ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi ve Öğrenci Kolektifi üyesi Doğan Barış Halidi hakkında disiplin soruşturması açıldı. Soruşturmaya neden olan olay, Harita ve Kadastro Bölümü öğrencisi Halidi'nin, http://www.kolektifler4.net sitesinde yazmış olduğu, "Kampüslerde laiklik bayrağını yükseltmeye dair" yazı oldu.

ÜNİVERSİTELERDE FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ VAR MI?

Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından açılan soruşturmada, öğrenciye Dokuz Eylül Üniversitesi ve üniversiteye karşı hakaret, aşağılama, saygısızlıkta bulunma, küçük düşürme gibi amaçlar güdüp gütmediği soruldu.

Doğan Barış Halidi, kaleme aldığı yazısında, ”Bugünün üniversitelerini değerlendirecek olursak bir tarafta ruhban sınıfı diyebileceğimiz işbirlikçi, piyasacı, gerici rektörler ile onların kralları bir tarafta ise gericiliğe karşı laiklik bayrağını sırtlamış bilimsel ve özgür düşünceyi savunan üniversitenin gerçek sahipleri durmaktadır” ifadelerini kullandı.

"BİZLER ÜNİVERSİTENİN GERÇEK SAHİPLERİYİZ"

Konuyla ilgili gazetemize konuşan Halidi, üniversitelerdeki anti demokratik uygulamalara dikkat çekerek, "Sorgulayan ve düşünen bir üniversite öğrencisi olarak gerçekleri söylemekten sakınmamak gerektiğini düşünüyorum. Rektör atamalarının üniversitenin inisiyatifinden alınıp üniversiteden tamamen bağımsız tek bir adama verilmesi ülkenin şu anki durumunu özetler nitelikte ne kadar anti-demokratik ortamda yaşadığımızı gösteriyor. Bu soruşturmanın açılması ise yazının ne kadar isabetli bir yere parmak bastığını kanıtlıyor. Yazıda söylediğim gibi bizler üniversitenin gerçek sahibi olan üniversiteliler olarak demokratik, bilimsel, laik ve özerk mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz. Ve bunları söylemekten korkmadan kampuslerde haykirmaktan vazgecmeyecegiz." dedi.

Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi Halidi’nin laikliği kaleme aldığı yazısının tam metni;

KAMPÜSLERDE LAİKLİK BAYRAĞINI YÜKSELTMEYE DAİR

“Bugünün üniversitelerini değerlendirecek olursak bir tarafta ruhban sınıfı diyebileceğimiz işbirlikçi, piyasacı, gerici rektörler ile onların kralları bir tarafta ise gericiliğe karşı laiklik bayrağını sırtlamış bilimsel ve özgür düşünceyi savunan üniversitenin gerçek sahipleri durmaktadır”

Bin bir emekle geldiğimiz üniversitemize dair birkaç söz edip neden savunulması gerektiğini anlatalım. Tanımı doğru yapabilmek için de üniversitenin tarihinden yola çıkalım. İlk modern üniversitenin ayaklarının oluştuğu Ortaçağ’da yeni kurulan üniversiteler ile birlikte aydınlar, filozoflar, hukukçular, tıpçılar, edebiyatçılar, misyonerler ile oluşan ve “clerisy” (ulema/ bilim insanları) adı verilen, bilgi üreten ve onu aktaran bir sınıf ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu bilgiyi halkın yararına sunabilmek için otoriteyi reddeden bu sınıf başta elde ettikleri ayrıcalık ve hakları kaybetmemek adına verdikleri mücadeleler ile öğretim üyeleri ve öğrencilerin elde ettikleri birçok sosyal ve hukuki kazanımlar ile özerkliklerini sağlamlaştırmıştır. Zaman içerisinde dönemin kralları ve ruhban sınıfı tarafından saldırıya uğrasa bile üniversite öznelerinin devam eden mücadeleleri sonucunda bugünün laik, demokratik, bilimsel ve özerk üniversite yapısı oluşmuş ve günümüze kadar korunmuştur.

Bugünün üniversitelerini değerlendirecek olursak bir tarafta ruhban sınıfı diyebileceğimiz işbirlikçi, piyasacı, gerici rektörler ile onların kralları bir tarafta ise gericiliğe karşı laiklik bayrağını sırtlamış bilimsel ve özgür düşünceyi savunan üniversitenin gerçek sahipleri durmaktadır. Tüm bu çerçevede üniversite tanımını ise hiçbir otoriteye bağlanmadan bilimsel özerklik ve akademik özgürlük ilkeleriyle hareket edip piyasacı, gerici, cinsiyetçi anlayışlara karşı çıkan halkın yararına bilim üreten kurumlardır diyebiliriz.

Saray iktidarı ise tüm bu tanımlara karşı YÖK, polis, soruşturma ve uzaklaştırmalarla durduramadığı gençliği siyasal İslam’ın boyunduruğu altında tutmak istiyor. Bunu yapabilmek için bu kez de Dokuz Eylül Üniversitesinde karşımıza cami projesi ile çıkıyorlar. Kampüste birçok mescid bulunmasına ve üniversitenin, laboratuvar, yemekhane, kütüphane sorunlarının sürmesine rağmen, üniversitenin en temel ihtiyacıymış gibi lanse edilerek milyon dolarları yandaş vakıflar vasıtasıyla kendi inşaat şirketlerine aktarıyor. Alp Mimarlık adındaki bu küçük şirket kurulduğu yıllarda devlet lojmanlarının onarım ve yapım projelerini alarak kısa zamanda büyüdü ve son yıllarda devletin tüm resmi kurumlarının işlerini alıyor. Din adeta AKP eliyle ticarileştiriliyor. İnsanların dini duygularını manipüle ederek siyasi şov aracına dönüştüren Saray iktidarı ve kukla rektörler aslında ellerini ovuşturarak cihatçı gruplara üniversitelerde alan açmaya çalışıyor. İzlediği kutuplaştırarak yönetme siyasetinde sıkışan Erdoğan’ın yeniden içinde büyük bir isyan potansiyeli barındıran üniversitelere saldırması diktatörlüğe geçiş aşamasında tesadüf değildir.

Üniversitelere dönük kapsamlı gerici saldırı, üniversiteleri ciddi bir yıkıma sürüklemekte, bilimin ilerlemesini engellemektedir. Ancak diktatörlük inşa sürecinde dogmatik, bağnaz düşünceli yöneticilerin sorgulayan, tartışan ve yeniden üreten bir kuşak karşısında şansı yoktur. Çünkü biz gençler var olduğumuz sürece üniversitemizi de ülkemizi de eşitlik, özgürlük, barış, yurtseverlik ve laiklik etrafında şekillendireceğiz.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTE REKTÖR VEKİLİ

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde görevden alınan Prof. Dr. Adnan Kasman, hakkında yürütülün bir soruşturma kapsamında, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından, 'soruşturmanın selameti açısından' görevden alınmış yerine Rektör Vekili olarak Prof. Dr. Erdal Çelik atanmıştı.

Editör: Haber Merkezi