güvencede. Ümit ederim, vakıf, büyükşehir belediye başkanımız, ilgili bakanlarla, ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcımızla gerekli görüşmeleri yapar. Çünkü Cumhurbaşkanı Yardımcımız tanışmıştı ve Ferdi’yi ölümünden önce de bana karşılaştığımızda Cevdet Bey çok olumlu şekilde anlatıyordu. Ön ayak olurlar, yardımcı olurlarsa, iktidar partisi milletvekilleri destek verirse orası Türkiye’nin en büyük kent ormanı olabilir. Adı da elbette 'Ferdi Zeyrek Kent Ormanı' olacaktır.
Tahmin ediyorum Hyde Park’tan, Central Park’tan, şehir ölçeğinde baktığımızda onlarla yarışacaktır. On binlerce ağacın olduğu ve gerçekten Manisa’nın nefes aldığı bir yer olur. Bu, bizim Ferdi’yle yarım kalan son hayalimizdi. Bunu gerçekleştirmek er ya da geç mutlaka bize nasip olacak. Bu dönem ya da önümüzdeki dönemde. Ferdi’nin böyle yarım kalan hayalleri var. Benim bildiğim, Nurcan’ın bildiği, siyaset arkadaşlarının bildiği ve kurmadığı ama kurması olası hayalleri var. Ferdi’nin kurduğu, kuracağı bütün hayaller insana dairdir, çocuklara dairdir ve Manisa’ya dairdir.
"Bundan sonra kim ne yapmak istiyorsa bu vakfı arayacak"
Ferdi Zeyrek Vakfı… Bu hikayenin… Yani o günleri çok konuşmayı beceremiyorum. Hepimiz açısından çok zor. Ama tabutun başında 'Şimdi ne olacak?' diye konuştuğumuzda bu hikayenin burada böyle bitmemesi gerekiyordu, dedik ya. Vakfiye geleneği Osmanlı’dan kalma öyle kuvvetli bir gelenektir. Vakıf kurulması zor, denetimi sıkı, paranın içeri girmesinin kolay, dışarı çıkmasının zor olduğu, devlet eliyle de denetlenen, kolay kolay kimsenin amacı dışında bir şeye yönlendiremediği güvenceli bir alandır. O yüzden ilk günlerde herkes 'Ben ne yapabilirim?' dediğinde o kadar çok telefon aldık ki… Aklımızda olanlar var, unuttuğumuz, yanımızda birkaç gün şoku atladıktan sonra özel kalem arkadaşlarımıza not ettirdiklerimiz var. Herkes bir şey yapmak istiyordu. Sağ olsunlar, aileye dair 'Şunu yapalım, bunu yapalım.' önerileri hızla ve kendiliğinden halloldu. Ama esas, Ferdi’nin çocuklarına sahip çıkmak… Hepimizin, her birimizin ayrı ayrı zaten sahip çıkabileceği, ailesinin de zaten sahip çıkabileceği Nehir’imize, ikizlere sahip çıkmak değil. Ferdi’nin çocuklarına sahip çıkmak, mümkünse Türkiye’deki bütün yoksul çocuklara sahip çıkmakla olur. Ferdi’nin hayali, umudu o.
Onun için, herkes bir şeyler yapmak isterken 'Doğru bir iş yapılacaksa o da vakıftır.' dedik. Bu vakfın siyasilerden oluşmaması lazım. O yüzden vakıfta siyasi kimse yok. Aile var, arkadaşları var. Ama bütün siyasilerin mesajları kıymetlidir. Başka toplantılarda belki de daveti ben yapmalıyım. Tabii, bir partinin genel başkanının katıldığı bir yerde başka partilerin milletvekilleri, yöneticileri zorlanıyor. Belki daveti bizim yapmamız lazımdı. Bütün siyasi partilerin, Manisa’da MHP’nin, AK Parti’nin, İYİ Parti’nin, Gelecek’in, Saadet’in, DEVA’nın, Demokrat Parti’nin çok değerli yöneticileri bugün aramızda. Ama milletvekilleriyle, yöneticileriyle birlikte olmalıyız. Çünkü Ferdi yedi cihanla barışık, aslında CHP’de siyaset yapan ama siyaseti hizmet boyutunda siyaset üstü yapan birisiydi.
Bundan sonra kim ne yapmak istiyorsa bu vakfı arayacak. Artık bizleri aramak, partiyi aramak değil; biz de zaten oraya yönlendireceğiz. Bundan sonra ilk hedef öğrencilere burs, Manisa’nın gurbetteki evlatlarına sahip çıkmak, Manisa’ya gelmiş yoksul çocuklara sahip çıkmak… Ama bu vakfın parlak fikirlere ihtiyacı var ve gerçekten kalıcı, gitgide büyüyecek desteklere ihtiyacı var. Bu konuda ben hemşehrilerimin, belediye başkanlarımın, siyasetçilerin yaratıcılıklarına güveniyorum. Öyle şeyler bağışlamalıyız ki vakfa, o sadece harcanıp tükenecek bir şey değil; gelir getirecek, iyi fikirler, iyi merkezler, iyi alanlar… Belli konularda yapılacak halka erişimlerin vakıf üzerinden yapılmasını sağlayacak projelere ihtiyaç var. Bir imece kendi kendine çoğalıyor. Hepimizin bir süredir beklettiği bütün bağışları hızla vakfa aktarması çok kıymetli olacak. Ama vakfa kalıcı gelirler sağlayacak birtakım alanlar, binalar, farklı gelirleri bunun üzerinden değerlendirmek son derece önemli.
Ferdi Zeyrek Vakfı'na sahip çıkmak, iyiliğe sahip çıkmaktır
Ferdi Zeyrek, temizliğin, vicdanın ve çalışkanlığın timsali bir kişiydi. Bundan sonra onun hikayesinin yarım kalmaması, bu vakfın başarılı olmasına bağlı. Hepinizin vicdanında böyle şeyler istediğini zaten biliyorum. Hep söylediğiniz gibi, bu vakfı hepinizin emeklerine, gayretlerine, yaratıcılığına emanet etmek istiyorum. Ben, vakfın bir siyasi partinin vakfı gibi görünmemesi için gerekli mesafeyi koruyacağım; ancak bu vakfı desteklemek için var gücümle arkasında duracağım. Hepinizden de bunu bekliyorum arkadaşlar.
Bundan sonraki süreçte vakfın etkinliklerinde bir arada olacağız. Çağrıldığımızda koşalım. Bizim yetkinliklerimize ihtiyaç duyacaklar. Bize başvurduklarında esirgemeyelim. Bundan sonraki süreçte sadece vakfa maddi katkılarda bulunmanın yanında, vakfın herkes tarafından bilinmesi için başta sosyal medya olmak üzere her yerde duyuralım. İşin pek çok boyutu var, teknik olarak da. Oralarda da elimizden geleni hiçbirimiz esirgemeyelim. Bundan sonra Ferdi Zeyrek Vakfı’na sahip çıkmak, bir Manisa rüyasına, bir Manisa sevdasına ve iyiliğe sahip çıkmaktır."