Gizem TABAN/İZGAZETE- İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen deprem felaketinin ardından kente gelerek incelemelerde bulunan Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Deprem sonrasında çadırda kalan depremzedeleri, yerel yönetimleri, sendikaları ve meslek örgütlerini ziyaret eden Gürkan gözlemlerini anlattı. KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) Koordinasyon Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda konuşan Emek Partisi Genel Başkanı Gürkan iktidara sert çıktı. Deprem sonrasında meslek odalarının yardım ve destek talebinin siyasi nedenlerle merkezi iktidar tarafından reddedildiğine ve yerel yönetimlerin koordinasyon sürecinde yok sayıldığına dikkat çeken Gürkan iktidarın partizanca tutum sergilediğini ve bundan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. 

Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“İKTİDARIN PARTİZANCA TUTUMU DEVAM EDİYOR”
Deprem nedeniyle yaşanan sorunların altını bir kez daha altını çizmek istiyoruz. İlk aşamada barınma sorunlarının çözüldüğü gözlemlenmekte ancak ortada bir koordinasyonsuzluk söz konusu. Gelen yardımların ihtiyacı karşılaması açısından bir koordinasyon sorunu var. Meslek odalarının yardım taleplerini reddeden iktidarın yerel yönetimleri de koordinasyon sürecinde yok sayması ve partizanca tutumu devam etmektedir. 

“EMEKÇİLER HASARLI BİNALARDA ÇALIŞTIRILIYOR”
Pandeminin yarattığı sorunlarla beraber depremin getirdiği sorunları da yaşıyoruz. Özellikle sanayi havzaları, fabrikalarda salgın zaten ciddi boyutlardaydı şimdi de deprem vesilesiyle üretim yerlerinin hasar alıp almadığına ilişkin ayrıntılı bir çalışma yapılmadı. Başta sağlık kurumları olmak üzere tüm kamu kurumlarında gözle görülen hasarlar var. Buna karşılık buralarda emekçiler çalıştırılıyor. 

 

SAĞLIKÇILARIN İZİN KISITLAMASI DEPREME RAĞMEN SÜRÜYOR
Pandemi nedeniyle tükenmişlik sendromu yaşayan sağlık emekçilerinin deprem nedeniyle psikolojileri daha da bozuldu. Sağlık emekçileri de aynı depremi yaşadı ama sanki depremi yaşamamışlar gibi kesintisiz bir şekilde hala çalışmaları bekleniyor. Sağlıkçıların izinlerinin kısıtlanması İzmir’deki depreme rağmen devam etmektedir. Öncelikle deneyimli sağlık emekçileri olarak KHK ile ihraç edilen sağlık emekçilerinin atamalarının yeniden olması ve aynı zamanda yeni atamaların yapılması gerekiyor.

 

“20 BİN’E YAKIN YURTTAŞIMIZ BARINMA SORUNU YAŞIYOR”
Çadır bölgelerini de dolaştık. Burada bir an önce yemek ve barınma sorununda olduğu gibi yurttaşların temizlik hizmetleri için de gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Tedbirler alınmıştır ancak yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Bu depremin etkisinin uzun süreceğini biliyoruz. Şu an 15- 20 bine yakın yurttaşımız barınma sorunu yaşıyor. Merkezi iktidara bağlı kurumların yerel yönetimlerle ve meslek örgütleriyle koordinasyon halinde buradaki sorunlar gidermesi gerekiyor. Siyasi iktidar bu partizanca yaklaşımdan vazgeçmelidir.

 

“HÜKÜMET RANTÇI DÜZENİ TERCİH ETMİŞTİR”
İzmir depreminde de bir kez daha gördük ki siyasi iktidar daha önceki depremlerden ders çıkarmamıştır. Meslek örgütleri ve yerel birlikler sürekli çarpık kentleşme ve rantçı kent politikalarına dikkat çekmekte ve İstanbul depremi konusunda da uyarmaktadır. Tabi ki rantçı politika sadece bu siyasi iktidarla da sınırlı değil, siyasi iktidar kendinden öncekilerden bunu devraldı ama kullanmaktan da çekilmedi. Dolayısıyla Son 25 yılının sorumluluğu AKP’nin üzerindedir. Depremde bu kadar acı yaşanmışken, hala kanal İstanbul’da ısrar etmek, çarpık kentleşmede ısrar etmek, kentin merkezinde devasa gökdelenler dikmek yağma düzeninin sonuçlarıdır. Bu hükümet de rant düzenini tercih etmiştir. Tüm politikalarını bu rant düzenine kurduğu için rant düzenini besleyecek politikaları destekleyerek, uyarılara kulaklarını kapatmıştır.

 

“BU KADER DEĞİL CİNAYETTİR”
Özelikle Bayraklı zemin etüdüne ilişkin uzmanlar çok çarpıcı bir şekilde ortaya koydu; bu zeminler üzerinde yapılanmaya izin verenler bugünkü yıkımdan sorumludur. Doğa olayları olacak ama bunlarda can kaybı yaşanmamasının yolu vardır.  Ancak bu politikalar ranta hizmet etmediği için uygulanmamaktadır. Bugün yağma düzeyindeki politikalar yüzünden doğal afetler yoksul emekçileri vurmaktadır. İktidar da ‘ah vah’ diyerek günü geçirmeye çalışmaktadır. Bu kader değil cinayettir. Çünkü daha önceki alınacak önlemlerle biz bugün yurttaşlarımızı kaybetmeyebilirdik.1999’un acı depreminden bu yana bunlar sürekli konuşulmakta ama siyasi iktidar bunlara kulak tıkamaktadır. Güvenli bir memlekette yaşamak her yurttaşın hakkıdır.

Editör: Haber Merkezi